Evvelki gün basında Kıbrıslı Türklerin Londra’ya veya Londra’dan uçuşları ile ilgili bir analiz vardı.  Hatta sadece analiz değil, özellikle Londra’da yaşayan kardeşlerimizin neden güneyi tercih ettiklerinin değerlendirilmesi vardı.
Bunun sorgulamasını geçmişte de yapmıştık.  Hatta bu sorgulamada, “Biz Türkler neden güneyden alış-veriş yapar ve Rumlara para kaptırırız?” sorusunu sorardık.
Bir defa milliyetçilik kavramını bir kenara koyarak bu ve buna benzer konuları irdeleme zamanının geldiğini düşünüyorum.
İnsanın kendi vatanını sevmesi, kendi halkı için cephede çarpışması ve kan dökmesi, hatta şehit olması bambaşka bir milli görevdir.  Lakin gelinen nokta, bizleri farklı boyutta bir düşünce sürecine sokuyor maalesef. Nedir o süreç?
Rumların ganimetini yedik yedik ama maalesef hala adam olamadık.  Neden mi?  
Koskoca Kıbrıs Türk Hava Yolları’nı batırdık, herşeyi yüzümüze gözümüze bulaştırdık ve ülkede, uçuşlarda bir rekabet unsurunu yaratamadık.  Rekabetin olmadığı, tekelciliğin kol gezdiği bir ülkede kesinlikle gelecek kucaklanamaz.  Şu anda içinde yaşadığımız durum, uçaklarımızdaki fahiş fiyatlar, insanları harice gidip gitmeme tereddüdüne düşürdü.  Yani zorunlu olmadıkça kimse bu kadar pahalı biletle değil Londra’ya,  Ortaköy’e  bile gitmez, tabir caizse.  
Son zamanlarda dövizin tırmanışı maalesef Türklere değil, Rumlara yaradı.  Çünkü kazanımları euro bazında olduğu için, bütün alış-verişlerini bizden yaptıkları gibi, mantıklı ve kendilerince ekonomik uçuş bilteleri ile Londra veya bir başka ülkeye uçabiliyorlar.  Hem de direk uçuşlarla.
Ya biz Türkler?
Kendi havayollarımızı desteklemek ve İstanbul’a gitmek için milli duygu ve düşünceler içinde hem cepteki para tükeniyor, hem de bir işkence zincirinde gümrük kontrollarından geçiyoruz.
Siz İstanbul veya Londra’ya mı gitmek istiyorsunuz?
O halde gidin bizim uçak şirketlerimizden biletinizi alınız ve Ercan’dan uçarak İstanbul’a vasıl olunuz.  
İstanbul’a girişte pek sorun olmaz da, Kıbrıs’a dönüşte kaç tane kontrol cihazından geçersiniz, kaç kez kontrol cihazı sinyal vermesin diye ceplerinizi boşaltırsınız, belinizdeki kemeri kaç kez çıkartırsınız, hiç hesapladınız mı?  İşte insanlar bunlardan bıktı.Anlıyoruz...  Terör yaptırıyor belki bunları.  Ama insanlar artık hem ceplerini hem de kolaylıklarını düşünüyorlar.
Bir bayram nedeniyle ailece İstanbul’a gitmiştik...  Biletlerimizi Türk Hava Yolları’ndan kesmiştik...  Uçak alanında o kadar kalabalık vardı ki...  THY “yolcuları uçağa alıyoruz” diye bir anons yapmamıştı.  Bizim oturduğumuz yer, kocaman bir kalın sütunun arkasına denk gelmişti.  Yani kapıdaki görevlileri göremiyorduk.  Onlarla bizim aramızda tam beş metrelik bir mesafe vardı.  Haliyle anonsu beklerken baktık uçak saatimiz gelmiş ama hiçbir anons yoktu.
Meraktan gidip kapıdaki görevli THY personeline sormuştuk.
“Beyefendi sizin uçağınız pistin ucundadır.  Siz neredesiniz?  Siz gelmeyince valizlerinizi indirdik, yerinize başkalarını aldık” demez mi?
İşte o an kaynar sular başımızdan dökülmüştü.  Bu nasıl bir iş ahlakıydı?  Bu nasıl bir işletme zihniyetiydi?
O an çılgınlar gibi hem valizimizi hem de sorumluları aramaya başlamıştık.  Kim kime dum duma.  Kimin umurunda sizin uçamamanız.  Uçuştan iki saat evvel alana gidip efendice işlemlerimizi yapıp da anons yapılmasını beklemişiz ama anons yapılmaması nedeniyle uçamayacak ve çılgına dönmüşüz.  Üstelik THY personeli sırıtarak, “Beyefendi artık anons yapmıyoruz” demiştir.
Bu nasıl bir iş?
Uçaktan alınan valizlerimizi bulmak için tam iki saat harcamıştık.  Üstüne üstlük taksi tutup yeniden İsntanbul’daki otelimize dönmüştük.  Haliyle ertesi gün uçabilmiştik.  
Aynı durum Amerika’dan gelip de anons yapılmaması nedeniyle uçlamayan bir iş adamı da orada kükrüyordu.  Hatta THY personeline, “Allah belanızı versin. Bütün çalışma programım alt-üst oldu” diyordu.  Adam haksız mıydı?
Bunun bize maliyeti ikiye katlandı anlayacağınız.  Kıbrıs’a dönünce THY Genel Müdürlüğüne bir şikayet mektubu yazıp mağduriyetimizin giderilmesini talep etmiştik.  Ama lütfedip cevap bile vermediler.  Bizimle beraber uçağı kaçıran tam 16 kişiydi.  Velhasıl bir iş böyle... Siz gelin de gavur olmayın!
Şimdi soruyorum?
Londra’lı kardeşlerimiz Larnaka Hava Alanı’nı kullanmakla vatan haini mi oldular? Yoksa aptal mılar?
Değil efendim.  Sadece Londralılar değil, bizim Kıbrıs insanımız da artık Larnaka Havaalanı üzerinden seyahat etmeye başladı.  Bunun nedenlerini izah ettiğimi düşüüyorum.  Kıbrıslıların hemen hemen tümünde Kıbrıs pasportu vardır ve ellerini kollarını sallayarak dış ülkelere direk uçabilmektediler.  Madem bu bir anlaşmalardan doğan bir haktır, neden insanlar Kıbrıs pasportu ile seyahat etmesinler?  Neden bütçesini düşünerek Larnaka Havaalnından çıkış yapmasınlar?
İşte bütün bu sorgulamalarımın arkasında yatan düşünce, artık devletin bu işe el atmasını gerektirmesi düşüncesidir.  Artık KKTC uçak şirketlerinin bunu iyice düşünmesi ve uçak bilet fiyatlarını makul seviyeye düşürmesi gerektir.  Tabii ki bu işe el atacak olan da hükümet olmalıdır.
Çünkü ne ikili görüşmeler, ne anlaşmalar veya anlaşamamalar kimsenin umurunda değildir.  İnsanlar artık büyük bir ekonomik açmaz içinde yüzüyorlar ve ay sonunu nasıl getireceklerinin hesabını yapıyorlar.  Özellikle öğrenci ve tedavi nedeniyle sık sık ada dışına çıkan kardeşlerimizin çaresizliğini ve girdikleri borç girdabını biliyoruz.
    Ben kimseye “Gidin bundan sonra Londra gidecek olursanız Larnaka’dan uçunuz” demiyorum.  Onları buna yönelten neden, hem direk ve zahmetsiz uçulardır, hem de ucuz uçak biletleridir.  Adam Londra’dan Heathrow Havaalanından uçağa biner, uç buçuk dört saat sonra direk Larnaka Havaalanına iner.  Sonra da kuzeyden bir taksici ile anlaşır ve elini kolunu sallayarak gümrükten valizini alarak evine gider. Bu kadar basit ve kolay.  Ne on tane kontrol cihazından geçme, ne gümrükçülerin çalımını çekme, ne kemer çıkarma, ne cep telefonunuzu cebinizden çıkarma.
Bugün sokaklar Rum plakalı araçlarla doldu ve bu araç sayısı günden güne artmaktadır.  Neden?   Çünkü kuzeyden yaptıkları alış verişler onlara çok büyük ekonomik avantaj sağlıyor.  Kuzeyden alış-veriş yapan Rumlara hangi Rum idaresi “kuzeyden alış-veriş yapmayın” dedi.  Demedi.  Çünkü bu alış-verişler, Rumlara huzur ve mutluluk sağlıyor.
Daha ne diyelim ki?
Artık şapkamızı çıkartıp önümüze koymalıyız.  Türklerin Larnaka’dan uçuş sayısında artış gösteriyorsa, gerçekten bunu hükümetin ve tüm yetkililerin iyice düşünmesi lazım.  Şayet bunun tedbirini almazsak, kimsenin de hakkı olmaz “Siz vatana ve Türk ekonomisine ihanet ediyorsunuz” demeye.  “Siz gavur oldunuz be, siz vatanı ve milleti düşünmüyorsunuz” demeye de hakkı yoktur ve olamaz.