Mehmetçik Belediye Başkanı Cemil Sarıçizmeli Covid-19 sürecinde belediyenin yürüttüğü çalışmalardan bahsederek, hükumetin bu süreçte belediyelerle kopuk bir çalışma yürüttüğünden yakındı.

Sarıçizmeli yaptığı açıklamada ‘’beldemizde kalan ihtiyaçlı herkese ulaştık. Din, dil ve ırk ayrımı yapmadan yemeklerimizi dağıttık. Günde 2 öğün yemek çıkarmaya devam ediyoruz. Her zaman olduğu gibi bu zorlu süreçte de halkımızın yanında olduk, olmaya devam edeceğiz.

‘’Bilmediğimiz bir sürece girdik’’
Soru: 14 Mart’tan itibaren Covid-19 ile ilgili yaşanan süreçte Mehmetçik Belediyesi olarak ne gibi tedbirler aldınız? Nasıl bir çalışma yürüttünüz? Personel yetersizliği hissedildi mi?
‘’Covid-19 ile ilgili hiç kimse bilgi sahibi değildi. Bu yüzden başlangıçta herkes, şaşkınlık içerisinde mücadeleye başladı. Sağlık Bakanlığı ile herhangi bir koordinasyon sağlanmadığı için biz kendi yöntemlerimizi uzman isimlere danışarak geliştirdik. Dezenfektasyon süreci ile 14 Mart tarihinden itibaren çalışmalara başladık. Öncellikle dış mekanları, akabinde iç mekanları günde 2 kez haftanın 7 günü dezenfekte ettik. Malzeme konusunda sıkıntılar yaşadık. Çünkü maske ve ilaç tedarikçilerinin kapalı olması ve aynı zamanda Türkiye’den de getirme olanağının olmaması bizler için çok büyük sorun oldu. 
Hangi ilaçları nerede bulacağımızı bilmediğimiz ve bizlere bilgilendirme yapılmadığı için, biz de araştırmaya gittik ve uzmanlara sorarak bu sürede Klor Dioksit kullandık. Özel olarak temin ettiğimiz Klor Dioksit sadece bakterilere değil, virüslere karşı da etkili bir ilaçtır. ULV (Ultra Low Volume) püskürtme makinesi satın aldık ve iç mekanlarımızda kullanmaya başladık. Yeni açılan iş yerlerimizi ve özellikle bankaların giriş ve çıkışlarına fazlasıyla önem gösteriyor bol bol dezenfekte ediyor, bankaların ödeme günlerinde yoğunluk yaşandığı süreçte aradaki sosyal mesafenin koruması için personel takviyesi yaptık. Geriye kalan diğer tüm iş yerlerini de haftanın 7 günü tatil günleri gözetmeksizin dezenfekte ettik ve etmeye devam ediyoruz.’’ 



‘’İnsanlarımız duyarlı davrandı ve yardım etti’’

Soru: Halka gıda yardımı noktasında mutfaklar oluşturuldu ve bu şekilde ihtiyaçlı ailelere yardım edildi. Belediye bu yardımları kendi bütçesinden mi karşıladı? İş insanlarından destek alındı mı?
Bölgemizde ihtiyaçlı vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını karşılamak için hemen harekete geçtik. ‘’Ağırlıkta iş insanları ve vatandaşlarımız tarafından maddi ve çeşitli gıda yardımı yapıldı. Bazı şirketler tarafından yardım kolileri, bazı vatandaşlarımız tarafından da bahçelerinden topladıkları ürünler bizlere ulaştırıldı. Biz, gelen tüm yardımları ihtiyaçlı ailelere dağıttık. Aynı zamanda yurt dışından bağışlar oldu. İngiltere ve Mısır’da yaşayan tanıdıklarımız bize maddi yardım gönderdi. Bu süreçte herkes karınca kararınca bir şeyler ortaya koydu. Yapılan bağışlar sadece ülkemiz ile sınırlı kalmadı İngiltere’den, Mısır’dan ve diğer birkaç ülkeden de bizlere maddi bağışlar yapıldı. 14 Mart tarihinden itibaren ortalama haftada 160- 170’e yakın gıda paketlerini aralıksız gönderdik.’’
‘’Bizden-bize’’ mutfağında günde ortalama 150 adet yemek çıkıyor!
‘’Bizden bize mutfağı çalışmasına 20 Mart tarihinde başladı. Mutfakta çalışan tüm kişiler belediye personellerimizdir. Mutfağımızın amacı yemek pişirememesi ya da pişirme olanağı olmayan kişilere, sabah ve akşam olmak üzere günde 2 defa yemek hizmeti vermektir. Mutfağımızda ortalama günde 150 adet yemek çıkıyor. Bu süreçte de 6 bin’in üzerinde yemek çıktı. Mutfağımızda halkımıza hizmet vermeye de devam edeceğiz. Bu süreçte mutfağımız da birçok kişi tarafından desteklendi. Herkes evinden bahçesinde ürettiği sebze ve meyvelerle destek sağladı.

Vakıflar İdaresi de bizlere kuru bakliyat ağırlıklı gıda yardımlar yaptı. Duyarlı şirketlerimiz tarafından bizlere bebek bezleri, mama ve süt desteği bunun yanı sıra iş insanlarımızdan destek sağladı ve akabinde desteklerin devamı geldi.’’

‘’Birçok iş insanımız yardım elini uzattı’’
‘’Bu süreçte vatandaşlarımızın işlerine dönmelerinin ne kadar süre alacağını bilmediğimiz için biz bu noktaya önem verdik. Özellikle evlerine maaş girmeyen ailelere karşı hassasiyet gösterdik ve onlara yardım elimizi uzattık. Devletten katkı alan kişileri bu desteklerimize katmadık. Çünkü o evlere belirli şekilde destek sağlanıyordu. Fakat bunların yanı sıra gündelik işlerde çalışan veya özel sektörlerde bulunan, evine hiçbir şekilde maaş desteği sağlanmayan insanlara yardımcı olduk. Otellerde çalışan ve vatandaş olmayan insanlarımız arasında ayırım yapmadık. Bizler belediye olarak din, dil, ırk gözetmeksizin herkese yardımcı olduk. Özellikle otellerde çalışan ve bu süreç yüzünden işini kaybeden insanlara yardım ettik ve yardım etmeye devam ediyoruz.’’ 
‘’Belediyeler sistemin dışında kaldı’’

Soru: Sağlık Bakanlığı ile istişare ediyor musunuz?
‘’Sürecin ilk gününden itibaren belediyeler bir türlü koordinasyonun içine dahil edilmediler. Bu durum sadece Sağlık Bakanlığı ile ilgili bir konu değildi. Örneğin, Karpaz Kriz Masası oluşturuldu ve Balalan köyü yaklaşık 2 hafta kapatıldı. Fakat bizlere hiçbir şekilde bilgilendirilme yapılmadı. Balalan köyümüzün kapandığını ben belediye başkanı olarak sosyal medyadan öğrendim. Bu gibi durumlarda insanların arayacağı ilk yerler belediyelerdir. Bizlere de herhangi bir bilgilendirme yapılmadığı için bizler de bizleri arayanlara herhangi bir bilgi aktaramadık. Her şeyi sosyal medyadan öğrendik. Sürecin ilk gününden itibaren koordinasyon merkezi kurulmalı ve kararı bilim kurulu almalı ve bu kararları yürütecek olanlar da siyasetçilerin olması gerekiyordu. Fakat tam tersi oldu ve bu durumda kendi içerisinde risk taşıyor.’’



‘’Yerel yönetimlerle iş birliği sağlanmalıydı’’

‘’Bölgemizde 2 olay yaşadık. Bir tanesi İngiltere’de yaşlı bir teyzemizin hiç kimsenin haberi olmadan evine getirilmesi. Değinmek istediğim bir diğer nokta ise; bu süreçte bölgemizin karantina bölgesi olmasına hiçbir şekilde tepki göstermedik. Bazı belediyeler bu konuda büyük tepkiler verdi. Biz tepki veren belediyelere de karşı çıktık. Yurt dışından gelen insanların, bizim insanımız olduğunu ve gelenlere bakmak zorunda olduğumuzu söyledik. Fakat bunun gizli yapılmaması gerektiğini belirttik ama hiçbir testten geçilmeden ve bakanlığın koyduğu hiçbir protokolü uygulamadan gelip eve yerleştiriliyor ve gizleniyorlar. Biz bu duruma tepki gösterdik. Elbette karantina sürecinden kendisi ihtiyaçlı olduğu için evine yerleştirildiyse buna herhangi bir itirazımız olmaz fakat bu durumda bile olsa hastanede testler yapılır, bakanlığın protokolünden geçirilir. Gelen kişinin karantina sürecinde nerelerde kalacağı belirlenir veya evine yerleştirilecekse bile, yerel yönetimler ile işbirliği sağlanır. Bu gibi durumda gelen kişinin kimseye söylenmeden direkt evine yerleştirilmesi ve bu eve giren kişilerin kimler olduğunu bilememek büyük bir risk durumudur.’’

‘’Bilim kurullarının aldığı kararlar uygulanmıyor’’
‘’Bir diğer olay ise Türkiye’den gelen kombay tamircisi olayıydı. Gelen bu kişinin çalışma izni yoktu ve bu kişi her yıl ülkemizi gelip, işlerini yapıp geri dönüyor. Gelen kişi virüsü burada aldığını düşünüyorum. Çünkü bu kişi, Türkiye’den çıktıktan sonra uzun bir süreden beridir ülkemizdeydi. Gelen bu kişi şehirlerarası yasakların olduğu yahut izinlere tabii olduğu dönemde, Gazi Mağusa’dan çıkıp birçok köy gezdi. Yine birileri bu duruma göz yumdu. Aynı olay yine bugünlerde Türkiye’den getirilecek kombaycılar ile yaşanılabilir. Çünkü bilim kurulları kararları yurtdışından kimsenin getirilmemesi ve bu durumun sakıncalı olduğunu belirtiyorlar. Fakat ne mi oluyor? Bilim kurullarının kararları sadece tavsiye niteliğinde olduğu düşünülüyor. Bakanlar Kurulu karar veriyor. Olaya Sağlık Bakanlığı bile itiraz etse Bakanlar Kurulu bu itirazı yok sayıp, karar alabiliyor. Bu durum doğru bir yöntem değildir! Biz bunu sürecin başından itibaren söylüyoruz! Eğer bu süreci bilim yürütecekse, karar verici de bilim olmalıdır. Siyaset değil. Siyaset uygulayıcı olmalıdır. Biz de ise tam tersi oldu ve olmaya da devam ediyor.’’

Soru: Bölgede salgının yayılmaması için ne çalışmalar yapıldı? 
‘’Sürecin başlangıcında insanlarımızı bilinçlendirdik. Sosyal medyamızı kullandık ve bu kapsamda personellerimizi eğittik. Özellikle maske ve eldiven kullanımı, dezenfektasyon ve sosyal mesafeyi korumak gibi bilgilendirmeler yaptık. Bölgemizde yaşayan insanlarımız buna uydu ve bu dönem içerisinde uyum sağladılar. Bunun yanı sıra marketlere veya açık iş yerlerine eldiven ve maskesiz girilmez kuralını Bakanlar Kurulu’nun verdiği karardan yaklaşık 1 hafta öncesinde uygulama koymuştuk. Bu kuralımız da etkili oldu ve sürekli dezenfektasyon yaptık. Dışarıdan kontrolsüz bir şekilde girişlere de tepki koyduk ve akabinde kontrolümüzü sağladık. Elbette birkaç risk durumu yaşandı fakat korktuğumuz olmadı.’’ 

‘’Maske üretimi yaptık’’
‘’Maske kumaşı ve lastiklerin zor bulunduğu dönemde biz maske üretimi yaptık. Bölgemizde dikiş yapabilen kişileri bulduk ve kumaşı tedarik ettikten sonra dikimini gerçekleştirerek düşük bütçe ile marketlere verdik. Bu durumda insanların ceplerine bir katkı olması ve ceplerinden çıkmayan paranın evlerine bir ekmek olarak dönebileceğini düşündük.’’ 

‘’Belediyelerden kesinti olması şarttı’’
 Soru: Hükümet, belediyelerin katkı payından %25 keserek bu süreci atlatmaya çalıştı. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz, çalışmalarınızı engelleyecek kadar sorun oldu mu? 

‘’Faaliyetlerimizi yürütme ve bütün ihtiyaçlarımızı gidermeyi kendi kaynaklarımız ile yarattık. Bu süreçte yakıt giderlerimizi fazlasıyla arttı, araçlarımız her zaman sokaktaydı ve normal şartlar da hizmet vermeyen yerlere de hizmet vermeye başladığımızdan dolayı yakıtta artma oldu. İlaç, maske ve eldiven gibi ekstra giderler oldu. Bunlar içinde biz, kendi kaynaklarımızı yaratmaya başladık. 
Bunun yanı sıra belediyelerin gelir kaynaklarında da inanılmaz düzeyde düşüş oldu. Elbette belediyelerin gelir kaynakları düştü fakat devletin de gelir kaynakları düştü. Yani biri düşerken diğeri artmadı. Kesinti elbette ki yapılacaktır. Bunun için ‘’Belediyelerden neden kesinti yaptınız’’ noktasında değiliz. Kesilecekse kesilecektir! Herkesin kesilecektir. Maalesef ülkemizde mali olarak bir fonumuz yoktur. Gelir kaynağı kesildiği için herkes gibi ben de tepki gösteriyorum fakat bu noktada devletin de kasasına hiçbir şey girmediğini biliyorum.  Havayolları, oteller, üniversiteler kapalı. Gelirler hızla düşüşe geçti. Artık bundan sonraki süreçte ‘’neler olacak?’’ noktasını düşünmemiz gerekiyor. Bu tarihten itibaren bizler ülke olarak, ‘’kendi öz kaynaklarımızı nasıl kullanabiliriz?’’ onu düşünmeliyiz. Öz kaynaklarımızı arttırdığımız zaman ülkede nakit akışını da artırabiliriz. O zaman da devletin kasasına gelir girer ve bizler de bu gelirleri paylaşabiliriz ama belediyeler de kendi öz kaynakları çerçevesinde olanaklar yakalaması gerekir!’’
‘’Belediyeler yasası değişmelidir’’
‘’Belediyeler, 1995 yılında çıkan yasa ile yönetiliyor. Bir an önce bu yasa değişmeli ve emirnamelerde düzenlenme yapılması gerekir. Bu dönem içerisinde inşaat sektörünün de açılması ve yapılanması gerekecektir. Bu açılma kesinlikle plan çerçevesinde olmalıdır. Belediyelerin önüne olanaklar açmak ve mali yapısını güçlendirmek gerekiyor. Kesinti yapılacaksa eğer; yapılacaktır. Bunun kaçışı yoktur. Fakat kesintiye kızılan nokta ise, bu süreçte belediyelerin her zaman sahada olması ve sahada olmasına rağmen kesintinin yapılmasıydı. Bu durumun sorunlarını ileriki dönemlerde yaşayacağız. Özellikle Mehmetçik 
Belediyesi’nin ana gelir kaynakları bitti. Çünkü biz Bafra Turizm bölgesi olarak kanatlanıp uçacağımız bir döneme giriyorduk ve şimdi sıfırdan başlayacağız.’’

‘’Yerel yönetimlere destek sağlanmalı’’
‘’Bu süreçte devlet olarak yeni alternatifler bulunması ve yerel yönetimlere destek sağlanması gerekir. Örneğin, ithal alışkanlıklarımızı sonlandırmamız gerekiyor. Herkes bir yerinden tutup mücadele ederek üretim gerçekleştirmelidir. Devlette bu üretim için teşvik sağlamalıdır. Üretimi kendi içerimizde, kendi iç dinamiklerimiz ile yapmalıyız. Bizler ‘’gelsin de satın alayım’’ anlayışını terk etmeliyiz. Bu sayede iç ekonomimizi güçlendirebiliriz. Bu vesileyle de insanlar para kazanabilecek ve ekonomi güçlenecektir. Buradaki en önemli husus kolaycılığa kaçmadan kendi imkanlarımız çerçevesinde üretim gerçekleştirebilmektir. Süreç bize, bir şeyleri hareket ettirme mecburiyetinde olmamızı öğretti. Sadece bize değil; tüm dünyaya öğretti. Artık üretim yapmalı ve bu da devlet tarafından teşvik edilmelidir. Bu süreç sadece Covid-19 ile kalmayacak, dahası olacak. İkinci bir dalga veya başka bir virüs ile mücadele edeceğiz. Çünkü biz insanlar dünyayı bozduk.’’ 
 

Editör: Mehmet Kasimoglu