Evlere hapsolduğumuz bu günlerde iletişimin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anladık.  Elimizin altında ne kadar çok iletişim aracı var, hiç bunu düşünüp, ne kadar önemsememiz gerektiğini idrak edebildik mi?

            Eskiden evinde telefonu olanı parmakla gösterirlerdi.  Genellikle İngiliz döneminin memurlarının tümünde telefon vardı evlerinde.  Tabii ki üst bürokratların.  Alt bürokratlar yine  telefonsuzdular.

            İngiliz döneminden Kıbrıs Cumhuriyeti dönemine geçtiğimizde de durum bundan farklı değildi.  Belki daha bir tırmanışa geçmişti telefonlu evler.   Anımsadığım kadarı ile biraz da lüks bir araçtı telefon insanların hayatlarında.   Acil vakalarda bir kazadan öteki kazaya haber göndereceğimizde Telgraf Dairesi’ne gider, istediğimiz adrese telgrafımızı dönderirdik.   Mesela ani bir ölüm anında, acil bir seyahat durumunda veya ani bir toplantıya çağrılışımızda...  Bunlara  doğumları da eklemek lazım...

            Özellikle 1958 yılları, insanların sokağa çıkmaktan çekindikleri veya korktukları dönemlerdi.  O nedenle mecbur olmadıkça sokağa çıkmazlardı, EOKA’nın terör eylemleri nedeniyle.  İşte o zaman kazadan kazaya gitmek yerine ya bir tanıdığın evinden akrabalara telefon açılır, ya da daireden daireye haber uçurulurdu.  İşte o anlarda bile telgraf işe yarardı. 

            Hatırlıyorum büyük ablam rahmetlik Tehine Çerkez ilk doğumunu yaptığında bize bir telgraf çekmkişti.  “Bir oğlumuz dünyaya geldi” demişlerdi o telgrafta.  Bir keresinde de Türkiye’de evlat okutan aileler, ani ölüm halinde evlatlarına bir telgraf çekerler ve cenazeye katılımları sağlanırdı.

            Kendi duygularımla telgrafı değerlendirdiğimde hatırlıyorum, o telgrafta neler yazıldığına dair duyduğum heyecanı.  Yani telgraflar ya çok hayırlı bir iş için, ya da çok acı bir haber için kullanılırdı.   Diplomaside ise yine telgraf kullanılırdı.

            Mektuplar mı?

            Ada içinde bile kazadan kazaya gönderilen mektuplar bir haftada ulaşırdı gideceği adrese.

            İşi nereye getirmeye çalışıyorum...

            Şu koronavirüs belasını yaşadığımız günlerdeki iletişim ağının en üst düzeyde seyrettiğini ifade etmek istiyorum.  Elimizin altındaki cep telefonları, internetler ve bilgisayarlar gerçekten teknolojinin en vefalı dostlarıdır diyebilirim.

            İşte empati yaparak o eski günlere gidelim bir an için.  Yani iletişimin çok zayıf olduğu çağlarda koronavirüs ortaya çıkmış olsaydı ne yapacaktı insanlar?  Hükümet “Sokağa çıkma yasağı” koysa bile, aileler evlat veya anne baba özlemleri ile arabalarına atladıkları gibi gidecekleri yere gidecekler ve polisler tarafından tutuklanarak ceza yiyeceklerdi.  İnsan hayatını düşünmez insanlar böyle bir durumda kalınca. 

            21 Aralık 1963 olaylarında gettolara kapatıldığımız o günlerde hayatımız tamamen felç olmuştu.  Rumlar bütün telefonlarımızı kesmişlerdi.  Postalar, Telgraf dairesi çalışmazdı.   O zor günlerde Kızılhaç bir form geliştirmiş ve o minicik mesaj pusulalarına sadece hayatta olduklarına dair mesajlar yazardı insanlar.  O günlerde de sokağa çıkamazdık.  Kurşunlar leblebi gibi üzerlerimize yağardı.  Ama o Kızılhaç pusulaları hayli işe yarardı.

            Ablukaya alındığımız günlerde kurulmuştu BRT...  İlk Bayrak Radyosu anonslarını yapmaya başladığında, yayın alanlarını genişletme fırsatı bulmuştu.  Bu kez de bölgelere haber uçurmak adına, radyo vasıtasıyla iletişim programları yayınlanmaya başlamıştı.  Ne zor günlerdi o günler...

            İşte bütün bunları kafamdan geçirirken, şu anda içinde bulunduğumuz bu zor anlarımızda telefonun ve iletişim ağlarının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha idrak ettik ve ediyoruz.  Şayet Amerika, Avrupa, Avustralya veya dünyanın öteki ucuna bir mesaj göndermek isteseniz, cep telefonları vasıtasıyla mesajınızı gönderir, “Biz iyiyiz” dersiniz.

            Şu anda bütün dünya aynı olanaklara sahiptirler.  Herkes aynı şeyi yapıyor.  Herkes aynı korku ve telaş içinde.

            Madem bu bela dünyanın başına geldi, elebette ki “evleimizde kalarak” mesajlarımızı gönderecek ve iletişim araçlarını kullanarak ayakta kalmaya devam edeceğiz.