Annesi Koros olan bir yarı tanrı vardır Antik Yunan’da.
Hybris’dir
 Tıkabasa tokluk, patlayıncaya kadar yemenin tanrıçası olan Koros’un oğlunun adı.
Hybris ; gücün. Erkin, iktidarın zincirlerinden boşanmasıdır.
Koros oğluna niye bu adı vermişti, düşünüp araştırdım.
Her ne kadar da arsızlık, doyumsuzluk tanrıçası da ;  olsa kendi geninin ötesine geçebildiğini gördüğü için Hybris adını koymuş oğluna Koros.
Doğurduğunun, anasına bile, hem de tanrıça olan anasına bile tepeden bakan bir oğul olduğunu anlamış kısa sürede.
Pişman olmuş mu bilmiyorum, ama lânetlemiş oğlunu.
Hybris, ana lâneti ile sürdürüyor o gün bu gün hayatını.
Peki  niye.
En iyi kılıcı ben yaparım diye çıkmış ortaya Hybris, en iyi terzi benim, benden iyi berber yoktur, ne de marangoz, makinistler kralı da benim, en büyük hakem ve hakim de benim, kimse ama kimse benim kadar iyi ve isabetli ok atamaz, en sağlam kalkanı ben yaparım, demiri ben döverim tavinda, inciri üzümü ben üretirim, benim rejisörlerin kralı ve aktörlerin 1 numarası, en güzel aktris de benim.
Maraton diye bir atlet biliyorsanız vaz geçin en maraton Hybris’dir.
En güzel Afrodit de benim der, en savaşçı Ares de.
Denizleri Posedion değil ben yarattım, üstelik Apollon da benim çırağım.
Hatta Zeus, benim fikirlerimi çalan bir hırsızdır.
Rivayet böyle sevgili okuyucu.
3000 yıl öncesinde Hyrbris vardı günümüz dünyasına ‘kibir’ diye adapte edilebilecek bir kavram olarak ve bu yarı tanrıydı.
Günümüzde kendi kibrinde yüzenler yok mu.
Var elbet.
Tanrıyla aşık atacak kadar hem de.
Kusursuzum ben diye höyküren
Kendinden başka herkese kusur biçen
Kibirin sloganıdır anı yaşa- carpe carpe diemmm