Rum siyasetine damgasını vuran sol akımın temsilcisi ve Rum Yönetimi’nin 6’ncı Devlet Başkanı Dimitris Hristofyas da artık hayata elveda dedi.  Uzun zamandan beri tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybeden Hristofyas’ın da kendi ideolojileri ve kendi stratejileri doğrultusunda değerli bir siyasetçi olduğunu söylemek yanlış olmaz herhalde.

            Dimitris Hristofyas eğitimini Rus blokunda, Moskova’da aldı.  Moskova Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde ve Sosyal Bilimler Akademisi’nde yüksek eğitim görmüş ve pek çok donanımlara sahip olmuştur.  Bu arada doktorasını tarih felsefesi alanında yapmış.

            Genellikle Rus blokunda eğitim görenler (istisnalar hariç) tamamen komünizmi benimsemiş ve solun temsilcisi olmuşlardır.

            Hristofyas o gençlik yıllarında Kıbrıs’ta solu temsil eden AKEL’in Genel Sekreterliği yanında milletvekilliği de yapmıştır.

            Hristofyas genellikle aynı görüşü paylaşan dostlarına “yoldaş” diye hitabederdi.  Yani aynı ideolojinin yolcusu insanlar olarak...

            Hristofyas Kıbrıs görüşmelerinde epeyce aktif rol oynamıştır.  Lakin genel anlamda Rumların uzlaşmazlığı görüş ve tavrını o da sergiledi maalesef.  Bir diğer anlamda Hristofyas da, her Rum gibi hiçbir zaman Türk dostu olmamıştır.

            Hristofyas’ın bazı sözleri geliyor aklıma...

            Mesela 15 Temmuz darbesi ile gelen 20 Temmuz 1974 Türk çıkarması ve adanın bölünmesi üzerine...

            Hristofyas şöyle demişti:

            “Adanın bölünmesinin tek nedeni, bizim kendi iç kavgalarımız ve darbe hareketi ile Türkiye’ye Kıbrıs’a gelmesi için davetiye çıkarmamızdır.  Şayet o darbe olmasaydı, Türk askeri adaya çıkmayacak, ada da bölünmeyecekti.  Bu bizim suçumuzdur.”

            Hristofyas bu sözü ettiğinde de kendi köşemde o sözlerini yorumlamıştım.

            Bu arada şunları da belirtmek lazım...

            Hristofyas Rusya’dan, çeişitli alanlarda onur madalyaları almıştır.  Bunlar havadan olan şeyler değildir.  O birikimler ve kendini kabul ettirme gerçeği ile gelişen başarılardır onlar.

            Bazen şu ifadeleri de kullanmışızdır...

            “Şu Kıbrıs meselesini ne Makarios, ne Kiprianu, ne  Glafkos Clerides, ne de Papadopulos bitirmiştir.  Tabii ki Hristofyas da bu sorunu bitirememiştir.  Ondan sonra gelen şimdiki Rum devlet başkanı Anastasiadis de bitiremeyecektir” demişizdir.

            Yıllar önce Ürdün Kralı öldüğünde “Krallar da Ölür” başlıklı bir yazı yazmıştım.  Daha sonra gazete köşe yazılarımdan toplama anlamlı ve evrensel değerler taşıyan yazılarımı bir araya getirerek o kitabıma “Krallar da Ölür” adını vermiştim.

            Evet, krallar da ölür...

            Bu dünya kimseye kalmamıştır. 

            Bu dünyadan ne siyasetçiler, ne büyük komutan ve kahramanlar, ne bilim adamları, ne kozmonotlar ve ne bilimciler geldi geçti.  Onlar da herşeyi arkalarında bırakarak “Elveda dünya” diyerek ölüm bayrağını çektiler.

            En önemlisi nedir bilir misiniz?

            İnsanın hayatta yaptıklarıdır.  İyi veya kötülükleri ile anılır bazı iz bırakmış insanlar.  Koskoca Atatürk hala yaptıkları ile ve saygıyla anılmaktadır.  Gerek bütün Türk dünyası, gerekse bütün dünya devletleri Atatürk’e olan saygılarını korumaktadırlar.  Almanları acımasız ve gaddar adamı NAZİ komutan Adolf Hitler hala lanetle anılmaktadır.

            Bence Dimitris Hristofyas kendi milletince kendi siyasal hedefleri ile saygıyla anılacaktır.

            2002’de kapılar açıldığında Hristofyas da Dikmen’de doğduğu eve gitmiş ve dönmüştü.  O gidiş de hayatın bir gerçeği idi.  Ve onun sözleri ile, “Ne yaptıksa kendimize biz yaptık” ifadeleri, Dikmen ziyareti ile de örtüşüyor.  Tıpkı bir dönülmezliğin belgesi gibi.

            Kendi dini sonra dinlensin Hristofyas, diyoruz. 

            Herhalde Rumlar Hristofyas için büyük bir cenaze töreni düzenleyecektir.  Rumların en acı günlerinden biridir kısacası Hristofyas’ın ölüm ve defin günü.

            Kısacası Hrisotofyas da bu dünyaya “Elveda” dedi ve son yolculuğa doğru yol aldı.