Uzun zamandan beri değinmek istediğim bu konu hakkında yazı yazmak şimdi nasip oldu.  Özellikle 40 gün önce adamıza gelen ve Kaya Artemis Grubu’na ait otel inşaatında kaçak olarak çalıştırılan Musa Düşkün’ün ölümünde bazı sorgulamalar yapmak lazım.
Mesela bu işçinin ölümünün hemen sonrasında inşaatın durdurulduğu haberi veriliyor.  
Esasında böyle bir inşaatın yapımı için ilgili yatırımcının işi bir müteahhide verdiğini ve o müteahhidin de yanında kaçak işçi çalıştırıdığını düşünüyorum.  O bağlamda meseleye bir başka gözle bakmak lazım.  Bir anda yatırımcıyı bu işçinin ölümünde suçlamamak gerekir diye düşünüyorum.
Her ne ise...
Ne kadar yazık o kardeşimize...  Genç yaşta ekmek parası için gelmiş olduğu ülkemizde bir inşaat kazasına  kurban gitmesi kabul edilmez bir durum.
O zaman Müteahhitler Birliği’ne de bir görev düşmektedir herhalde.  O görev bence, “üç metreden yüksek binalarda çalışacak işçilerin hayatlarının tehlikeye girmemesi için, olası bir vakada kendilerini koruyacak iplerle garantiye almaları” şartı getirilmelidir.  İşte o zaman bu kuralı uygulamayan veya kendini garantiye almayan işçi ve işveren ayrıca sorgulanmalı ve suçlu gerçek anlamda ortaya çıkmalıdır.
Yüksek inşaatlarda çalışan işçiler, dağcılık sporuna katılan sporculara benzer.  Hani dağcılar bendenlerini iple bağlayıp, olası bir dağ tırmanışında uçuruma yuvarlanmamak ve hayatını kaybetmemek için tedbir alırlar ya, işte inşaat işçilerinin de alması gereken öyle bir tedbirdir diye düşünüyorum.
Bu işin bir yanı...
Bir de kaçak işçi meselesi var ortada.  Hangi işletmeci veya müteahhit yanında kaçak işçi çalıştırıyorsa, olası bir kazanın bedelini de o firmanın ödemesi gerekir.
Bu bağlamda ülkemize yatak katmak için otel inşa eden yatırımcıları suçlamak bence haksızlık olur.  O koca inşaat durdurulur mu?  Belki durdurulma sonucunda herşey ortaya çıkacak.  Lakin giden hayatların bedelini kim ödeyecek?
İnsan hayatı ucuz değildir.  O hayatı daha anlamlı ve daha güzel kılmak için hayatlarını riske atan şu zavvalı içşiler, neden ölsünler?  Neden birilerinin işi olsun diye yüksek binalarda çalışırlar?
Hep bu sorular karmaşası içinde kafamdan şöyle geçiriyorum.  Herhalde 2017 süresince epeyca kaçak veya izinli işçi, inşaat kazalarına kurban gitmişlerdir.
Mesela en basitinden...  Hemen zeminin çatısında veya üst duvar sıvasında çalışan bir işçi üç metreden düştüğünde, başı vurmadıkça, sanırım bazı kırık veya sıyrıklarla hayatını kurtarır.  Ama ta dördüncü katta tedbir almadan çalışmak akıl harcı değildir.
Çok gelişmiş ülkelerde bu tür kazalar olmaz.  Neden?  Çünkü yüksek binalarda çalışan işçilerin hayatlarını riske atmamak için, tebirlerini alırlar.  Kat kat yükselen skaloşalara tırmanmak meseledir.  Ne kadar çevik olursanız olun, her zaman ölüm ensenizde ve peşinizdedir.  O nedenle mutlaka ama mutlaka tedbir meselesini Müteahhitler Birliği iyice düşünmek zorundadır.  
Belki bu konuda yasalarda eksiklik vardır.  Belki Mimar-Mühendisler Birliği Odası bu konuda bazı fikirler üretecektir. Bilemiyorum.  Ben hala 40 yaşında hayatını bir lokma ekmek için kaybeden zavallı işçiyi düşünüyorum.
Gidenler geri gelir mi?  Gelmez.  Ölenlerin cesetleri bir tabuta konur, sonra da memleketine gönderilir.
İşte bütün bunları düşünerek başka inşaat kazaları olmaması için tedbir şekillerini iyice düşünmemiz lazım diye düşünüyorum.
Çalışma ve Sosyal Sigortalar Bakanlığı da bu konuda bazı önergeler sunar mı Bakanlar Kuruluna?  Veya bakanlık, Müteahhitler Birliği ve Mimar Mühendis Odaları ile oturup bu işe bir formül üretirler mi?
Hep bu sorular karmaşası için bundan sonra hem kaçak işçi çalıştırılması, hem de inşaatlarda kaza meselelerini iyice konuşmak ve o hayatları kurtarmak lazım.
Bekleyip göreceğiz bakalım bundan sonra başka inşaat kazaları olacak m?  Veya şu kaçak işçi sorunları çözülecek mi?