Gerek kamuda olsun, gerekse özelde, mutlaka ama mutlaka hizmet içi eğitim şarttır.  Zaman zaman gözlemlediğimiz bazı aksaklıklar,  bize bu ve bunun gibi yazıları yazdırıyor maalesef.

                Kamuda çalışan memurlarla halkın ilişkileri her zaman mükemmel mi?

                Veya davranış biçimleri kabul edilebilecek düzeyde mi?

                Bunlara hem kıyafet, hem de işe geliş gidiş saatlerine uyma da eklenince yorumlanacak pek çok şey çıkıyor ortaya.

                Çok gelişmiş ülkelerde bu tür şeylere çok önem veriliyor.  Bizde eksik olan budur.

                O bakımdan belli periodlarda çalışana hizmet içi eğitim verilmesinin şart olduğunu düşünüyorum.  Verilecek hizmet içi eğitim, elbette ki verimi de artıracaktır.

                Bazı özel işletmeler, personeline iş zamanlarında giyecekleri üniformalar dikttirirler.  Bankalar da öyle.  Veya büyük holdingler.  Üniforma giyen işletmeler işin ciddiyetini göstermek ve müşteriye saygılı olduklarını kanıtamak isterler, ki bu da güzel birşeydir.

                Mesela doktorlar, mimarlar, ekonomistler, tekstilciler ve daha nice meslek grupları, zaman zaman düzenlenen seminerlere veya oturumlara çağırılırlar.  Niçin?  Kendilerini geliştirmek ve aşmak için.

                Hani derler ya...

                “Yenilik her zaman faydalıdır” diye.

                Yenilikleri görmek ve o yenilikleri meslek hayatında uygulamak çok önemlidir.  Bazı kişiler çalışma duvarlarına bazı katılım belgelerini camlatıp çerçeveleterek onları asarlar.  O belgeler, o çalışanın kariyerini ve müşterinin ona güven duymasını sağlar.

                Meslek gruplarında da verim açısından pek çok çalışma grupları oluşturulur.  Devlet ve kurumlar el ele vererek meslek içi eğitimin yapılmasını sağlarlar.

                Üniversitelerin zaman zaman düzenledikleri ve uzman kişileri konuşturdukları oluyor.  O düzenlenen seminer veya açık oturumlarla panellerde pek çok şey öğreniyor insan.

                Akademik anlamda verilen seminerlerin altına inersek, sanat okullarından mezun bazı kişilerin kendi dallarına bazı eğitim çalışmalarına katıldıklarını da görüyoruz.

                Bunlardan birisi de elbette ki turizmdir.

                Özellikle otel işletmeciliğinde meslek grupları oluşur.  Bunlar, önbüro, kat hizmetleri, servis ve mutfaktır.

                Bu meslek gruplarındaki personelin mükemmel olabilmeleri için idareciler veya eğiticiler canla başla çalışırlar.

                Mesela “servis” de neymiş, demeyin.  Servisin, bir otelin restorantında veya ünlü bir restorantın hizmet alanında mükemmel olması gereken bir meslek dalıdır.

                Bir garson müşteriye hangi taraftan ve hangi davranış biçiminde yaklaşacağını iyice bilmelidir.  Özellikle servis bölümlerinde sakarlık hiç kaldırmaz.

                Kat hizmetleri ise, bir yatağın nasıl yapılacağını, odanın nasıl düzenleneceğini öğretir. Katlardaki banyo bölümünün temizliği ve ihtiyaçların yerleştirilmesi, müşeri için çok önemlidir.

                Mutfak mı?

                Mutfakta ahçılık yapmak, her babayiğidin harcı değildir.  Beş yıldızlı otellerin şefleri, o noktaya gelinceye kadar ne kadar emek sarfeder bilir misiniz?

                Yemek veya mutfakla uğraşanların dediği “kuzin”de günlük menüyü hazırlamak, çeşitlilik anlamında ana yemek yanına konacak garnitürler ve donanacak masalar hepten şefin kontrolunda yapılarak gelişir.

                Bir pastanın nasıl yapılacağı veya yapılıp nasıl servis edileceği de çok önemli deneyim isteyen noktadır.

                Tekstilde de durum bundan farklı değildir.  Tekstilciler, daime kendilerine çok iyi desinatörler seçerler ve dokunacak kumaşa hayat verecek kişileri iş başına getirirler.

                Tekstil de hata kaldırmaz.

                Ve daha binlercesini sıralayabiliriz.

                O bakımdan gerek kamuda, gerekse özelde, mutlaka hizmet içi eğitimin düzenlenmesi ve tüm çalışanların bilgi ve beceri ile donatılması şarttır diyorum.