Geçen Pazar günü yapılan seçimlerde halkın “değişim” dediğini gördük. Yılların belediye başkanları seçimleri kaybederken, bu kaybedişin azizliğini, veya kazanırken kazanmanın dinamizmini düşündünüz mü?
Düşünün bakalım... Yılların Mağusa Belediye Başkanı Oktay Kayalp’ın kaybedeceğine kim inanırdı? Veya Sümer Aygın’ın. Bence bu seçimde en büyük hezimete de CTP-BG uğradı. Şimdilerde CTP-BG başkanı Özkan Yorgancıoğlu öğünüyor. “Şu kadar belediyeyi kazandık, herkesten çok belediye başkanlığını elde ettik” der de, ellerindeki Mağusa’yı, Girne’yi ve Lefkoşa’yı nasıl kaybettiklerinin hesabını yapmazlar.
Bence CTP-BG’in kazandıklarının tümü, bir Lefkoşa veya bir Mağusa Belediye Başkanlığına tekabül eder. O bağlamda kimse ahkam kesmesin. İşte “Yıldızlı Belediyecilik” diye diye seçimleri kaybetmişler. Bunun başka izahı yok.
Halk, henüz kendini hazır hissetmediği Anayasa değişikliğine de “Hayır” dedi. Gerçekten birçok insan bu anayasanın yangından mal kaçırır gibi hazırlandığını ve gerek teknik, gerekse bilgi açısından halk kendini bu anayasaya evet demeye hazır hissetmedi ki, red cevabı verdi.
Bu konu açıldı mı sürekli siyaset eksersizi yaptığım bir dostum bana şunu sormuştu:
“Sence bütün partilerin oybirliği ile hazırladıkları bu anaya değişikliğinden sonra bütün meclisin istifa etmesi gerekmez mi?”
Bu da doğru bir teşhis bence. Yani bütün siyasilerin rengi ne olursa olsun, halkın güvensizliğinin sinyalidir bu “hayır” cevabı. Demek oluyor ki, anaysa değişikliği dar bir zamana sıkıştırılarak yapılması gereken bir çalışma değildi.
Herhalde bu konu yeniden meclisin gündemine gelecek ve kendilerine “Biz nerde yanlış yaptık?” sorusunu soracaklar. Dünyanın sonu değildir. Mutlaka herşey günü geldiğinde rayına oturur. Annan Planını ne kadar çok tartışmıştık televizyonlarda ve gazete sayfalarında. Ona rağmen, Annan Planını tam olarak öğrenememiştik ama ona o günkü siyasi konjüktür nedeniyle “Evet” demişiz toplum olarak.
Şayet yeniden yerel seçim sonuçlarına dönecek olursak, bu seçimlerde partilerin değil, adayların toplum içindeki duruşlarının ve kendi temiz imajlarının ön plana çıktığını söyleyebilirim. Tabii ki UBP ile DP-UG’in ittifakı, Gazi Mağusa’da CTP-BG’in kalesinin yıkılmasına neden oldu.
Lefkoşa Belediye Başkanlığı’nı kazanan Mehmet Harmancı’nın kahvaltılı basın toplantısı sonrasında onun hakkında keleme aldığım yazıyı yeniden okuduğumda, ne kadar doğru bir teşhis koyduğumu bir kez daha gördüm.
O yazımda Harmancı’nın çok değerli ve karizmatik bir aday olduğunu, büyük bir partinin adayı olsaydı kesinlikle kazanacağını, ama yine de bu işin belli olmadığını, çünkü onun toplumdaki imajının onu sandığa taşıyabileceğini ifade etmiştim. Sözlerim doğru çıktı. Büyük partiler çarpış, meydanlarda büyük mitingler yapmışlardı. Harmancı da efendi efendi mütevazi duruşu ile kendi projelerini halkın önüne serdi ve halkta büyük bir güven ordusu yarattı.
Herkes “Kadri Fellahoğlu mu, Dana mı?” sorusunu sorarken, “Acaba Harmancı aradan sıyrılıp ipi göğüsler mi sorusunu da sormaktan geri kalmamıştır.
Bir başka değişle, bu seçimleri TDP filan değil, Harmancı kendi efendi duruşu ve dinamizmi ile kazandı. Bir de inandırıcılık dediğimiz olayı gerçekleştirdi Harmancı. Halkı inandırdı, ve sandıktan çıktı.
Girne Belediye Başkanlığını CTP-BG’lere rağmen bağımsız olarak kazanan Nidai Güngördü’nün bu seçimleri kazanması hiç de sürpriz olmadı. Ben şahsen böyle bir sonuç bekliyordum. Nidai geçen defa da aday olmuş ama kıl payı seçimleri kaybetmişti. Ama bu kez, UBP destekli yola çıkınca ipi göğüslemiş oldu.
Nidai Güngördü, esasında Girne Belediyesi’den ayrılma mimar veya mühendistir. Yani belediyeciliğin daniskasını bilir. Neyi ne zaman nerede yapması gerektiğini de bilir.
Sümer Aygın’ın da zamanında birçok şeyler yapıldığını söylemek lazım. Lakin Girne sahil şeridinden denize akan, pislik içindeki ve koku savuran bir sorunu çözememesi, ona çok puvan kaybettirdi. Bu sorun her zaman dile gitirildi. Ve Girne’deki belediyecilik hizmetlerinden halk, memnun olmadığı mesajı verdi.
Gönyeliye gelince... Bu seçimi yeniden kazanan Ahmet Benli’nin en büyük avantajı, kendisini bu seçimde de kanıtlamış olmasıydı. Doğruya doğru Benli, Gönyeli’yi kent yapmak için kolları sıvamış başarılı bir başkandı. Olgun Amcaoğlu ise, genç ve dinamik bir adaydı. Onun da ikinci kez adaylığında kendini ezdirmediğini, bilakis aralarındaki beş yüz küsur farkın pek de fazla olmadığını gösterdi. Lakin Olgun Amcaoğlu da şunu bilmelidir. Kendisi UBP’nin adayı idi ama, kendisini hançerleyenlerin de yine UBP’li olduğunu bilmelidir.
Tarafsızlık ilkesi içinde değerlendirdiğimizde, işbaşında iken başarılı olan belediyeler, seçimi kazanmışlardır, bir tek İskele Belediye Başkanı Halil Orun dışında.
Halil Orun benim can dostum, yüreği sevgi dolu, iş yapmak için çırpınan ve üreten değerli bir belediye başkanıydı. Çok az farkla seçimi kaybetmesine gerçekten çok üzüldüm. Lakin onun arkada bıraktıkları, onun bir markasıdır bence. O kaybetti ama kazandı esasında. Bazı şeyler vardır ki, kaybederken kazanılır. Onurlu duruşu ve onurlu siyaseti onu hep halkın gözünde bir idol yapmıştı.
Bu seçimde onun nasıl kaybettiğini irdelediğimizde, bir milletvekili olarak Alanlı’nın İskele Belediye Başkanlığına soyunması, bayağı da yarışa girmesi Halil Orun’un kaybetmesine neden oldu. Kaldı ki seçimi kazanan Hasan Sadıkoğlu da çok değerli ve çalışkan birisi. Onun da toplumda bir karizması oluşu, Orun’un kaybetmesinde bir etken oldu. Bu arada diğer bağımsız adayların da Orun’un oylarından birşeyler götürmesi, o kaybın bir parçası oldu. Ve Orun şu sorgulamayı yapar belki de. “Kendi partim Ulusal Birlik Partisi, stratejik hata mı yaptı?” Galiba da stratejik hatanın kurbanı oldu Orun.
Güzelyurt Belediye Başkanı değerli dostum Mahmut Özçınar’ın seçim kaybedeceğini hiçbir zaman düşünmedim. O herzaman başarılı, her zaman üreten ve büyük başarılara imza atan bir kişidir. O başarıları onu yeniden Güzelyurt’a başkan yaptı.
Şimdi artık herşey geride kaldı. Herkes şapkasını önüne koysun, bütün söylenenleri kafasından fırlatıp atsın ve geleceğe baksın. Bundan sonrası, iş yapma zamanıdır.
Halkın verdiği “değişim” mesajı işte böyle biçimlenmiştir sandıkta... Halkımız için hayırlı olsun diyorum. Kazanları da kaybedenleri de kutlarım hizmet aşkı ile dolu oldukları için.