- Prof. Dr. Ahmet Kasım Han; “Türkiye’nin Libya ile yaptığı anlaşma, Libya açısından Yunanistan’la benzer anlaşmaya göre çok ciddi avantajlar içeriyor. Bununla ilgili olarak veriler tarafsız ve bu veriler ortadır. Günün sonunda Libya’ya verdiği avantaj inkar edilemez bir avantajdır. O ülkenin potansiyel yöneticisi bundan nasıl vazgeçecek?”

Soru: Doğu Akdeniz’de sondaj çalışmaları yapılıyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez 4 tane sondaj gemimizin olduğundan bahsetti. Sondaj çalışmalarının sonuna kadar gidileceğini söyledi. Bu çalışmaları yaparken gemide çalışan insanların maliyeti ve geminin maliyeti var bir sondaj maliyeti nedir?

Ahmet Kasım Han: Bu alanda doğalgazın muhtemel olduğunu biliyoruz. Ama bu alanda doğalgazın olup olmaması fark etmez. Kazı faaliyetlerinin yürütülmesi açısından çok fark etmez. Zira buradaki esas mesele doğalgazdan, petrolden ve başka şeylerden daha önemlisi Türkiye'nin ve Kıbrıs Türk'ünün egemenlik haklarını korumaktır.
Egemenlik haklarını korumak spesifik olarak var olsun ya da olmasın ekonomik herhangi bir doğal kaynak üzerin de hakimiyet kurmaktan daha önemlidir. Birincisi daha önemsizdir demek istemiyorum. O da önemli bir şeydir en nihayetinde bir ülkenin egemenlik hakkı, bir toplumun egemenlik hakkı siyasi olarak kendini belli bir sahanın üzerinde var edebilme hakkı diğer her şeyden daha önemli bir meseledir.

Soru: Doğalgaz bulunduğu takdirde bir savaş çıkma ihtimali söz konusudur olur mu? Şuan Suriye, Irak gibi ülkelerde savaşlar var. Bunun gibi bir durumla karşılaşabilir miyiz?

Ahmet Kasım Han: Olmayacağını umuyorum. Birincisi bunun olabileceği ülkeler toplumla devlet ilişkisinin zayıf olduğu ülkelerdir. Bu bölgenin bütünüyle bu tür risklerden farklı olduğunu söylemeyiz. Bunlar var. Mısır’da toplumsal barışın uyumu, toplum sözleşmesinin çok sağlam olduğunu söylemek mümkün değil. Lübnan’da aynı şekilde. İsrail’in kendine göre sorunları mevcuttur. Tüm bunların olduğu bir ülkede elbette işlerin ters gitmesi için birden fazla ihtimal vardır. Ama öte taraftan bu ülkelerin her biri değişik nedenlerle siyasal olgunluklarını belli bir düzeyin üzerine taşımış ülkeler olup ayrıca bunlar birbirlerini tanıyan ülkelerdir.

Birbirlerinin devlet geleneklerini, stratejik kültürlerini iyi bilen ülkelerdir. Dolayısıyla birbirlerini dengelemek konusunda daha aklıselim davranma noktasında her türlü donanıma sahiplerdir. Bu anlayışın galebe çalacağını ummak gerekir.

Soru: Yakın zamanda Libya ile bir anlaşma imzalandı. Bu yetki alanlarının sınırlandırılması ilişkin olarak kendi aralarında bir anlaşma imzalandı. Bu anlaşma Kuzey Kıbrıs için ne ifade ediyor?

Ahmet Kasım Han: Bu anlaşma çok önemlidir. Çünkü ilk defa Türkiye Doğu Akdeniz çanağında bir komşusuyla Münhasır Ekonomik Bölge anlaşması imzalamış vaziyette. Bunun devamının gelebileceğine dair önemli bir indikasyondur. Ayrıca Yunanistan’ın Mısırla ve İsrail’le birlikte Güney Kıbrıs Rum yönetiminin de desteği ve aktif katılımıyla gerçekleştirmeye çalıştığı Türkiye’yi, Kıbrıs Türkü’nü çevreleme çabasına önemli bir karşılıktır. Tek başına her şeyi çözmeye bilir. Buna mukabil yapılmış olmasının önemini azaltmaz.

Soru: Diğer ülkeler Türkiye ve Libya arasında imzalamış olduğu anlaşmaya neden karşı çıkıyorlar?

Ahmet Kasım Han: Bu Türkiye’nin tezini bağlamaz. Neticede orada üzerinde anlaşılmış siyasi bir döküman var. Türkiye’nin Libya ile yaptığı anlaşma, Libya açısından Yunanistan’la benzer anlaşmaya göre çok ciddi avantajlar içeriyor. Bununla ilgili olarak veriler tarafsız ve bu veriler ortadır. Günün sonunda Libya’ya verdiği avantaj inkar edilemez bir avantajdır. O ülkenin potansiyel yöneticisi bundan nasıl vazgeçecek? Vazgeçemezler…

Bir ülkenin de kendi menfaatine yapılmış bir anlaşma olup ve onlar için bir avantaj ortada varsa, ki var. Ne nedenle değiştirmek isteyeceği ne nedenle bu anlaşmaya karşı çıkabileceği ya da çıkmasının istenilebileceği üçüncü taraflar tarafından baskıyla veya başka yöntemlere baş vurması çok anlaşılır bir iş değildir. Ne yapacaklar “ Libya’ya sen fazla avantaj elde ettin. Bundan vaz geçmelisin mi diyecekler.” Böyle bir şey söz konusu olamayacağına göre bu anlaşmaların dışarıdan baskıya dönüştürülmesinin kolay olmayacağı aşikardır. Kaldı ki böyle bir baskı yapıldı. Böyle bir baskının yapılması halinde de Türkiye’nin kendisine bu anlaşmanın tanıdığı haklardan vazgeçmesi diye bir şey söz konusu değildir.

Soru: Yıllardır bir akıllarda bir soru işareti olarak kalan MEB konusuna değinmek gerekirse, Türkiye MEB’i ne zaman ilan edecek?

Ahmet Kasım Han: Türkiye’nin MEB’in ilan edilmesi konusunda muhtemeldir ki bu anlaşmanın TBMM’sinden geçişmesini beklemek lazım. Ama o noktada bile Türkiye’nin derhal MEB ilan ederek bu alanda hızla yürüyeceğini ya da yürümeyeceğini bekleyip görmek lazım. Zira bu tür meseleler de bir adım attıktan sonra etraftakilerin sizin söylediğiniz noktaya gelme hevesliliklerinin ne olup olmadığını oturup görmek gerekir. Benim fikrim Türkiye ‘de hızla MEB’i ilan etmekten ziyade attığı bu diplomatik adımın diğer taraflarda nasıl bir karşılık bulacağını bekleyecektir.
Haber ve Fotoğraf: Esengül Aykaç
VATAN ÖZEL

Editör: Mehmet Kasimoglu