Bu gün bir konuğum var. Köşemi bütünüyle onun 2017 yılında yazdığı bir yazıya ayırıyorum.

Milyonda bir ihtimal olan  Federal devlette ısrar edecek olan varsa Bay Anastasiedes’in devletin işlevselliği ile ilgili bahanelerinin Makariostan yeminli miras olarak devraldığını bir an bile unutmasın diye

‘’1963 yılı olaylarının üzerinden 54 yıl geçmiştir. Bu makalede 63 olayları vesilesiyle geçmişin bir muhasebesi yapılacak. Bizlerin cemaatler ve siyasi varlıklar olarak yaptığımız suç teşkil eden davranışlar ve hamleler el alınacak. 1960 yılında devlet devralınmıştı ve şu anda elimizde ne var ve neden durum budur? Bir devlet mi istiyoruz, iki devlet mi? Tam olarak ne istediğimizi düşünmek gerekir. Çünkü istediğimiz şey için mücadele vermemiz gerekir. Hayatta hiçbir şey amaç olmadan ve bu amaç doğrultusunda irade gösterilmeden başarılmaz. Nereden başladığımızı, ne yaptığımızı ve nereye varmak istediğimizi değerlendirelim.
İlk olarak, bir cemaat Yunanistan ile ENOSİS gerçekleşmesini istedi. Bunu başarmak doğrultusunda elinden ne geliyorsa yaptı. Ancak Yunanistan her zaman için bu yöndeki önerileri reddetti durdu. 1915 yılında Yunan Başbakanı, İngiltere’nin önerisini reddetmişti. Bu öneriye göre, Kıbrıs Yunanistan’a verilecek ve Yunanistan I. Dünya savaşında İngiltere’nin yanında yer alacaktı. 1931 yılında Eleftherios Venizelos Kıbrıslı papazların taleplerini reddetmiş ve kendilerine oturdukları yerde oturmalarını söylemiş, İngilizlerin sunduğu özerkliği kabul etmelerini salık vermişti. 1950 yılında Yunanistan’ı ziyaret eden Kıbrıs heyeti Yunan Hükümeti’ne ENOSİS talep eden Kıbrıslıların imzalarının bulunduğu dosyayı teslim etti. Hükümet yetkilisi ise dosyayı alıp çöpe attı ve şu kelimeleri sarf etti: Yunanistan bugün biri İngiliz öteki Amerikan iki ciğerle nefes alıyor. Bir tane daha eklenirse boğulma tehlikesine girer. Güle güle gidin ve bizi rahat bırakın, bizim kendi sorunlarımız var.
Din insanları ve milliyetçi çevreler bu yanıtları kafalarına koymadılar. Din insanları zaten doğaları gereği sorgulamazlar, milliyetçiler de zaten burunlarının ucunu göremezler. Milliyetçilik kör eder, maneviyat eksikliğine yol açar ve olayları objektif olarak değerlendirmeyi engeller. İşte bu yüzden ENOSİS lehine bağırıp çağırmaya devam ettiler. O dönemde Başpiskopos, Grivas’ı işgal döneminden ve X Örgütü’nün (özgürlüğün ardından Komünistler karşısında işbirliği yapmışlardı) üyesi olarak tanıyordu. EOKA örgütünü ENOSİS yönünde mücadele etmek üzere organize ettiler. Bu noktada Komünistleri yanlarında istemiyorlardı. Kıbrıslı Türkleri ise Kıbrıs’ın yasal sakinleri olarak saymıyorlardı. Bir on beş yıl önce Tasos Papadopulos’un söylediği üzere, Kıbrıslı Türkler Kıbrıs’ta ‘misafirlerdi’.
İkinci olarak, Kıbrıslı Türkler taksim veya Kıbrıs’ın eski sahibine iade edilmesini talep ediyorlardı. Esasında tepkileri mantıklıydı, zira ya de facto olarak Rum alanında önemsiz bir azınlığa dönüşecekler, ya da Türkiye’ye göç edeceklerdi. Girit örneği o dönem hafızalarda tazeydi ve onları korkutuyordu. Bu bağlamda, Kıbrıslı Rumlar ENOSİS’i ne denli şiddetle talep ediyorlarsa Kıbrıslı Türkler de o denli şiddetle tepki gösteriyorlardı. Ayrıca 1915 ile 1925 yıllarında Kıbrıs’ın Büyük Britanya sömürgesi olarak ilan edilmesiyle Kıbrıs’tan ayrılan Kıbrıslı Türklerin sayısı da az değildi.
Birçok uluslararası çatışmanın, iç savaşın ve Kıbrıslılar arasında işlenen cinayetlerin ardından Britanya Türkiye ve Yunanistan Hükümetlerini çağırıp kendilerine bağımsızlık önerisini sundu. Uzlaşmamaları durumunda “ana” vatanlar arasında bir taksim işten bile değildi. Macmillan Planı hazırdı bile. Elbette Britanyalılar öncelikle kendi çıkarlarını sağlama almaya bakıyorlardı. Bu şekilde Kıbrıs Devleti doğdu ve herkes genç Kıbrıs Cumhuriyeti’ne “mutluluklar” diledi. Bu Cumhuriyet, yaşamını sadece üç yıl sürdürdü. Cumhurbaşkanı olan Makarios rövanş almanın vaktinin geldiğini düşünmüştü. Kıbrıs’ın Yunanistan ile ENOSİS’i yönündeki talebi yeniden gündeme getirdi. Bunu yaparken de Anayasa’daki 13 maddenin devletin İŞLEVSELLİĞİNİ  engellemesini bahane olarak ortaya koymuştu. Bu 13 madde değişikliği de ENOSİS için yolu açacaktı. ‘