Geçenlerde bir gün, galiba Pazartesi idi, bizim kanalların birinde Maliye Bakanı Mungan ile yapılan bir söyleşiyi dinledim.
Genellikle konularına hakim bir bakan intibai bıraktı üzerinde.
Mantıklı ve rasyonel yaklaşımları vardı, mali konularda.
Kıbrıs konusuna da değindi.
Önünde sonunda bir anlaşmanın gerçekleşeceğini söyledi.
Bunun için de hazırlıklı olmamız gerektiğini dile getirdi.
Mali konularda çeşitli dosyaların hazırlanmasının aşrt olduğunu belirtti.
Kendilerinin bu konuyu Cumhurbaşkanı Eroğlu’na önerdiklerini açıkladı.
Bu türden dosyaların müzakere heyetinin elinin altında olmasını ve sırası geldikçe bu dosyalardan yararlanılmasının şart olduğunu vurguladı.
Haksız da değildi.
Bizim müzakereciler soruna hep üst- yapı açısından yaklaşıyorlardı.
Oysa meselenin mali ve parasal yönü de bir o kadar önemli idi.
Çözümden sorna neler olacağına da işaret etti.
“Bugün durumumuz zor ama çözümden sonra daha da zor olacak” dedi.
“Rekabet yasalarımız var ama doğru dürüst uygulamıyoruz” dedi.
Dahası bir çözümden sonra standartlar ve labaratuar ölçüleri devreye girecek.
Öyle hay huya imalat devri kapanacak.
Yiyecek ve içecek türleri sıkı kontrola alınacak.
AB yasaları ve ölçüleri devreye girecek.
Sektörlerimizin bu ölçü ve seviyelerde çalışmaya alışık olmadıkları da aşikar.
Bakan ödevimizin zor olduğunu ve sıkı çalışmamız gerektiğini hatırlatıyor; haklıdır da.

             ***

Yalnız aklıma birşey takıldı.
Tarafların yani Kuzey ve Güney’in borcları konusunda bir soruyu yanıtlarken Bakan, Güney’in dünyaya borcu olduğunu söyledi.
Herhalde Bakan dünyaya derken Güney’in IMF, AB gibi uluslararası kredi kuruluşlarını katetti.
Bizim borcumuza gelince ise küçümseyen bir yaklaşımla, bizim yalnız Türkiye’ye borcumuz olduğunu söyledi.
Öyle de olsa bu borcun da miktarının bilinmesinde fayda var.
Kaldı ki bize göre bir masa etrafında kartlar açıldığında Türkiye’nin talebinin ta başlangıçtan başlamak üzere ileri süreceği bir borçlandırma miktarının sözkonusu olacağını tahmin etmek zor olmasa gerek.
O zaman da bu borcun faizleri ile birlikte büyük bir rakam tutacağı aşikardır.
Ne var ki bundan da önemlisi var.
Annan Planının mülkiyet bölümünde söylenenlerin espirisi içerisinde, Kuzey’de devlet olarak edindiğimiz mallar ve de yine ayni espiri içerisinde “son sahipler” tarafından ödenecek ek meblağların tutarını da unutmamak gerek.
Tüm bunlar da bir kamu borç stoku olarak omuzlarımıza binecektir.
Rum tarafınca çeşitli dönemlerde yapılan hesaplamalara gçre 20 milyar euroluk bir rakamdır bu kalım.
Bize göre kaçtır?
Öyle ya kimsenin malının üzerine oturamayacağımıza göre bu rakamın da ne olduğuna bir bakmak gerekecektir.
Son olarak da geçmişte yayımlanan bir Rum istatistik bilgisine dikkat çekmek isterim.
Rum’a göre Türklerin Güney’de bıraktıkları toplam mal, Kuzey’deki toplam alanın yüzde 10,14’ü kadardır.
Diyebilirsiniz ki Rum’a göre öyledir!
Peki bize göre nedir!
Var mı yaptığımız bir hesap kitap!
Anlayacağınız bir çözüm öncesi ev ödevimiz oldukça yüklü; çalışmamız gerek.