Şu müzakerelerin seyri var ya, insanı bir sevindiriyor bir üzüntüye gark ediyor.
Örneğin geçtiğimiz Salı günü referans alalım.
Salı günün öncesinde o günkü müzakerelerin çok önemli olduğu, yine de, müzakereleciler tarafından vurgulandı.
Ve hemen ertesinde de iyi bir başlangıç yapıldığı söylendi.
O toplantıda özlü konular ele alınacaktı.
Bu da bilindiğine göre insanımızın yüreğine su serpildi.
Serpildi çünkü o günden evvelki demeçler müzakerelerin iyi gitmediğinin sinyallerini veriyordu.
Barış isteyen halk sukutu hayal içinde idi.
Ne var ki Salı günkü toplantıda “işler iyi başladı” haberi gelince halk yeniden umutlandı.
Ama bu umut dalgası da çok sürmedi.
Ayni haftanın sonunda Eroğlu’nın partileri bilgilendirme toplantısından çıkan haberlerle umut eğrisi yeniden negatif bir eğim aldı.
Belli ki Salı günün ertesinde yapılan toplantıda söylenenler BM Genel Sekreterinin yardımcısının adada bulunma nedeni ile göstermelik söylemlerdi.
Peki ama partileri bilgilendirme toplantısından ne çıktı?
Özgüven ve Serdar Denktaş’ın söylediğine göre Rum bize azınlık hakları öngörmekle yetiniyormuş.
Dolayısı ile de görüşmeler kötüye gidiyormuş!
Beni üzen nedir bilirmisiniz?
Adı geçen ikilinin söyledikleri değil.
Orada bulunan başta CTP olmak üzere muhalefet parti liderlerinden bu olumsuz yaklaşımı en azından nötrleştirecek bir çıkışın yapılmaması.
Adamlar bir cümle ile müzakerelerin seyrini sıfır ile çarpacak laf ederken, bizim barış ve çözüm isteyen partilerin gıkı çıkmıyor.
Olacak şey değil.
Oysa zaman açık ve kararlı olma zamanıdır.
Zaman müzakerelerdeki her konuda fikirlerinizi ortaya koyma zamanıdır.
Bunu UBP ve DP olumsuz yaklaşımları ile yapıyor.
CTP ve TDP niye yapamıyor.
UBP ve DP’nin statükocu olduğu belli.
Ya diğerleri!
***
Şimdi biraz da esasa gelelim.
Neymiş UBP ve DP’nin söylediği azınlık hikayesi?
Yürütme Kurulunda 10 bakanlığın dağılımı 7 – 3 şeklinde olacak.
Kararlar da ekseriyet oyu ile alınacak.
UBP ve DP ne istiyor?
7 adet Rum bakan kendi aralarında oylama yapsın imiş 3 adet Türk bakan da kendi aralarında.
Öyle geçsinmiş kararlar.
Yani ortak bir devlet mi kurulmak isteniyor yoksa Yürütme Kurulu bir kavga arenası haline mi getirilmek isteniyor.
Bu zihniyet 1960 anayasasının uygulandığı üç yılda da vardı.
Ve eğer 1963’de bu anayasa bozulma durumuna geldi ise bu olayda Türk tarafı olarak biz de masum değiliz.
Bu ayni mentalite ile ogünün meclisinde biz de az mızıkcılık yapmadık hani.
Ve dönüp dolaşıp ayni noktaya geliyoruz.
***
Bunları ben söyleyecek değilim.
Ben isterim ki bu tip eleştiri ve yaklaşımlar CTP’den ve TDP’den gelsin.
Bir tarafın umut kırıcı yaklaşımlarını diğer taraf iyi niyeti ve kendisine güveni ile yıkıversin.
Sos verin beyler
Verin ki çözüm gelsin.
Verin ki 60 yıllık bu çağdışı kavga sona ersin.