(2007 - 2)
Ülkemiz çalışma hayatında, 2007 Mali Yılı Porotokol görüşmeleri yanı sıra, yıllardır birkaç kez gündeme gelip geri dönen Tek Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı ile ilgili “Sendikal” tepkilerin günden güne yoğunlaşması, aslında KKTC’de sendikacılığın “ne olup- ne olmadığı” sorusunu da gündeme getiriyor!...
1975 çok partili demokratik siyasal yaşama geçiş sürecinin ilk yıllarında ülkemizde tüm sendikaların kamuoyunda yarattıkları ilk intiba, hangi partiye yakın, hatta hangi parti ile içiçe olduklarıydı!...

Aradan 30-35 yıl geçmiş olmasına karşın o günlerin siyasetci ve sendikacıları dönüp arkaya baktıklarında bu gerçeğin somut örnekleriyle bir kez daha yüzyüze kalacaklarından eminim.

Dönemin en güçlü işçi sendikası TÜRK-SEN’in UBP’li

Dönemin en güçlü İlköğretim Sendikası KTÖS’ün TKP yanlısı, hatta TKP ile içiçe!

Dönemin en güçlü Orta Eğitim Sendikası KTOEÖS’ün önemli ölçüde UBP yanlısı, hatta o dönemlerde UBP tarafından dikte ettirilmiş kamuoyu açıklamaları yapmakla suçlanan,

Dönemin en büyük memur sendikası olan KTAMS’ın ise CTP ve TKP ağırlıklı eğilimler içinde olduğu

Yeni kurulan DEV-İŞ’in ise CTP ile adeta bir bütün olduğu sanırım hiçkimse tarafından unutulmuş değildir...

Böyle bir oluşum fotoğrafını ortaya koyan ülkemiz sendikaları, aradan 30-35 yıl geçtikten sonra hiçbir değişime uğramadıklarını söylemek elbette mümkün değildir!...

Daha açık bir değişle, bugün ülkemizde çoğu sendikanın şu veya bu siyasi partiyle içiçe konumda olduklarını söylemek pek doğru değildir...

Zaman zaman ülkemizde kabaran siyaset ayranının “kabına kulp” olma hevesine kapılan liderler olsa bile, bunun çalışma hayatıyla ilgili sendikal eylemlerin dışında tutulması az çok başarılabiliyor!!!

Başarılamayan ise; teker teker her sendikanın ülkemiz çalışma hayatı içindeki gücünün ne olduğunu bilmeden “siyaseti etkileyecek” veya siyaseti etkileme niyeti taşıyan eylem ve davranış içine girmeleridir.

Bunun örneklerini gerek 2007 Mali Yılı Protokol Görüşmeleri, gerekse Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısına ilişkin tepkilerde ortaya konan ve bazı siyasiler tarafısndan “boyundan büyük laf” olarak nitelendirilen eylem ve söylemlerdir....

-        “Sizi biz getirdik, biz götürürüz”

-        “Statükoyu sürdürüyorlar” gibi “Annan Planı” günlerinde aynı ayranın sütüne maya olmuş bazı sendikacıların bu tür yaklaşımlarla sürekli ön plana çıkmaları, bırakın boyundan büyük laf yapmayı, sözünü ettiğim 30-35 yıl önceki partilerin göbek taşı üzerinde uzanmış sendikacılık yapma hevesinden başka birşey değildir...

Neden derseniz!

Adam, “sendikacılık kılığı” içinde particilik yaparak birilerini iktidara getirdiğini söylüyor ama “o getirdiklerinden medet bulamayınca” “götürürüz haa!” diye meydan okuyorsa, yerine getireceği veya getirme eğiliminde olduğu şey de elbette kütük veya bir başka cisim değil, siyasi bir partidir!!!...

Demek ki sendikacılığımız bu ülkede hala daha gerçek işlevlerini yerine getirme kültürünü edinememiş...

Kimin hakkından kesilip, kimden toplandığına, elde edilen maaş ve diğer sosyal hakların kimin sağladığı değerler olduğuna bakmadan sendikacılık üstünden varsa yoksa, siyasete yatırım yapmak... Varsa yoksa milletvekilliğine sıçrayabilmek için ele geçirilen yumuşak sustalı “sendikal platformlardan” daha yukarılara zıplayabilmek...

Geçmiş seçimlerde milletvekili adayı olabilmek için partilerin kapısında kuyruğa giren sendikacı sayısını bilmem anımsayan var mı...

Velhasıl, siyaset- sendikacılık ilişkileri açısından 30-35 yıl önce ne idiysek bugün de, aynı hamam aynı tas devam ediyoruz!...

Devletten daha çok maaş, daha çok hak diye ahkam üstüne ahkam kesen, meydan üstüne meydan okuyan çok, ama o hak ve menfaatlerin istendiği DEVLETİ daha güçlü daha köklü bir yapıya kavuşrutmanın ulusal değerlerine sahip çıkma duyarlılığını gösteren sendikacı bulmak zor!... “Devletinden”mi, yoksa nereden hak ve menfaat talep ettiğinin idrakine erişmemiş, bu ülkede çalışan nüfusun yüzde kaçını temsil ettiğinin farkında olup olmadığı bile meçhul bazı sendikacılar ne acıdır ki KKTC ve halkının çalışma hayatının geleceği adına boş meydanlarda hevesini almaya çalışıyor....

Bu hevese prim verecek olana aşkolsun!!!

Ama, hiç sanmıyorum...