Güneydeki Türk malları ile ilgili olarak basına yansıyan son haber, Türk mallarının Rumlar tarafından adeta yağmalandığı yönünde.  
Fileleftheros gazetesinin verdiği bir habere göre, güneydeki Türk mallarının çok kötü yönetildiği, hatta torpil mekanizmasının da dağıtımda rol oynadığı mealinde.
Gazete, güneydeki bir  kısım Türk malının kimlere ne kadar dağıtıldığı veya kullanıma verildiğini rakamlarla veriyor. İsterseniz o rakamlara bir bakalım.
Gazetenin haberi aynen şöyleydi:
“Kıbrıs Türk malları, yaklaşık 47 bin göçmen tarafından kullanılmaktadır. Yaklaşık 5 bin 350 aile de Türk evlerinde kalmaktadır. Göçmenlere 759, göçmen olmayanlara da 583 Türk’e ait evler, yazlık olarak verilmiştir.  Göçmen olanlara 2 bin 205, göçmen olmayanlara da 626 ticari mülk verildi.  Ayrıca 932 göçmene ve 885 göçmen olmayana arazi verildi.”
Tabii ki gazete bir de şuna parmak basıyor.
“Bazı kişiler Türk malları üzerinden rant yapıyor ve milyonları kazanıyor.”
Milyon dedikleri para, euro’dur elbette.
Bu rakamların elimize ulaşması iyi oldu bana göre.  Çünkü Rumların bina ettikleri propagandanın temelinde, “Türkler bizim malımıza çöreklendiler” teranesi yatar.
Şayet Nüfus Mübadele Anlaşması’nı hatırlarsak, güney ve kuzey mallarının kullanılmasının da göçmenler tarafından kullanılmasının kaçınılmaz olduğunu anlarız.  Biz Türkler, yaşadığımız acı dolu yılları unutmaksızın, 1974 savaşı, acılarına son vermiştir.  Güneydeki mallarını, arkalarına bakmadan terkeden kardeşlerimizin o kaçış nedeni, canlarını kurtarmaktı.  Canları kurtardılar, güneydeki mallarına karşı da kuzeyde Rum mallarını kullanmaya başladılar.
Göç sonrasında yaşanan demografik harita bize herşeyi anlatıyor.  Rumlar istedikleri kadar yırtınsınlar, bu harita, her iki toplumun gerçekleridir.  O bakımdan Rumlar bize ve bütün dünyaya demesinler, “Türkler güneydeki mallarımızı kullanıyorlar” diye.
Evet bizler güneye giden Rumların mallarını kullanıyoruz.  O kullanım da yeni bir hayatın başlangıcıdır.  Türkler kuzeyde ne kadar Rum malı kullanıyorlarsa, bu bizim kabulümüzdür ve bundan da rahatsız olmuyoruz.  Ama Rumlar...
Rumlar hem kuzeydeki malları için yırtınırlar, hem de güneyde kalan Türk mallarını tepe tepe kullanırlar.  Halbuki güneydeki pek Türk malı kocaman servetler değerinde.  
Hatta Rumlar kendi aralarında, üstüne üstlük güçlü çatışma içine düşüyorlar.  Neden?   Çünkü ak sahiplerinin haklarını,  hak sahibi olmayanlar gaspediyor.
Kabul etmek lazım... Savaş her zaman yeni bir hayatı getirir.  Bizler de Rumlar sayesinde hayatımızı biçimlendirdik.  Arada ölenler veya Rumlar tarafından öldürüp yıllar sonra bize kemik olarak dönen insanlarımız ve kayıp ailelerinin manevi tazminatları bir yana.  
Eski Dışişleri Bakanı Markulli bile o kayıp insanlar için rahatsız olmuş ve fanatik Rumlara çatmıştı.  “Bu bizim ayıbımızdır” demişti.
Demek oluyor ki herşey ne paradır, ne de maldır.  Önemli olan insan olmaktır.
O bağlamda Rumlar artık biten ikili görüşmelerde lütfen önümüze şu mal mülk meselesini koymasınlar.  Kendi gerçekleri ve kendi gerçeklerimizle hesaplaşarak, yeni bir geleceğe kendilerini hazırlasınlar.
Güneydeki Türk mallarını Rumların kullanmasına diyeceğimiz yoktur.  Lakin Rumlar bu meseleye sünger çekerek ve yıllarca sinerek, hep kuzeydeki Rum mallarını üzerinden politika yaptılar.
Rum liderliği anlamalıdır ki, bu işin artık dönüşü yoktur.  Adam gibi kendi gerçeklerimizi konuşarak şu Kıbrıs meselesini çözmek zorundayız, şayet domuzun kuyruğu mengenede düzelirse.
Zaman zaman şu ikili görüşmelerdeki zorlamalara sinir oluruz. Yani bizim taraftan yapılan zorlamalara.  Görüyoruz ki elli yıl önceki Rumlar ne ise, şimdiki Rumlar da odur. O bakımdan artık ileriye bakarak kendimize yeni bir dünya kurmalıyız.  Bırakın Rum göçmenler güneyde kalan Türk mallarını kullansınlar.  Ama biz de yatırımlarımızı kuzeydeki Rum malları üzerine yapmaya devam edeceğiz.
Bence Rumlar, “Zararın neresinden dönersek kardır” anlayışını kafalarına sokarak, gelecek nesillere yeni bir pencere açmalıdırlar.
Şayet önümüzdeki yakın tarihte Kıbrıs sorunu ve mal mülk meselesi çözümlenemezse, bizden sonra gelecek nesiller artık bu işi hiç çözemeyecekler.
Bir zamanlar Osmanlı Mısır’ı aldığında, orada pek çok Osmanlı toprağı ve malı kalmıştı.  Ne oldu?  Beş yüz yıl geçti üzerinden ama hala miras konuları çözümlenemedi.  Kaç nesil savaş vermiş o mal mülk için?  Ne oldu?  Sıfıra sıfır elde hiç.
Yani diyeceğimiz şudur:
“Artık kendi gerçeklerimizle buluşarak yeni gerçeklerimize yelken açmalıyız.  Gerek Türkler,  gerekse Rumlar...”