Hemen hemen bütün yazarların köşelerinde işledikleri konuların başında hırsızlıklar, uyuşturucu ve trafik gelir.  Özellikle son zamanlarda ithal hırsızlar, insanların özel arabalarına dadandı.  Ne arıyor bu hırsızlar herkesin arabasından?
Altın mı?  Yüklü para mı?  Yoksa yükte hafif pahada ağır değerler mi?
Geçen haftanın içinde ithal hırsızların, yakınlarını defnetmek için mezarlığa giden insanların araba camlarını kırarak veya kilitlenmemiş arabalarında  delicesine arama yaparak para pul aradıklarını öğrendik.
Adam o acılı gününde cenaze namazını kılarken, hırsızlık mı düşünür?   Bir de bakmış defin töreninden sonra arabasının camları kırılmış.
Esasında profesyonel hırsızlar fena dadandılar herkesin malına mülküne.
Zaman zaman bu tür olayların vuku bulduğunu Türkiye gazetelerinden öğreniriz de, yine de kahrederiz.  Hatta bazı sadistler, gündüz gömülen genç kadınların cesetlerini mezardan çıkartıp cesede bile tecavüz ediyorlarmış.  Onun da ötesinde gündüz gömülen zengin iş adamlarının mezarını açıp, ağızlarındaki altın dişlerini söküyorlarmış.
Bazen insanlar günahtan ve sevaptan bahsederler.  Ne günahı ne sevabı?
Fakirlik ayıp değildir ama hırsızlık yaparak karın doyurmaksa en büyük günah ve en büyük ayıptır.
Ülkemizdeki zencilerin hırsızlıkları ise başka...
Zenciler hem marketlerden birşeyler çalıyorlar, hem de kontak anahtarı üzerinde bırakılan arabaları alıp kaçıyorlar.  O zaman siz siz olun arabanızın anahtarını üzerinde bırakmayın veya arabanızın kapılarını açık bırakmayın.
Galiba ithal hırsızlar geldi, gerçek Kıbrıslılar bu adayı terkedecekler.  Nereye gidelim Allah aşkına?  Her yerde, her an ve her mekanda hırsızlıklar diz boyu.
Polisimizin canla başla bütün yolsuzluk, hırsızlık, gasp ve uyuşturucu ile nasıl mücadele ettiklerini görüyor ve onları takdir ediyorum.  Lakin mevcut polis kadrosununun da bunlara yetmediğine tanık oluyorum.
Bundan bir süre önce kaleme aldığım yazımın başlığı “Burası Teksas mı?” şeklindeydi.
Galiba Teksas halt etmiş KKTC’de vuku bulan olaylar karşısında.
Peki ne olacak bu memleketin hali.  İpini koparan kapağı ülkemize atıyor.  Gelenlerin ceplerinde para var mı, yok mu, kontrol edilmiyor.  Parasız insan nasıl gider bir başka ülkeye.
Ganimetin bol olduğu zamanlarda bunların daniskasını yaşamıştık.  Lakin ganimet bitince, işin rengi ve boyutu değişmişti.
Yani “Bu pınarın suyu kurudu” diyebiliriz.
Kıbrıs’ta ahlakı ile para kazanıp hayatını idame ettiren Türkiyeli kardeşlerimizi tenzih ediyorum.  Herkes hırsız değil ya.  Ahlaklı Türkiyeliler bile tepki gösteriyorlar bu yapılanlara.  Onlar da çaresiz.  Onlar bu durumlara ne derler bilir misiniz?
“Kurunun yanında yaş da yanar.”
Bu da doğru bir söz.  Kurunun yanında yaş da yanar.  Lakin şunu da ifade etmek zorundayız.
Türkiye’den gelip de bu memleketi vatan bilen pek çok namuslu ve ahlaklı dostlarımız vardır.  Bu insanlar neden çalmazlar?  Ahlaklı ve namuslu oldukları için.  O nedenle bu işi bir kontrole almak gerekir.
Cezaevimiz suçlularla doldu taştı.  Artık çocuk suçlular da en kaşarlı hırsız ve uyuşturucu ile aynı koğuşu paylaşıyorlar.
Yeni cezaevi yapılıyormuş.
Sanırım yeni cezaevi de yetmeyecek bize.  Bu memlekette ithal hırsızlar, ithal uyuşturucular var olduğu sürece, kesinlikle cezaevlerimiz onlara yetmeyecek.
Bir de şu ifade dolaşır Türkiyeli kardeşlerimiz arasında.
“Kıbrıslılar bizi sevmezler.”
Ne kadar yanlış bir ifade?  Ne büyük bir saplantı.  Galiba bu sözü edenler ithal hırsızların gazabına uğramadılar.  Hele bir hırsız veya namus düşmanının gazabına uğrasınlar bakalım o sözü ederler mi?
Beş parasız Kıbrıs’a gelip de türlü hırsızlıklar yapan insanları kim sevebilir ki?  Katillik yapanları kim bağrına basabilir ki...
Allah hepimizi o tür insanların gazabından korusun.   Başka ne diyebiliriz ki.   Halk gerekli tedbiri alacak ve gözünü de dört açacak ki, bu tür çirkinliklerden asgari zararla çıkabilsin.
Daha ne diyelim ki... İşte bizim hayatımız...