Beşparmak Dağları'nda bulunan ve KKTC'nin sembolü haline gelen bayrağın yapım aşamasını Tanju Müezzinoğlu’na sorduk. 
Beş Parmak Dağlarında olan bayrağın nasıl ışıklandırıldığı hakkında bilgi aldık. Tanju Müezzinoğlu “bayrağın ışıklandırılması için birçok zorlu süreci atlatıp bugünlere geldik. Bayrağın ışıklandırılması için on yıl uğraşıldı” dedi.
Hangi kapıyı çaldıysa hiç bir zaman geri çevrilmediğinden bahseden Tanju Müezzinoğlu kendisine yardım eden arkadaşlarını unutmadı. 
Tanju Müezzinoğlu “Kıbrıs Türkü vatanına ve bayrağına çok aşıktır” dedi.

Soru: Beşparmak Dağlarında  olan ışıklı bayrak hakkında bilgi alabilir miyim?

Tanju Müezzinoğlu: 450 metreye 255 metredir. Ama esas bayrak boyutları bu değildir. Bizim yaptığımız esas çalışmalar 500 metreye 275 metredir. 

Soru: Bayrağı yapmanıza dair size teklif sunan birisi oldu mu?

Tanju Müezzinoğlu: Bana kimse bir teklifle gelmedi. 15 sene önce bayrağın şuan ki görünümünde olmasında en büyük katkıyı sunan hanımımdır. Ben tuhaf şeyler yapan birisiyim. Birisinin yaptığı işi yapmam. Benim esas işim ayakkabıcılıktır. Ayakkabıcılık konusunda da farklılıklar yaptım. Bana “çarık” diyorlar. Ben ayakkabı konusunda kendi devrimin profesörüydüm. 

Bir gün evimizin üst katında hanımımla etrafa bakınıyorduk. Daha sonra hanımım” her işi yapıyorsun. Bu bayrağı neden ışıklandırmıyorsun” dedi. Kendisi çok milliyetçi bir kadındır.  “Dalga mı geçiyorsun hanım, ben bayrağın nerede olduğunu bile bilmiyorum” dedim. Bu soruyu sorduğum zaman, bayrağın ışıklandırılması fikri kafama yattı. 

Daha sonra Zekai Mehmet var. Kendisi amcamın oğludur ve KKTC’nin meşhur mühendislerindendir. “Abi bir fikrim var. Bayrağın yanına gitmemiz gerekiyor” dedim. Zekai Mehmet “nereden gideceğiz” dedi. Çünkü bayrağa nereden gideceğimizi bilmiyorduk. 

Beş Parmak Dağları Işıklandırma Derneği muhasebecisi Güven Tanrıkulu ile sora sora bayrağı bulduk. Bayrağın yanına gittiğimizde tahmin ettiğimiz bir manzara ile karşılaşmadık. Bayrağın içinden dere akıyordu. Bunu ışıklandırmak istediğimi söyledim ve bana şöyle dedi “abim buraya top çıkmaz, insan gelmez burada elektrik ne arar”. Kendime “Ferhat’ın sabrı olmasa dağları delermiydi, buraya da ışıklandırma gelmez mi?” tamam dedim ve döndük geldik.

Çalışmalarımız on sene sürdü. Saffet Sarper ile o dönemde askeriyeden yardım istedik. O dönemin komutanlarını hatırlamıyorum. Bana yardım ettiler ve bayrağı metre ile ilk defa biz ölçtük. O gün kroki çıkartıp, nasıl ışıklandırma yapacağımıza dair konuşma yaptı ve çalışmalarımız başladı. Bayrağın ölçülerini alıp bir plan çıkarttık. 

Bu hazırlık çalışmaları iki ya da üç yıl sürdü. Rauf Raif Denktaş o dönemde bize her türlü desteği verdi. Asker her türlü kolaylığı bize sağladı. Bayrağın ışıklandırılması için on çeşit proje ortaya çıktı. Bir mühendis arkadaş gelip “Tanju abi bunun bir tek yolu var” dedi. Buraya trafo konulacağını söyledi. Bu iş gittikçe zorlaşmaya başladı. Saffet Sarper mühendis arkadaşlarla birlikte bütün çizimleri çıkartmaya çalışıyorlardı. 

Çalışmalarımızın ucu bucağı yoktu. Çalışmalara katılan kişiler gönüllü olarak katkıda bulunuyordu. Çizimleri çıkarttıktan sonra bize maliyetinin ne olacağını hesapladık. Tüm bu planları yaparken bir sorunumuz vardı. O da bir bütçemizin olmayışıydı. Bizler planları çıkartıp bayrağın ışıklandırılması için çizime başladık. Bunları yaparken Saffet Sarper “Tanju abi benim elektrik mühendisi bir arkadaşım var. Bize lambaların kaç metre aralıklarda olacağını hangi sistemin kullanılacağının bilgisini verecek” dedi. Bunu üzerine Saffet Sarper’in düşüncesini kabul ettim.

Denktaş Bey’e gidip “bir şeyler yapamıyoruz, ışıkların aralıklarını seçemiyoruz. Çünkü orada elektrik yok. Ordudan jeneratör istedik ve bize on tane jeneratör verdiler. Nasıl çalışacağımızı bilmiyoruz” dedim. Orhan Tolun ve Yakın Doğu Üniversitesi’nden Suat Bey ne istediysek bizlere hiçbir zaman yok demediler. Bayrak için ne lazımsa hep yardım ettiler. 

Denktaş Bey Tolun Beyi buraya getirdi. Kendisi ışık profesörüdür. “Her lamba uzaktan görünmez” dedi. Tolun Bey bize planı çıkarttı. “Her on metreye bir lamba konulacak. Bu lambalar 100 watt olacak” dedi. Yüz tane lamba dizdik. Aşağı indiğimizde şahane bir görüntü ile karşılaştık. Bayrakta 424 tane lamba var. Çalışmalar canı gönülden yapıldı. 

Doğu Akdeniz Üniversitesi ve Tolun Bey buradaki rüzgarı hesaplamalıyız dediler. O zamanlarda meteoroloji müdürü Halil Göymen’e lazım olan tüm ekipmanlar verildi. Meteoroloji Dairesi ile birlikte direği bayrağın yanına diktik. Direk dikilirken betona ihtiyacımız oldu. Emek İnşaat’ın beton tesisleri vardı. Emek İnşaat’ın sahibi olan Mehmet Kahvecioğlu’na “bizim paramız yok” dedikten sonra direkler için kazılan çukurların betonunu kendileri gelip doldurdular. Bu bayrak çok zor yapıldı.

Hazırlığımız devam ediyor. Bana bunalma geldi. Hesap kitap bir türlü bitmedi. Bu arada Erten Kasımoğlu devreye girdi. İnternetteki bütün yazılarımızı kendisi yazdı. “Ben bütün baskı işlerini yapacağım. Londra’dan para toplayacağız” dedi. Bizim bu çalışmalarımız on, on beş sene sürdü.  Dış İşleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu baskılarımızı İngiltere’ye yolladı. Erkan Pastırmacıoğlu radyo yayınında “bayrağın ışıklandırılması için yardımlar toplanıyor” diye anonslar yaptı. 

Bayrak için Türk Bankası’nda hesap açıldı. Bunları yapmak çok zordu. Para yardımı yapmak isteyenlere, bankaya yatırma koşulu getirdik. Yatırılan paraları internete yükledik. Bu sayede parayı yatıran kişilerin listesi orada görünecekti. “Kimse parayı yatırdım, başka bir yere mi gitti” diye bir düşüncede olmasın diye açık hesap açtık. Bu konuda Erten Kasımoğlu bize çok yardımda bulundu. Binlerce broşür baskısını renkli bir şekilde Erten Kasımoğlu yaptı. 

İngiltere’den bir havadis duyduk. “Tanju KKTC’de Mercedes ile geziyor. Parayı çalıyor” diye bir dedikodu çıktı. Ben hemen Denktaş Bey’e gittim. “Efendim, hesaplar bunlardır. Tüm paralar Türk Bankası’ndadır.” İçinde 200 lira var. Bu paraya dokunulmadı. Hala daha orada duruyordur.  Bu söylentiler çok zoruma gitti. 

Asma Altı çarşısında oturuyordum. Birisi gelip “Bayrak yapacaklarmış. Ben beş bin lira verdim. Bu paralar nerededir”diyor. Bende karşında otuyorum. “Sen makbuz aldın mı?” dedim. Adam bayrak için alınan paranın çalındığını söyledi. “Karşında bu bayrağın başkanı oturuyor. Sen yalan söylüyorsun. Sen hiç para yatırmadın. Paralar bankaya yatırıldı. Benim önümde liste var. Al dosyayı da bak” dedim. Bunu üzerine dosyayı kapattık. Artık kimseden yardım istemedim. Bize Allah’tan yardım gelsin. 

Bu çalışmalarımıza en büyük yardımı olan kişilerden biri de Derviş Peynirci’ydi. Bu seferde bayrak tamamlandı ama sırmalara ihtiyacımız var. Sırmaları kim verecek, derdine düştük. Sırmaları ödememiz mümkün değil. Çok pahalı ve bizim o kadar paramız yok. Ben artık bunalıma girdim. Kimse bize yardım etmiyor. Bu işten vazgeçmeye karar verdim. Mustafa Özbek beni ve ekibimi çağırdı. Bayrağın son durumunu sordu. Bende kendisine sırma sorunumuzun olduğunu söyledim . Mustafa Özbek İstanbul’u aradı ve bana ölçüleri sordu. Bende Saffet Sarper’i aradım ve ölçülerin olduğu dosyaları getirmesini söyledim. On, on beş dakika sonra geldi ve ölçüleri Mustafa Özbek’e verdi. Bu sırmalar bize askeriye arabaları ile geldi. Hemen işe koyulduk. Yirmi beş sterlinlik trafoyu İngiltere’den gelen ve kendisinden bahsedilmemek şartıyla alacağını söyleyen biri aldı. Türk milleti budur. 

Ben her gece yatmadan önce namaz kılarım. “Allah’ım bize yardım et” diye. Bayraktan vazgeçmem konusunda burada en büyük bayrak düşmanı Mustafa Akıncı’dır. Bakan olduğu zamanlarda benimle bayrak konusunda kavga etti.. Bu adam bayrak düşmanıdır. Allah bize Akıncı’yı Cumhurbaşkanı yaptı ki Türk milleti ne olduğunu görsün diye. 

Trafoyu taktık. Sistemi Mustafa Özbek sayesinde oturttuk. Şimdi bayrağın göbeği, kenarları yanıyorsa bu sistem sayesindedir. Elektriğin ödenmesi konusunda sıkıntı çıktı. Para toplayamıyorum. Senelerce bayrağın elektriğini Atleks ödedi. 

Hacı Ali bana haber yolladı. Onunla görüşünce “elektriği sürekli Önder ödüyor. Bu konuda bize katkıda bulunun” dedim. “Ne kadarsa bana getir. Ne kadar tutarsa Atlekse söyle bir ben bir Atleks ödeyecek” dedi.

Rahmetlik Özer Boyacı “ne vakit istersen ara ödemeleri ben yapıyorum” dedi. Ben ödemeler konusunda kimseden para almazdım. Faturaları götürürdüm onlar öderdi. Bu kurala uymayan Sadece Özer Boyacı’ydı. Çünkü şirket hesabından değil de kendi cebinden ödediğini söyledi. “Bu benim özel ricamdır” dedi. Bu isteğinin üzerine faturaları alıp yanına giderdim. Bana parayı nakit verirdi. Bu yardımdan kimseye bahsetmemi söyledi. Öldü diye kendisinden bahsediyorum. 


Bu yardımlar olmasaydı ben bayrağı ayakta tutamazdım. Bayrağın yapımında Akıncı hariç Kıbrıs Türk toplumu, gönülden yardım etti. 

Soru: Bayrağın ışıkları neden söndürüldü?

Tanju Müezzinoğlu: ÇTP’li bayrak düşmanı bir arkadaş yüzünden oldu. Bayrağın ışıklarının elektrik faturasını ödeyemedik. 15 dakika bayrağın ışıkları yanmadı. Komutanlardan birisi “ Tanju abi Elektrik Kurumu elektriği kesti” dedi. ÇTP’li arkadaşı aradıktan sonra askeriyeyi  aradım ve 15 dakika sonra bayrağın ışıkları yanmaya başladı.

Benim ÇTP’li dostum çok fazla vardır. Hiçbiri vatan haini değildir. Ayrı düşüncede olabiliriz. Ama vatan haini değiller. Bayrağın ışığını kesen vatan hainidir. Bu çok zorumuza giden bir hadise oldu. O zamandan sonra bir daha olmadı ve olmayacaktır. 

Kıbrıs Türkü vatanına ve bayrağına çok aşıktır. Bu bayrağın elektrik faturasını ödeyecek bir çok milliyetçi var. Şimdi bayrağın boyanması için çalışmalara başladık.
Haber ve Fotoğraf: Esengül Aykaç
VATAN ÖZEL

Editör: Mehmet Kasimoglu