Dün, 4 Ekim 2018 Hayvanları Koruma günü idi.  Gerçekte böyle bir günün anlamı, insanlara hayvan sevgisini ve hayvanları korumayı öğretmek veya hatırlatmaktır.
Son zamanlarda bazı insanlar kedi ve köpekleri zehirleyerek kendi egolarını tatmın ediyorlar.  Hatta bu gibi hayvan düşmanlarının çeşitli yörelerde gerek sokak, gerekse evcilleşmiş hayvanları telef ettiklerini görüyoruz.
Hayvan sevgisi bambaşka birşeydir.  Çeşitli türde hayvanı evinde barındıran insanların, gerçek insan olduklarını düşünüyorum.
Zaman zaman bazı insanlar istemedikleri kedileri, köpekleri götürüp birilerinin kapısına bırakıyorlar veya olmadı önlerine zehirli et atarak onları öldürüyorlar.
Bu ne biçim bir vicdan, bu ne büyük acımasızlık...
Öyle insanlar tanıyorum...  Evlerinin içinde belki sekiz veya on tane kedi beslerler.  O hayvanların kendilerini yedirip içiren, onları kucağına alıp sevip okşayan sahiplerine o kadar büyük düşkünlükleri olur ki, insan onlara baktıkça mutlu olur.
Kedilerin de, köpeklerin de çeşitli türleri vardır.  Lakin evlerde insanların sahiplenmeyi tercih ettikleri  türler, her halde en cazip ve en cana yakın olanlarıdır.
Allah kedileri o kadar sevimli yaratmış ki, insan onlara kıyamaz veya onlara zarar veremez.  
Sabahları veya akşam üzerleri bazı köpek sahiplerini görürsünüz yürüyüş yaparken.   Kimilerinin kocaman kurt köpekleri, kimilerinin de fındık köpekleri olur o yürüyüşlerde.
Hayatlarında tek bir yakını kalmayan yaşlı insanların en yakın dostları, hiç şüphe yok ki kedileridir.  Yani can yoldaşı.  Köpekler de insanların can yoldaşlarıdır.  Özellikle eğitilmiş köpekler, sahiplerini ve evleri öyle bir korurlar ki, tek bir kişi veya tek bir hırsız o eve yaklaşamaz.
Mesela ülkede artan uyuşturucu taşıyıcı veya satıcılarının en büyük düşmanı, yine gümrüklerde veya herhangi bir yerde koklama özellikleri ile eğitilmiş kurt köpekleridir.  O türdeki insanları o kurt köpekleri hemen uyuşturucu taşıyıcısını yakalayıp polise teslim ediyor.  Öyle kurt köpekleri uyuşturucu tacirlerinin paçasına öyle bir yapışırlar ki, kendisini eğiten polisler gelinceye kadar katiyen dişlerini o paçadan ayırmazlar, ta ki polis uyuşturucu tacilerini yaka paça yakalayana kadar.
Bazı polisiye filmlerde köpeklerin marifetlerini görürüz.  Hatta sevimli köpekleri eğiterek senaryolu filmlerde onları kullanır bazı film yapımcıları.  Mesela şu anda aklıma gelen Bethoven filmleri var.  Ne kadar hassas ve ne kadar duyarlı hayvanlardır o devasa yaratıklar.
Bir zamanlar henüz televizyonlar renkli yayına geçmeden “Fury” isimli bir seri vardı.  Fury, bir atın ismiydi ve o atın marifetleri ve sahibi ile olan sevgi dolu görüntüleri insanları müthiş etkilerdi.  Hatta bir köpek serisi daha vardı.
Bundan iki yıl kadar önceydi...
Kendi isteği ile kapımıza gelen çok sevimli bir kedi vardı.  Onu sevip okşarken farkına varmıştık gebe olduğunu.  Lakin henüz bize alışmamasına rağmen ona barınak hazırladık ve önüne yemekler koyduk.
Bir yağmurlu gecede o hayvan bahçemizdeki çiçeklerin köküne doğurmuştu.  Öyle yağmurlu gecede o yavrucaklar tirtir titriyordu.  Onları alıp bir kartona veya barınağa koymak hakikaten büyük bir dert olmuştu bize.  O hayvanın önünden yavrularını alıp bir yere taşıyacak olsak, anaları bize dişlerini gösterirdi.  Neticede bir gün yavrularını yalnız bıraktığında yavruları bir kartona koyup, üzerlerini de naylonla örtüp kuytu bir yere korumuştum.  Neticede ana kedi yeni yerini ve yavrularını benimseyince önüne koymuş olduğumuz sütü içmeye ve bizimle içli dışlı olmaya başlamıştı.
Kedi tamı tamına sekiz tane doğurmuştu.
Doğruya doğru bu kadar kediyi nasıl besleyeceğimizi düşünmeye başlamıştık.  Neticede mevsim bahara erince yavrular serpilmiş ve elimizde büyümüşlerdi.  Gel zaman git zaman o kediler o kadar şahane kedi olmuşlardı ki, bahçeye çıktım mı hemen yanıma gelirler ve sevgi göstrileri yaparlardı.
O şahane kediler zaman içinde iki iki evi terketmişler veya bazı kişiler tarafından çalınmışlardı.  Lakin tam bir ay içinde şu sekiz on tane kedi ortalardan kaybolmuşlardı.  Komşularımız da onları çok seviyordu.
Bu kedilerin bir ay içinde kayboluşlarını ülkemizde yaşayan zencilere bağlamıştım.  Bazı zencilerin kedi yediklerini biliyordum.  O kadar büyük bir boşluk hissetmiştim tümünün de hayatımızdan çıkışlarında.
Şimdi bakıyorum bazı vicdansızların zehitledikleri kedi ve köpeklerin ölü bendenlerinin gazetelerdeki resimlerine.
Şu vicdansız insanlar, bazı av köpeklerini de ya avda vururlar, ya da gizlice zehirlerler.  Halbuki bir avcının kendi av köpeğini ne kadar titizlikle ava hazırladıklarına tanık olmuşuzdur.
Herşey rağmen, böyle bir vicdansızlık yapan kişi veya kişileri mutlaka polise ihbar ediniz.
Hayvan sevgisinin ötesinde kendi egolarını ve kendi vicdansızlıklarını yaşar bu türdeki insanlar.
Bazı vicdansız dalgıçlar, denizde balık avlarken, kocaman bir kaplumbağayı dahi vurabiliyorlar.  Ama öte taraftan caretta, caretta diyerek yeni doğan ve hayata tutunmaya çalışan yavru kaplumbağalara yardımcı oluyor vicdan sahibi insanlar.
Kısacası önemli olan insanın yüreğinde hayvan sevgisi olmalıdır, diyorum.