(2007-1)


Ülkemizde tüm sektörler alt-üst ama, öyle sanıyorum ki sağlık sektörü sosyo- ekonomik ve siyasal manzaramızın içinde en çarpık ve en küflenmişlerinden biri!...

Taa 1970’li yıllardan beri, sorunlar, hizmet aksaklıkları, doktor hasta ilişkilerindeki skandallar, rüşvet ve suistimalleri önleyici bir sağlık sisteminin hala daha oturtulamamış olması, ne yazık ki ülkemizde başta doktor ve sağlık hizmetlerine olan güveni adeta paçavraya çevirdi!...

Sağlık sektörüne ve özelde devlet hastanelerinde onca yatırım ve onca idare tedbirlere karşın, günümüzde o denli basit ve bir çırpıda halledilebilecek sorunlar var ki, bunların vatandaşı huzursuz edecek boyutlara varmadan neden önlenemediğine el atıp sorgulayacak olsanız, doktorundan hastahane yöneticisine, hasta bakıcısından bakanına varıncaya kadar ortaya konan ipe sapa gelmez “idari “ mazaretler karşısında hayretler içinde kalırsınız!...

Bu ve benzeri hastalıklar yıllardır sürüp gidiyor!...

... Ve bunun sonucu vatandaşın kendi öz sağlık hizmeti değerleri olan doktor ve hastanelerine karşı güvensizliği en uç noktalara kadar ulaşıyor!...

Ve sonuçta KKTC insanı Rum doktor ve hastahanelerinin kapısında horlanmak, itilip kakılmak pahasına yığılıyor!!!...

Gelen her Bakan bu kangrenleşmiş sağlık sorununa çare bulmak için kolları sıvıyor...

Şimdilerde de aynı çare arayışları devam ediyor...

Lafa bakılacak olursa; “daha çağdaş bir sağlık” yapılanması için!...

Ama nafile!...

30 küsur yıldır tekrarlanıp duran tartışmalar, bakanlık- doktor restleşmeleri derken, eylem uyarıları, grevler tekrarlanan dizi filmler gibi toplumun önüne kondukça, birileri bu fırsatı yakalayıp bir değil bir kaç köşe birden dönüyor ülkemiz sağlık sistemi içnide!!!...

Önceki gün sağlık çalışanlarının Yasa Tasarı’sına tepkilerini dile getiren TIP-İŞ Başkanı Erol Şeherlioğlu ibret verici bir tespitte bulundu...

Şeherlioğlu ülkedeki sağlık sorunlarının Kıbrıs sorunu kadar eski olduğunu ama, sağlık yasaları düzeyinde de yıllardır BİR ADIM ATILMADIĞINI vurguladı...

Taleplerinin karşılanmaması halinde greve gidecekleri uyarısında bulunan Şeherlioğlu; bugüne kadar, sağlık bakanlarının kendi siyasi BAŞARISIZLIKLARINI çalışanların üzerine  yıkmaya çalıştıklarına da parmak basarak, aslında bugünkü sağlık “patronu” Eşref Vazi’i işaret etti!..

Peki ama, sağıktaki çürümüşlüğün nedeni sadece bu mu?

Hastahanelerimizde ve genelde sağlık sektöründe günden güne artan bir “itibar” kaygı sözkonusu ise ve bu, halka çağdaş hizmet verme imkanlarını ortadan kaldırıyorsa, bunu tek başına bir bakanın “başarması”(!) mümkün olmasa gerek!!!...

Sözü edilen taa 70’li yıllardan başlayarak bu halka sağlık hizmeti adına neler yaşatılıp ne acılar çektirilmedi ki;

Devlet Hastahanelerinde Japon vantilatörü gibi dönen rüşvet çarklarının gıcırtıları aradan yılar geçmiş olmasına karşın daha birçok insanımızın kulaklarındadır.

Ardından gündemden hiç inmeyen acil servis skandalları.

İhmal yada bilgisizlikten kaynaklanan yığınla yanlış teşhis ve tedavi olayları.

Hastahane depolarına kadar uzanan “hırsız ellerle” ilgili iddiaların kamuoyunda yarattığı büyük yankılar.

Doktor tayin ve terfilerinde uygulanan, ahbap- akraba yada partizanlık yöntemleri.

Doktorlar,s hastahane personeli ve hatta hasta bakıcılar arasındaki iç hizipler.

Organize olamamanın getirdiği idari laçkalıklar.

Rüşvetin sebep olduğu doktor kavgaları.

Ve nihayet bütün bunlara paralel olarak göz göre göre ölüme mahkum edilen, sakatlığa terkedilen onca insan, onca genç...

Bütün bunlar Kıbrıs Türk halkının son 30- 40 yıldır sağlık adına yaşadığı acı gerçekleri yansıtan satırlardır.

Son yıllarda bütün bu sağlık facialarının boyutu geçmişe göre ürkütücü olmaktan çıkmışsa da, günümüzde sağlıktan rant edinmenin çekişmeleri ne acıdır ki dönüp dolaşıp hep insanımız üzerinde yığınla olumsuzluğa yol açmaktadır....

Şimdi doktorlar Sağlık Çalışanları Yasası ile ilgili daha çok ücretler konusunda hoşnutsuzluklarını ortaya koyarak hükümete karşı eylem uyarısında bulunuyorlar...

Sağlık hizmetlerinin yasal ve çağdaş bir kalıba oturtulması için kendi değişleri ile de “herşey bozulmuş bir KKTC’de” hak ve menfaatlerini ilgilendiren kimi haksız kimi haklı taleplerle ortaya çıkıyorlar. Bunlara nasıl karşılık verileceğini elbette ilgili bakanlık ve hükümet karar verecektir... Ama KKTC’de sağlık olayına çok cazip ve adamı bu ülkede banker olma zirvesine kadar ulaştıran ve sektöre ticari bir meta gözüyle bakan zihniyete sahip olanların ağır bastığı bir düzende, doktorların devlet bünyesinde istek ve çağa uygun önerilerine itibar gösterecek bir iktidar gücünün varolup olmadığından ben şahsen kuşkuluyum!!!...

Yıllar yılı özel kliniklerini ortaklık şirketlerine dönüştürerek uydurma teşhis ve sahte ameliyatlarla milyarları pay etmiş bazı siyasi “muteberlerin”, ceplerine akacak para sesi çıkmadan, çağdaş olsun veya olmasın kitlelerden gelecek önerilere sıcak baktıklarına bu ülkede bugüne kadar kim tanık oldu ki... Şimdi bu cıvık ve kokuşmuş zeminin üzerine yeni bina inşa etmek pek o kadar kolay mı?

Özetle Kıbrıs Türk halkı 30 yıl öncesine dayanan ve artık küf tutmuş sağlık sorunları ile cebelleşmeye başladığı yıllarda bugünkü TIP-İş Başkanı ve yeni kuşak daha yüzlerce doktor ve sağlık çalışanı belki ve henüz çocuktular ama, işin acı yanı aynı hastalıklardan ırsiymişcesine bugünkü kuşağın da büyük bir çoğunlukla müstarip olmasıdır...

Hem de KKTC halkını Rum doktor ve hastahanelerinin kapısına yığacak denli...

Bırakın bakanların ellemekten korktukları sistemi bir yana topluma kendi koşulları ve olanakları içinde hizmet etme zihniyetinde bile önemli bir zihniyet değişikliği yaşanmadı ne yazık...

Peki neden?

Ülkemizde herşeyde olduğu gibi, sağlıkta da ranta endeksli bir zihniyetin hakimiyeti çıkıyor karşımıza!...

Öyle olunca da, hele sektörden atama olunca bakanların da eli kolu bağlanır ya, bağlanmaz mı?... Yada yapacakları işte şeytana uyarlar ya, uymazlar mı?

Sonuç bu olunca da, sağlıkla ilgili sivil toplum örgütlerine “eylemcilik” modasına uymaktan başka bir iş kalmaz...

Diğer birçok sektör örgütlerinde olduğu gibi...