Uluslararası Aydın Üniversitesi Kurucu Rektörü Ata Atun ile Kıbrıs’a gelen sondaj gemisi hakkında ki düşüncelerini sorduk.
Fatih gemisinden sonra Yavuz Sondaj  gemisi de çalışmalara başladı. Türkiye’nin ikinci sondaj gemisi olan Yavuz gemisi KKTC’nin Karpaz yarım adasında çalışmalarına baladı. Enerji Bakanı Dönmez Yavuz’un 1.710 metre derinliğe ulaştığını bildirdi. Çift sondaj kulesine sahip olan yavuz, 6. Nesil ultra deniz sondaj gemisi olarak adlandırılıyor.230 metre uzunluğa ve 36 metre genişliğe sahip olan gemi Türkiye’nin de yakından takip etmesiyle tüm çalışmalarına devam ediyor.
 
Soru: Yavuz sondaj gemisi Kıbrıs’a geldi ve çalışmalara başlatıldı. Neden önemli ne hedefleniyor?
Cevap: Bugün itibari ile bana göre 1850-1900 metreye kadar indi şuanda ve çalışmalarına da devam ediyor üç aylık bir çalışması var. Bana göre üç ay sürmeyecek herhalde bir aya kalmaz doğalgaz rezervine ulaşmış olacak. Burada tabi onu çok önemli konunun önemi şurada başlıyor. Türkiye Cumhuriyeti Anadolu bir kıta olarak kabul ediliyor ve Anadolu’nun kıta sahanlığının içinde yer alıyor. Bütün bu sular üçüncü deniz hukukuna göre adalarında kıta sahanlıkları olduğu kararı alındı. Bu nedenle Rum tarafı 1982’de alınan bu karar 1994’te yeterli imzaya ulaşınca yürürlüğe girdi. Buna tabiki Türkiye ve Amerika Birleşik devletleri imza atmadı. Aslında sorun burada başlıyor. Rum tarafı 1994’te hemen bu üçüncü dünya deniz hukukunu fırsat bilip ilan etti kendi münhasır ekonomik bölgesini. Türkiye halen ilan etmiş durumda değil ama Türkiye’nin de kıta sahanlığı hakları vardır. Zaten kıta sahanlığı hakları denizin tabanındaki haklar sizin haklarınızdır. Münhasır ekonomik bölgede bunu tescil eden bir olaydır. Tabi Rumların ilan ettiği münhasır ekonomik bölgenin geçerli olması için önce bütün çevre ülkelerden komşu ülkelerle imzalaşması gerekir. Şunda Türkiye ile imzalaşmış değil, Suriye, Lübnan’la imzalaşmış değil ki Lübnan bunu geri çekti. Benim kendi değerlendirmeme göre tamamen korsanca bir açıklama korsanca bir yaklaşım. Ben ilan ettim burası benim kimse karışamaz yani siz bir araziyi görüp beğeniyorsunuz etrafını telle çevreliyorsunuz diyorsunuz ki’’ burası benim’’ ama senin değil. Sorun buradan çıkıyor Türkiye bunu kabul etmiyor kesinlikle kabul etmiyor. Bu arada Yunanistan’ında aynı şekilde bir yaklaşımı var. 1982 yılına kadar adaların kıta sahanlığı olmadığı için Ege haritasını gözünüzün önüne getirin dikeyden ortadan bir çizgiyle ortadan ikiye bölünüyordu. Bunun doğusu Türkiye’nin batısı Yunanistan’ındı. Fakat şimdi Yunanistan Kaş kasabasının karşısındaki Meis adası Yunanistan toprağıdır diyor ve Ege’de bütün adaları birine bağlıyor. Rodos’u da Meis’e , Meis’i de Kıbrıs’ın Akau burnunu bağlıyor. V şeklinde küçük bir deniz parçası Türkiye’ye bırakılıyor. Nerdeyse 184 bin kilometrekarelik Türkiye’nin münhasır ekonomik bölgesi 41 bin kilometrekareye bu şekilde düşmüş oluyor. Türkiye tabi bunu daha 1994’te ilan ederek Yunanistan kabul etmedi. Bu kasus bellidir dedi. Casus belli yazıyor ama kasus belli Latince bir kelime. Kasus ne demektir belli bir dövüş demektir. Yani ben sen bunu 6 milden veya 12 mile yani daha yukarı çıkarırsan ben bunu savaş nedeni kabul ederim dedi. Orada Yunanistan’ı durdurdu. Çünkü münhasır ekonomik bölgenin göğe doğru yükselen kısmı da o ülkenin hava sahası olmuş oluyor. Yani Fır hat onun içerinden geçerse o ülke oradan haklar talep ediyor. Sen benim Fır hattımı kullanıyorsun senin uçakların ver bana bin dolar gibi.. Hem altı hem üstü bunun zengin bir kaynak. Bu nedenle Türkiye Cumhuriyet’i bu konuya çok yoğun bir şekilde önem verdi. 2012’de Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyet’i kıta sahanlığı hudutları belirleme anlaşması yaptılar. Bundan sonra da KKTC hükümeti ki o dönem Enerji Ve Ekonomi Bankanı Sunat Atun Bey’di oda Türkiye’ye giderek Türk petrolleri anonim ortaklığını KKTC’nin kendi suları içerisinde arama yapma yetkisini verdi. Türk petrollerine hatırlarsanız New York’ta imzalanmıştı o dönemim Başbakanı Derviş Eroğlu ve Türkiye’nin o dönemdeki başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan arasında bu kıta sahanlığı belirleme anlaşması. Bundan sonra KKTC Rumların Yunanlıların yaptığı gibi kendi münhasır ekonomik bölgesin de açıkladı. Kıbrıs adasına bakarsak kuzeyde A, B, C, D bölgeleri dört tane tamamen Korumacık burnundan başlıyor. Oradan da Karpaz burnuna kadar dört parça onun altında Karpaz’ın güney kısmı ve Mağusa’nın körfezi de dahil olmak üzere aşağı dönen E, F, G alanlarını ilan etti. Bu Rumlar ne yaptıysa KKTC’ de onu yaptı. KKTC’nin tanınmış veya tanınmamış bir ülke olmasının hiçbir dezavantajı yok. KKTC bunu ilan etti Türkiye bu ilanı uygun gördü. Çünkü Türkiye ile bu konuda imzalaştı. Şimdi Yavuz gemisi nerede diye sorarsak Yavuz gemisi şuanda Mağusa körfezinin doğu tarafında sanırım 30 kilometre kadar doğu tarafında körfezin içinde. Fatih dorudan doğuya batı tarafında Kıbrıs adasının batı tarafında, Antalya ila Kıbrıs arasında. Barbaros Hayrettin Paşa da sismik araştırma gemisi oda Kıbrıs’ın Türkiye Cumhuriyet’inin kendisinin olduğunu iddia ettiği münhasır ekonomik bölgede. Şimdi Türkiye Cumhuriyet’i Oruç Reis gemisini de Oruç Reis de, Barbaros Hayrettin Paşa da sismiktir. Yavuz ve diğeri de sondaj gemileridir. Türkiye Cumhuriyet’i bu konuda kararlı tabi Sayın Cumhurbaşkanı Akıncı’nın Rum tarafına yaptığı biz ortak bir komisyon kuralım önerisi bana göre Türkiye Cumhuriyeti ile konuşulmuş anlaşılmış bir öneridir. Rum tarafı bunu biliyorsunuz iki gün sonra Trodos’ta toplandılar ve bütün siyasi başkanlar toplanıp reddettiler. Bu bizim elimize şuanda büyük bir koz veriyor. Sanırım Sayın Çavuşoğlu’nun yapacağı açıklamada bununla ilgili olacak. Cuma günü saat 9.30’ da sayın Anastasiadis ve Akıncı’nın bir görüşmesi var. Bana göre bu görüşme çok önemli. Türk tarafı ne diyor. Cumhurbaşkanı diyor ki artık müzakereler böyle devam etmez. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu diyor ki artık federasyon olmayacağını biliyoruz böyle devam etmez. Bizim tarafa geliyoruz Akıncı biz artık ucu açık müzakereleri oturup 50 yıl daha uğraşamaya niyetim yok her şey kesin belli olmalı. Başbakan Tatar Bey aynı şeyi söylüyor. Özersay’ın da dün çok güzel bir açıklaması vardı çok dikkatimi çekti. Eğer federasyon konuşulacaksa ben desteklemiyorum. Bunların bana verdiği mesaj uluslararası uzmanı olarak bana verdiği mesaj artık federasyonun konuşulmayacağı Türkiye’nin bu konuda Birleşmiş Milletleri ve Birleşmiş Milletler güvenlik konseyini bilgilendirdiği ve bundan sonra Kıbrıs konusunda farklı bir çözümün öne çıkarılacağını ben öngörmekteyim biraz komplo teorisi olarak söyleyeceksem Türkiye ile KKTC arasında bir federasyon veya konfederasyon kurulabilir.  Bu aslında tamamen bizlerin kontrolünde olan bir karar yani KKTC hükümeti ile Türkiye Cumhuriyet’inin kuracağı federasyon veya konfederasyon. Konfederasyon nedir? Bir konu üzerinde iki farklı devletin ortak iş yapmasıdır. Yani Yunanistan ve Türkiye arzu ederlerse ege konusunda konfederal  bir yapı kurabilirler. Yani ikisi egede bakanlar kurlu oturup müşterek kararlar alabilirler. Bunun bir bakanlığı bir personeli olur ve bu şekilde de ege sorunu yürütülebilir. Bu nedenle de ben KKTC ile bu aşamadan sonra Türkiye ile bir federasyon veya konfederasyon kuracağını düşünüyorum. Türkiye Cumhuriyet’inin bunun alt yapısını hazırladığını inanıyorum. Gerek BM’de gerek te Avrupa Birliğinde gerek de İslam ülkeleri birliğinde böyle bir adımın atılacağını büyük bir olasılıkla bu 2020 nisanından evvel atılacak yani gelecek sene Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce ben bunun belirginleşeceğini Türkiye’nin ve KKTC’nin artık federasyon dışında neleri düşündüklerini ortaya konacak. Şimdi bizim atmamız gereken adımlar elektiriğin enterkonnekte sisteme bağlanması gerekir Türkiye’de zaten Rum tarafı bunu Yunanistan Rum tarafı ve İsrail olarak bir enterkonnekte bir karar aldılar. Bu yüzden de bizim Türkiye ile kurmamamızın artık olumsuz bir tarafı yok. Aynı şekilde gümrük ekonomik iş birliği zaten imzalandı. Gümrük işbirliğinin bence tekrardan imzalanması gözden geçirilmesi lazım. Bu imzalanmıştır fakat içi boş şuanda ekonomik işbirliğinin bununda içinin doldurulup işleve girmesi gereklidir. Bu bize neleri getirir? Kıbrıs’ta üretilen malların tümü Türkiye’ye gümrüksüz Türkiye’den üretilen malların Kıbrıs’a gümrüksüz olarak girmesi kdvlerin Türkiye’ye giden malların Türkiye’nin olması Kıbrıs’a gelen malları da Kıbrıs’ın alması şeklinde. Bu ülkemize büyük bir ucuzluk getirir. Ve tabi bizim yerel sanayimize de bir nevi kalkınma rekabet ruhunu da getirir nasıl ki Türkiye 1994-96 daki gümrük birliğini Avrupa Birliği ile gerçekleştirdikten sonra aniden sanayisini geliştirdi. Bizde de öyle olacak şimdi sorarsanız at gözlüğü takan kişiler bizim sanayimiz batacak der batmaz bu mümkün değil. Batması tam tersine bana göre daha iyi olur. bunlarının arkalarının adım adım gelmesi  gerekecek. Muhaceret işbirliği belki de girişlerde şundaki girişler kimlik ile yapılmakta. Muhaceret iş birliğinde KKTC  muhaceretimiz Türkiye muhaceret alt yapısı ile tamamen entegre olabilir. Çok daha iyi olur buraya kaçak olarak gelenlerin takipleri işte sabıkalıların giriş çıkışları gibi bu adımların artık atılması gerekiyor. Çünkü Rumlar artık her türlü teklifimizi kabul ediyorlar. Bununda gerekçesi devlet olarak benim siz azınlıksınız ben sizle işbirliği yapmam. Yani her zamanki gibi gerçekleri görmek istemiyorlar. Her zamanki hayal dünyalarında yaşamaya devam ediyorlar. Ne Türkiye nede KKTC buna yatkın değil. Bende yatkın değilim hiçbir insan azınlık olmak istemez. Bu nedenle de biz bir devlet olarak ileriye doğru bağımsızlığımıza, egemenliğimize doğru artık adımlar atmamamız gerekmektedir. Şuandaki UBP ve HP hükümeti buna hazır. Sanırım artık Akıncı’nın da bu girişimlerinden sonra son dört buçuk yılda yapmış olduğu tüm girişimlerden olumsuz yanıt alması nedeniyle artık kendisi de dile getiriyor ki federasyon gerçekleşecektir. Hedef olmadığını kendisi de söylemektedir. Bu nedenle ben bundan sonraki görüşmelerin değişeceğini doğalgazda bir paylaşım olmayacağını aslında Amerika Birleşik Devletlerinin ve Avrupa Birliğinin doğalgazla paylaşım yapılması için Rum tarafını batırması. Bugün Rum parti başkanlarını gördüğünüz gibi özellikle Neofito’nun yapmış olduğu bir açıklama var. Akel’in yapmış olduğu bir açıklama var. Diyorlar ki ‘’tamam biz Türklere biz bir komisyon kuralım, Türklere ne yaptığımızın bilgisini verelim.’’

Soru: Doğalgazın bulunmasıyla garantör ülkelerin toplanıp bir sonuca ulaşır mı?
Cevap: Hayır Rumların bunu istemediği kesindir. Rumlar sadece bilgi erelim diyor. Bizim bilgi almaya ihtiyacımız yok. Zaten basından hem de istihbarattan bütün bilgileri bize geliyor. Rumlar vermese bile sondaj yapan şirketlerin borsaya verdikleri raporlar bize geliyor. Mesela Afrodit bölgesinde Delek şirketinde yapmış olduğu sondaj miktarını ben İsrail borsasından öğrendim. Bunlar gizli saklı şeyler değil o yüzden bizim böyle uyutucu uzun vadeli ucu açık hiçbir menfaatimizin olmadığı bilgileri komisyonlara vaatlere karnımız tok. Bunları dikkate almamamız gerekir.

Soru: Yeni gemi de gelecek Türkiye ve Kıbrıs doğalgaz faaliyeti ile nasıl bir kazanım elde edecek?
Cevap:  Yeni gelecek olan Oruç Reis son sismik araştırma gemisidir. Sondaj gemisi değildir. Aslında bana göre Oruç Reis Türkiye ile Girne arasında olan bölgenin doğu kısmında çalışacak. Çünkü verilere göre doğalgazın bulunması çok daha büyük bir olasılık. Altyapılar tektonik yapılar bunu göstermekte. Barbaros Reis ise bana göre Mağusa körfezine güneye doğru inerek E,F, G bölgelerinde sismik araştırma yapacak. Tabi Fatih’in yanında Yavuz sondaj gemilerinin yanında bizim Türk Silahlı Kuvvetleri ve Deniz Kuvvetleri bulunmaktadır. Bunlar tabi tüm korumaları yapıyor. Şuanda artık hava kuvvetleri de devreye girdi. Uzun menzilli radarlarda devreye girdi. Yani hiç kimsenin bu sondajları taciz etmemesi için Türkiye’nin tüm önlemleri aldığını ben görmekteyim. Rumlar tabi Fransa ile yaptıkları anlaşma yani Marin deniz üstü anlam olarak tatlı su. Tatlısu deniz üstünden sizi faydalandırayım, gemileriniz gelsin orada su alsın, yiyecek alsın anlaşması sadece lojistik anlaşmasıdır. Askeri üs vermek anlaşması değil gemiler yüzen şehirler oldukları için zaman zaman belirli periyodlarda suya yakıta ve gıdaya ihtiyaçları vardır. Sen buraya gel sen bizim limanımızı kullan buradan yiyeceğini, suyunu satın al, mazotunu satın al ve git. Verdiği anlaşma bu şekilde Rumlar zannediyor ki Rumlar Türkiye ile savaşa girdiği zaman Fransa kendi yanlarında Türkiye ile savaşacak veya İsrail gelecek hiç işi gücü yokmuş gibi Türkiye ile Rumların hatırına savaşa girecek. Bunlar çok pembe hayaller. Ne Fransa bunu yapar nede İsrail, nede Mısır bunu yapar. Mısır’dan da böyle bir şey bekliyorlar. Aslında yapabilecekler başka bir girişimde yok. Çünkü gerek Yunanistan gerek Kıbrıs Rum tarafının Türkiye'yi silah gücü ile yenmeleri mümkün değil. Ben Türkiye’nin Osmanlı Devlet’inin yıkıldığı yıllarda Türkiye’de bir yönetim de yoktu. Mustafa Kemal  19 Mayıs 1919 da Samsun’a çıkıp Atatürk meclisleri oluşturmaya çalışırken Türkiye’de bir idare yoktu Anadolu da bir yönetim yoktu. Buna rağmen çıkan 20 bin kişilik Yunan ordusu Avrupa’nın verdiği silah ve destekle parayla Polatlı’ya kadar geldi ondan sonrada büyük bir yenilgi ile Sakarya’da pılını pırtısını toplayıp geri gitti. 20 bin kişilik ordudan 18 bin tanesi şuan Anadolu da yatıyor. Düşünürseniz ordunun yüzde doksanı yok edilmiş hala daha akıllanmıyorlar, hala daha Türkleri silah zoruyla yenebileceklerini düşünüyorlar. Bu yüzden de yanına müttefikleri almak istiyorlar. Hiçbir müttefiki Fransa ve İsrail’in ben Türkiye ile hiçbir koşulda kendi menfaatlerine halel gelmediği müddetçe savaşa gireceklerini düşünmüyorum. Özellikle İsrail’in şuan ki tavırları biraz farklı ama İsrail’in derin devletine bakarsanız onu yaptığı açıklamalar bölgede güvenebileceğimiz tek ülkenin Türkiye olduğunu belirtmektedir. Bu yüzden İsrail’in Türkiye’ye hareket yağacağını hiç düşünmüyorum. 
Haber ve Röportaj: Esengül Aykaç
VATAN ÖZEL

Editör: Mehmet Kasimoglu