Şu beladan kurtulmak için dünya seferber oldu.  İnsanlar patır patır ölüyor.  Salgın bir taraftan kontrola alınırken, öte taaftan vaka sayısı artıyor.  İnsanlar ne yapacaklarını şaşırdılar.

            Bu belanın tek ilacı, evden çıkmamak, bağışıklık sistemimizi güçlendirmek ve kimseyle temas etmemektir, anlaşıldığı üzere.

            Daha önce de ifade ettiğim gibi, bu düşman, önümüzdeki somut düşman hedefine benzemez.  Sessiz ve derinden hayatımıza girip hayatımızı bitiren bir düşman...

            Sabahtan akşama kadar televizyonlar koronavirüsü ile ilgili dünya üzerindeki vakaları ve ülkelerin yıkımlarını dakika dakika veriyor.  Tabii bu haberler de bütün insanların sinirlerini harap ediyor.  Demek somut önlemler ve korunmala dışında psikolojimizi de güçlü kılmamız lazım.

            Koronavirüsü haritası ve yapılan açıklamalardan onu anlıyoruz ki, Türkiye bu bela ile baş etmede en başarılı ülke konumunda.

            Hani erken tanı dedikleri şey gibi birşeydir bu virüsle verilen savaş.

            Çin ve İtalya’daki vaka ve ölüm sayısına baktığımızda, Türkiye’dekiler devede kulak kalıyor.

            Türk kamuoyu, bu alanda müthiş özveri ile çalışan bütün doktor ve sağlık çalışanlarını alkışlarla onurlandırdı.  Doğru ve yerinde bir mesajdır esasında verilenler.

            Bu dönemde Sağlık Bakanlığı görevini üstlenen kişi veya siyasiler, sanırım dünyanın en şanssız kişileridirler.  Mesela KKTC Sağlık Bakanı Ali Pilli’nin nasıl canla başla uğraştığını ve bu düşmanı yenmek için ne kadar önlemler alıp  uyarılar yaptığını görüyor ve yürekten takdir ediyoruz.

            Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanı Koca, siyasetten gelme birisi değildir.  Dıştan atanan bir Sağlık Bakanı olarak ne kadar soğukkanlı, ne kadar kararlı ve ne kadar özverili bir insan...Türk insanın hayatını korumaya ve kurtarmaya çalıştığını görüyor ve takdirlerimizin en yücesini ona sunuyoruz.

Şimdi Türkiye’de 65 yaş üzerindeki insanlara sokağa çıkma yasağı konuldu.  İyi etmişler.  Çünkü bazı insanlar hala koronavirüsünü takmayarak veya işi hafife alarak elini kolunu sallayarak açık mekanlarda yakınları ile sohbet toplantıları yapıyorlar.  Ama öyle görünüyor ki, mutlaka ama mutlaka bu yaş grubundaki insanlar er veya geç hizaya gelecekler ve yaşanan ve alınan önlemlere ayak uyduracaklardır.

Bizde de aynı telkinler yapılmasına karşın, sokağa çıkmada bazı kısıtlamalar getirildi.  Acil olmadıkça sokağa çıkmama adına hareket etmek bir zorunluluk halini aldı.  Hükümetin almış olduğu kararlar, sırf acil ihtiyaçlarını karşılamak adına marketlere, eczanelere, bankalara gitmek gibi önlemler halkın önüne kondu.

Bunları bazı insanlar istismar ederler ve bazı kaçamaklar yaparlar mı?

Bence işin ciddiyetini kavramayanlar öyle kaçamaklar yapacaklar.   Kahveler, gazinolar, eğlence merkezleri kapatıldı.  Lakin sırf markete gitme niyetiyle sokağa çıkıp da eşini dostunu ziyaret edenler de çıkacaktır elbette.

Kimse, “Gideceğim yakınlarımda veya dostumda öyle bir virüs yoktur” demesin. 

En basiti hergün kulladığımız paralar...

İşte en büyük düşmanı cebimizde, cüzdanımızda taşıdışımız alış verişte büyük para verip aldığımız para üstü miktarın kaç elden geçtiğini biliyor musunuz?  Bilemezsiniz elbette.

İşin gerçeği, o kağıt paraları da dezenfekte edecek halimiz yoktur bana göre.  Lakin kredi kartlarını eve gelir gelmez dezenfekte etmemiz de bir çaredir diye düşünüyorum.

Velhasıl zor bir süreçten geçiyoruz.  Şayet bu süreci kazasız belasız atlatırsak, gaziyiz demektir.  Allap hepimizin yardımcısı olsun.

Şimdi o soruyu soruyorum!

“Hayat ne zaman normale dönecek?”

Hayatın normale dönmesi yine bizim elimizde.  Devletin koymuş olduğu önlem ve emirlere riayet ettiğimiz zaman, asgariye inecek vaka sayısının sınır ötesinde kaldığında hayat normale dönecek.

Bunun süresi de bizim elimizde.

Anlıyoruz, herkes evde oturmaktan sıkıldı ve usandı.  Yine de şanslı insanlarız şu koronavirüs savaşında evimizdeki televiyonlardan, cep televonlarından, bilgisayar ve internet ortamından yararlandığımız için.

Bilmem Charlton Heston’un baş rolünü oynadığı “Ten commandment” filmini izlemiş miydiniz.

İsa’nın çarmıya gerilişini ve Hristiyanlığın doğuşunu anlatan o filmde veba salgını da işleniyordu.  Vebalılara yaklaşmak, onlarla temas etmek, aynı ortamı paylaşmak imkansız gibi birşeydi.  O nedenle vebalıları kent dışındaki mağaralara hapsederek, o beladan kurtulmaya çalışmıştı insanlar.

İnsanlık var oldukça dalga dalga bu virüsler gibi daha niceleri hayatımızdan geçip gidecektir bilemeyiz.

Yine duamı yapıyorum.

“Allah hepimizi korusun!”