Yurttaşlık yasası, göç ve göçmen politikalarının belirlenmesi, belirlenen ihtiyaçlara uygun insan yaşamının bu küçük yüz ölçümlü ada yarısında, var olması bu kadar da zor olmamalıydı.

“Siyasetin” önce güneyden, kuzeye geçen bir kısım yurttaşların duygularını ve maddi birikimlerini sömürmesi, sonra; özellikle Türkiye’den “tarım iş gücü” ve “hizmet iş gücü” alanları için kabul edilen göçmen nüfusun kullanılması şimdilerde ise, üçüncü dünya ülkelerinden “insan kaynakları ajansaları veya bireysel” girişimlerle ülkemize getirilen işçi sınıfının sömürülerek “köle” muamalesi gördüğü, insanlığımzıdan utanmamıza neden olan denetimsizlik ve plansızlıktan bahsediyorum.

Bir tarafta Avrupa Birliği hukukuna dahil olmak isteyen özellikle “Annan planı” evresinde samimi mücadele veren “uyum kriterlerini” yerine getirmeye çalışan, yarını düşünen ve planlamak isteyen, insan haklarını benimseyen, “uluslararası insan ticareti” hakkında bilgi sahibi olan temelde “insani her konuya” akdenizli sıcaklığıyla yaklaşan, yaşamını bu çerçevede eşit sürdürmek isteyen, örgütlü veya örgütsüz bir kitle! Diğer tarafta; Bayrak, şehit, et-tırnak, ana-yavur, “kolay” vatandaşlık hakkı, gündelik çıkar ilişkileri, hatta barınma hakkının dahi istismar edildiği olaylara varacak kadar gözü dönmüş yüzsüzler!

Mahallenin, kasabanın, kentin, “Devletin” nüfus kaldırabilirlik oranı; Ne üreteceğimizi, Ne kadar üreteceğimizi, kimin için üreteceğimizi! Kime hizmet sağlayacağımızı: kendi ayaklarımız üserine yürümenin başlıca cevapları yukarıdaki soruların kendi yanıtlarında gizlidir.

Beş yüz yataklı hastane müjdesi T.C. Devleti Cumhurbaşkanı yardımcısı tarafından verildi!

Güzelyurt hastanesini yanlış projelendirilip, hayata geçiremeyen “popülist siyaset”in elinden müjde verme hakkı bile alındı!

Yataklı hizmetler ve sürüdürülebilir kamu sağlık imkanları için kapasite-potansiyel hesaplaması yanında, iş gücü: sağlık hizmetlileri, emekçileri, hekim ve hemşire kadro ihtiyaçları planlanmalı, hizmet vereceği nüfusa göre hesaplanmalı ve söz konusu meslekler için eğitim teşviki ile birlikte kamu için verdiği emekten mutluluk duyacağı bir sistem devlet politikası olmalıydı, olmaldırı!

“İnsan sermayesi” planlanması, eğitimde-sağlıkta-bilimde hep önemliydi, gelecekte nasıl bir toplum ve yaşam süreceğimizin belirleyicisi olmuştur. On sekisinci yüzyıl sanayi devriminden bu yana dünya siyasetinde, insan kaynakları ve iş gücü planlamalarını istikararlı tutan devletler: mutlu insanların yaşadığı, “human development index” puanlarının en yüksek olduğu devletlerdir.

Bu alandaki politik duruş, siyasi ve sivil örgütler tarafından ciddiyetle benimsenmelidir.

Sorumlu hisseden herkesin;

*Göçmenlerin ülkeye oryantasyonunu,

*İş gücü ve insan kaynakları planlamasını,

*Yurttaşlık ve muhaceret yasaları ile bütünlüklü şekilde ele almalıdırlar.

Bu alanda, atılamayan her adım telafisi zor koşullar yaratmakta, geri döndürülemez zaman kaybına neden olmaktadır.