Bu yazımı okuduğunuz zaman Yunanistan’daki yangınların tamamen söndürülmüş olmasını dilerim. En son gelen haberlere göre de, yangının tamamen kontrol altına alınmış olduğunun belirtilmesi insani acılarımızı biraz olsun hafifletti.
Yunanistan’da son günlerde ağır şekilde yaşanmakta olan çevre felaketinin binlerce dönümlük yeşil alanları siyaha çevirmesi, birçok insan ve canlının hem de en acı bir şekilde yaşamlarını kaybetmelerine yol açması, insanım diyen her bireye derinden dokunmuştur.
Tek bir ağacın bile, hatta bitkinin, ve de insanın yetişmesinin ne kadar zor olduğu bu dünyada, bu güzellikleri bu kadar acı bir şekilde kaybetmenin üzüntüsünü duyuyor ve anlıyoruz.
İnsanlar kendi ellerinde ve insiyatiflerine bağlı olmadan aslında bir tarihe doğuyorlar. Kültürel kollektif kimlikleri bu tarihsel olgular ve olaylar zinciri içerisinde şekilleniyor, ifade buluyor. Tarihin, coğrafyanın, kültürel ve siyasal dinamiklerin yoğurup biçimlendirdiği kimliklerle, halklar ve topluluklar birbirlerine düşman da olabiliyor, dost da. Zaman zaman birbirleriyle çatışıyor savaşıyor, barışıyor da olabiliyor.Tüm bu durumlar ve ortamları yaşamamış olan herhangi bir insan topluluğu bulmak çok zordur.
Bizler de Kıbrıslı Türkler ve Rumlar, yada Türkler ve Yunanlar olarak, kendimize özgü tarihsel ilişkiler içerisinde bulunmuş insan toplulukları olarak, bugünlere, 2. Yüzyıla getirdiğimiz sorunlarımızın olduğu da biliniyor.
Türk-Yunan ve Kıbrıslı Rum-Türk ilişkilerini tanımlayan belirleyen her şeyi, aramızda geçmişte yaşanmış ve kimsenin de tekrarlanmasını arzu etmediği olay ve olgulara göre mi kurgulayacağız, hatta gelecek tasavvurlarımızı da mı geçmişin yaşanmış olaylarının esiri kılacağız? Geçmişte yaşanmış kötü olaylardan ders alınması gerekir, tekrarlanmaarını önlemek için. Bu anlaşılırdır.
Balkanlardan taa Ortadoğu’ya kadar ve tüm Doğu Akdenizi kapsayan çok geniş bir bölgede ve alanda yayılmış olan Türk-Yunan ve de Kıbrıslı Türk-Rum coğrafyasında sorunlarımız vardır .Tamam. Ama bu sınırlarını kabaca çizdiğim alanda eğer çevresel ve insani bir felaket yaşanıyorsa, bu felaketin nerede yaşanıldığına bakmaksızın, kendi Türklük ve Yunanlılığımıza, Müslümanlığımız ve Hristiyanlığımıza bakmadan insanlar olarak ayağa kalkıp, karşılıklı olarak dertlerimizle dertlenip, yaşanan soruna, yangına , doğa felaketine karşı tedbir almada yardımlaşmalı, felaket sonrasının yaralarını sarmada da ellerimizi birbirimize uzatmayı bilmeliyiz.
Yunanistan’ın Attika diye bilinen bölgesinde yaşanmış orman yangını ve insanlık trajedisi nedeniyle, tüm Yunan halkına tekrardan geçmiş olsun dileklerimizi gönderirken, yakınlarını kaybetmiş olanlara da başsağlığı diliyoruz.
Yunan ulusu ve Kıbrıslı Rumlarla siyasal sorunlar yaşıyoruz yıllardır ve derin bir de siyasi rekabet içerisindeyiz hala daha. Bunlar tamamen başka bir şey, insani ve çevre felaketleri ise başka şeylerdir.
Geçmişte, bireyler, belki de aile olarak da yaşadıkları kötü deneyimleri nedeniyle, hala öfke ve üzüntü içerisinde olan insanlara da saygılarımı gönderiyorum.  Yunanistan’da yaşanmakta olan son felaketi de insani duygularla ele almalarını, alabilmelerini dilerim.
Tüm bunları yazıp söyledikten sonra, Yunanistan Türkiye tarafından önerilen yardım tekliflerini kabul etmiş olsaydı ne kaybedecekti  diye sorgulamak hakkını da kendimde buluyorum.
Türkiye hem de en yüksek ağızlardan yardım teklif ederken, sadece insandı, insancaydı. Keşke de bu yardımlar kabul edilip, bu kadar insanın kaybedilmesinin biraz olsun önüne geçilebilseydi. Keşke daha az ormanın yeşilin, karalar bağlaması önlenebilseydi Türkiyenin de yardımlarıyla. Yaşanmış olan büyük felaketten duyulan üzüntüleri bir parça da olsa sevince çevirebilirdi Türkiyenin yardımlarına, Yunanların kalbi açılabilseydi.
Kıbrıs’ta da, Yunanistan ve Türkiye’de de, Ege ve Akdenizde de daha fazla insan olabilmek için, çok daha büyük felaketler ve trajediler mi yaşamamız gerekir? Hayır, öyle olmamalı. Son Yunan reddi gibi olmamalı.
Öyle gösteriyor ki, insanlar ancak siyasetin yaktığı yangınları kendi içlerinde söndürebildiği kadar, gerçek ölümcül yangınları bile söndürebilmede kendilerine yardımcı olabiliyorlar; bir komşunun insanca yardım önerisini geri çevirmenin izahını ve hesabını verecek olanlar, varsın kendi kendilerine versinler.
Düşüncelerimiz ümitlerimiz bundan sonrası için. Böyle felaketleri kimseler yaşamasın. Ama yaşarsa da, insanlık her zaman, siyasetin yangınlarına galip çıksın öncelikle. İnsanlar olarak birbirimize yanalım ve yangınlarımızda da insanlar olarak yardımlaşalım. Yangınlarda insanlarla, ormanlarla birlikte, insanlık da yanmasın.
“Oh” çekenlere söyleyecek tek bir sözcük bile bulamıyorum doğrusu, yangınlarda insanlık da yanmasın dedikten sonra.