Rahmet istedi.

Anacığımın kulağımıza küpe sözlerinden biriydi ‘ iğnenin deliğinden Hindistan’ı görmelisiniz’

Öngörülü olmanın,  perdenin arkasından döndürülen dolapların görülmesi gereğini anlatan bu söz Atalarımızın hayatın imbiğinden damıttıkları sözlerden yalnızca biriydi.

Onlar iğnenin deliğinden yarınları ve hürriyeti görmeselerdi onların yarını bizim bu günümüz olmazdı.

Yoklukltan yoksulluktan, baskıdan kırım kıyımdan geçerek varıyorlardı her gün bir sonraki güne.

Ben 10 yaşıma vardığımda yıl 1961 idi.

Türk Rum ortaklığında kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti kurulalı bir yıl olmuştu ve 5 ten fazla işçi çalıştıran Türk işletmelerinin sayısı bir elin parmak sayısını geçmiyordu.

Hayat Bilgisi diye bir ders vardı biz ilkokula giderken ve bu derslerde öğretmenlerimiz bizi işletmelere götürürdü hayatın o alanlarını da bilip tanıyalım diye.

Doğan Lastik fabrikasına gitmiştik üç çalışanı olan ( birisi dünyanın en güzel en iyi insanlarından olan abim Ünay Mehmet idi – o zaman Deliceırmak soyadını almamıştık daha) bir başka ziyaretimiz de coca cola fabrikasına olmuştu. Hatırlayın hiçbir Rum ilkokulu bir Türk işletmesine götürdü mü öğrencilerini ve yine hatırlayın Yunanistan Prensesi ( o yıllarda Yunanistan Krallıkla idare ediliyordu) İrini Kıbrıs’ı ziyaret ettiğinde Cumhur Başkan Muavini Dr Fazıl Küçük’ü de uğramıştı. Maarif Müdürü ve Cemaat Meclisimizin direktifi- genelgesi ile Lefkoşa’daki bütün Türk  ilkokul öğrencileri, hepimiz ellerimizde küçük Yunan bayrakları ile yol kenarına dizilmiş ve Yunan bayraklarını sallayarak Prenses İrini’ye hoş geldin demiştik.

Böyle bir olayı ancak ve yalnız biz, biz Türkler yapabilirdik ve yaptık.

Bir düşünün Rum okullarına devam eden öğrenciler ellerinde Türk bayrakları ile Türkiye’den gelen resmi bir kişiyi karşılayabilirler miydi.

Yapamazlardı yapmadılar.

Aramızdaki önemli bir kültür farkıdır bu. Biz Türkler iğnenin deliğinden Hindisitan’ı  seyretmemize rağmen kini nefreti bilmeyen hoş görülü insanlarız. Kıbrıs Elenleri de kin nefret ve düşmanlık beslemiyorlarsa Bay Hristofyas’ın  ( ki kendisi Akel’in Genel Sekreteri  Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkan’ı ve Mehmet Ali Talât’ın da müzkere partneriydi tam 5 yıl boyunca ) Sessizleştirilen Tarih Kitabında Mehmet Ali Talât için ‘ Sahte- sözde’ Cumhur Başkanı deyişlerini kitabın olası ikinci baskısında değiştirir ve KKTC  Cumhur Başkanı diye düzeltirler ve eğer bunu diyemezlerse de hiç olmazsa,  sahte- sözde mastürbasyonundan vaz geçip, sadece Memet Ali Talât diye söz ederler.

Ol hikaye bundan ibaret 5 yıl müzakere ettiği ‘ yoldaşına’ sahte diyen bir zihniyet hem de kendini sol satan aloooo.

Türk işçileri taaa 1940 lı yıllarda ortak sendikalardan ayrılıp da ‘ Türk İşçi Birlikleri’ ni kurduysa,  1900’lerin iğnesinden 1955 eokasını 1963 Aralık ayını  ve 15 Temmuz Makarios darbesini gördüğü içindir.