Halk oyunu, sosyal, ekonomik, siyasal sorunlarına çözüm bulabilsin diye kullanır.

Bir önceki köşe yazımda,

Siyasetin:

  1. Türk gibi cesur,
  2. Alman gibi disiplinli,
  3. İngiliz gibi planlı

Çözümler getirmesi gerektiğini yazmıştım.

Egemen ve üretken olmanın, yolunun bu olduğunu anlatmıştım.

Ne kadar başarılı yönetildiğimizin, bizleri yönetecek olanları seçme şeklimiz ile çok önemli bir paya sahip olduğunu savunmuştum.

Hatta Kıbrıslı Türkler ’in, mutlaka “yönetsel başarı” hikayelerine ihtiyaç duyduğunu eklemiştim. Tüm bunları İSTİKRAR kelimesini “şemsiye” yaparak anlatmaya gayret göstermiştim.

Evet. Halk, 1976 yılından günümüze D’Hondt barajlı seçim sistemi ile sorunlarına, çareler üretecek parti örgütlerini ve örgüt mensuplarını seçmek için sandıklara gidiyor.

  • Dünya devletleri ortalamasının biraz üzerinde sandık katılımımız var.
  • Biz Kıbrıslı Türklerin son kalan kırıntıları ile hoşgörü “kabiliyeti” sandık süreçlerine yansıyor.
  • Ancak, “küçük toplum” olmanın avantajlarını, siyasal anlamda dezavantaja çevirebiliyoruz.

Mesela, anlık, kişisel, zümresel, gündelik diyebileceğimiz beklentilerimizi toplumun ve gençlerimizin geleceğinin önünde tutabiliyoruz.

Mesela kolay etkilenebiliyoruz, “güçlüden” yana. Gönlümüzü kolay kaptırabiliyoruz.

Sebepsiz inanabiliyoruz, sandık süreçlerinde,

“Şunlar sizi Rum’a satacak…”

“Biz gelirsek, Türkiye’dan para gelecek…”

Ortanca seçmenin üst bilincine oyunlar oynanması daha kolay sanki bizim buralarda.

Halbuki; küçük toplum işte! Herkes birbirinin ne “mal” olduğunu az çok biliyor.

Bilemediklerimizin mumu da yatsıya kadar yanmıyor mu zaten!

Halk, kitlesel sandık tecrübesini;

Kişisel menfaat eylemine evirmiş durumda.

Demokrasiyi kullanarak, en iyi şekilde kamu yönetimini başarmanın gerekliliği henüz anlaşılmadı mı?

Toplumun kendini daha iyi yönetebilmesi açısından, bir geçiş sürecine ihtiyacı var.

Bu süreci başlatabilecek en kuvvetli unsurlardan birinin “Seçim ve Halk Oylaması” yasasının olduğunu düşünüyorum.

Son yapılan (2017) “Çarşaf liste” karma seçim sistemi tam bir kaosa neden olmuştur:

  • Yasama ve Yürütmenin, performansının daha da düşürmüş.
  • Üç yılda üç hükümet modelinin kurulduğu, Siyasal istikrarın sağlanamadığı,
  • Seçmenin kendini ait hissetmediği,
  • Seçmenin hibrit (melez – ideolojisiz) partilere tercih-mühür kullanmak “zorunda” bırakıldığı.
  • Seçilmek isteyenlerin, yine bu sistemde, aynı ideolojiye sahip olmasına rağmen, aynı parti için çalışmalarına rağmen, kendi yoldaşına “çelme” takarak, meclise girebilmesi gerektiği, (hatta başka partili adaylar ile “dar bölge tercih listeleri” çalışması yapıldığı.
  • Seçmeni yeni, uzak, yabancı kişilere oy vermek “zorunda” bıraktığı.
  • Çarşaf liste ile ideolojisiz, partiler cesaretlendirildiği,
  • Ülke sorunlarının çözümsüz kalmaya devam ettiği,
  • Sandık kuranın, seçim için aday olanın, kurulan sandıkta veya seçime giren örgütte görev alanın, iradesini seçime yansıtmak isteyenin, görev alıp sayım yapanın, yapılan sayımı ilan edecek olanı, zorlayan, strese sokan, hata payını yükselten bir seçim sistemi tecrübesi yaşadık.
  • Kıbrıs Türk siyasal yaşamında en yüksek oranda oy pusulasının geçersiz sayıldığı seçim sistemine tanıklık ettik.

Seçmenin akıl karışıklığından uzak, bir seçim sistemine ihtiyacı olduğu malum.

Öte yandan, imzalanamayan protokoller, yarım bırakılan projelerin dahi tamamlanamadığı süreçlerin geride kalacağı bir sistem arzulanmalıdır.

Halk kendi eliyle çaresizliği değil refahı, huzuru bulmalıdır.

Bu zihinsel dönüşümü “doğru seçim sistemini” kullanarak başlatmalıyız!

Anglosakson hukuk sistemini benimsemiş bir devlette yaşıyoruz, aynı hukuk sistemini kullanan devletlerin, seçim yasalarını incelemek, coğrafya ve kültürleri ile yönetsel başarı performanslarına bakmak zorundayız.

Seçmenin sandıkta kendini en iyi şekilde “ifade” edeceği formül ile hedef konulan siyasal istikrar bir araya gelebilir mi?

  1. Bonuslu, D’Hondt %5 Baraj Sistemi:
  • Seçmen iradesini arzu ettiği siyasal örgüte mühür vurarak belirtir.
  • Mühür vurduğu parti içerisinde kendi ikamet ettiği ilçe milletvekilleri adayları içerisinde en az ve en çok tercih (tik) hakkına sahiptir.
  • Ülke geneli en çok mühür alan partinin (1. Gelen) ülke geneli yüzdeliğine %3 bonus eklenir. Ülke geneli en çok ikinci mühür alan (2. Gelen) partiye ise %1.5 bonus eklenerek. D’hondt hesaplama förmülü yapılır.

  1. Tek tercihli, D’Hondt %8 Baraj Sistemi:
  • Seçime katılan örgütlerden %8 baraj başarısı beklenir.
  • Seçmen tercih ettiği partiye, mühür vurur.
  • Seçmen tercih ettiği (sadec müdür vurduğu) partinin elli vekil adayı listesi içerisinde tek tercih (tik) yapar
  • Seçmen mecliste görmek istediği en başarılı parti vekil adayını mühür ve bir tek tercih ile iradesini yansıtır.

  1. Çift tercihli, D’Hondt %8 baraj sistemi:
  • Seçime katılan örgütlerden %8 baraj başarısı beklenir.
  • Seçmen kendi düşüncesine uygun siyasal partiye mühür vurur.
  • Seçmen partinin elli vekil adayı arasında tek tercih (tik) yapar.
  • Seçmen ikinci tercihini, bağımsız adayların veya başka siyasal örgütlerin vekil adayları arasından yapar.
  • Toplamda bir mühür, bir tercih (tik) parti içi vekili belirler. bir diğer tercih(tik) ise özgür bırakılır.

  1. Tek turlu, iki tercihli “dar bölge”, Çoğunluk Seçim Sistemi:
  • Seçim elli coğrafik bölgede yapılır,
  • Seçime katılan örgütlerin ülke geneli %10 baraj başarısı istenir,
  • Seçmen tek mühür kullanarak dilediği partiye iradesini yansıtır.
  • Seçmen mühür vurduğu partiden bir tercihini (tik) kendi ikamet ettiği ilçe milletvekili adayına, bir diğer tercihini (tik) herhangi bir ilçenin milletvekili adayına kullanır.
  • En çok mühür alan iktidar.
  • En çok tik alan vekil olur.

Sistemlerin kendi içinde matematiksel hesaplamaları yapılmamıştır! D’hondt seçim sistemi farklı hesaplanmaktadır. Bu hesaplamaların uzmanlarca yapılması ve hukuksal açıdan desteklenmesi gerekmektedir. Önerilen maddeler, siyasal, sosyolojik, hukuksal, beşeri yönden tartışmaya muhtaçtır.

Saygılarımla,

Reşat Kansoy