Dalından koparmak için ayvayı elmayı narı, ne kadar emek harcamalı? Kaç liradır elma, emek kaç kuruş? Lira nedir, kuruş ve emek? Ya beslenmesi insanın? Geçelim beslenmeyi de doyurması karnını, zeytini en ucuz peyniri katık ederek ekmeğine günde iki öğün bile olsa ağzına atacak iki lokma bulabilmesi 'az gelişmiş' devletlerde doğanların. Kaç avroyadır, damak tadı tuzu kuruların,kaç kuruşa doyabilir şekeri suya düşmüşler? Suya düşen şekeri mümkün müdür kurtarmak? İMF'nin, Dünya Bankasının suya düşen şekeri kurtarmak için acil eylem planları, kriz masaları, vs'leri vs'leri var mıdır? Yoktur biliriz de, hani dünya küreselleşiyordu da, nimetler eşit paylaşılacaktı da, hepimiz kardeştik de, insan hakları evrensel beyannamesi vardı da... İyi de, niye düşüyor şeker suya, kim düşürüyor,yoksul bırakılmışlar çok mu beceriksiz ve yeteneksizdir, yoksa açıkgözler, kurnazlar, pragmatistler, rasyonalistler bile isteye mi atıyorlar kendilerinden çok uzaklardaki topraklardaki şekeri, emip sömürüp bitirdikten sonra, posasını da kasıtlı olarak mı boca ediyorlar suya, hatta arseniğe? Acelesi var güneyde doğuda yaşayan insanların ve acele giderler ahir zaman tanrısının alınlarına yazdığı ecele. Kuzey neresidir dünyanın, batı neresi, kim çekip çizgiyi demiş kii işte bu taraf batıdır, kuzeydir, bizim hayat alanımızdır. Geriye kalan da, deniziyle göküyle, dağı, ovası, madeniyle, ucuz iş gücü dediğimiz ve bundan böyle öyle anılacak olan, canlı türleri ile bizim iş alanımızdır. Oralarda kuracağız fabrikalarımızı, çünkü oralarda hayat yoktur, iş vardır. İşin olduğu yerde de hava kirliliği çevre kirlenmesi siyanür artığı Çernobil sızıntısı gibi meseleler dert değil meseldir ki masal masal matitas...   Aynıdır kuzeybatı çeyrek kürede doğan çocuklarla diğer bölgelerde doğan çocukların kimyası. Bütün çocuklar insan olmak için doğarken dünyaya, bazıları niye işgücü olarak kaydolur kütüğe de az sayıdaki kuzeybatı doğumlular, el bebektirler gül bebek. Tanrı'nın zalim olduğunu kim iddia edebilir ki ve kim kabul ettirebilir Yunus'u bi-çareye, malın bir ilk sahibinin mutlaka ama mutlaka var olduğunu. Dinlerin tanrısından, Musevilerin, Hristiyanların, Müslümanların tanrısından söz ediyor değilim. Sözünü ettiğim tanrı, daha Musa doğmadan, milyonlarca yaşına basmış olan tanrı, kimileri tabiat ya da kainat veya başka birşey deyebilir ben aşkışık demeyi tercih ederim. Beşikler vermişim nuha salıncaklar hamaklar Musa dünkü çocuk Anadoluyum biliyor musun... Der Ahmed Arif. Ve bütün kültürlerin Ahmed Arif'i vardır, elbette Anadolu'su da Tabiat, kâinat tanrılardan çok yaşlıdır. İlk sahibi malın tanrısıysa eğer, Musevilerin, Hristiyanların, Müslümanların,mal nedir, dünya kimin malı, niye malı. Ya insanlar, niye malı oluyormuş tanrıların. Canlılar malsa eğer, cansızlar nedir. İlk sahibi malın, tanrıysa eğer ve mal da dünya, bu nasıl bir adaletsizlik ki bolluğa, varsıllığa doğarken kuzeybatı çeyrek kürede çocuklar, Afrika da Asya'da Güney Amerika'da niye katmerli yoksulluğa düşüyor çocuklar analarının rahminden. Açıl rahim Açıl rahim Bismillahi rahmani rahim Diye başlarken iki insan, gecenin, günün bir vaktinde, ot, saman, pamuk bir şiltede ya da toprakta, bir ağaç altında, su kenarında şehvetle sevişmeye, günaha mı girilmektedir yeni doğacak olan adına. Kim, dünyanın en güzel eylemini, yoksulluğa, açlığa, kimsesizliğe yeni bir can getirmek için yapar? İnsan yavrusunun dünyaya gelmesi neden suç olsun? Yoksulluğa doğması, borçlu doğması, okulsuz, hastahanesiz, oyunsuz doğması bir çocuğun, kimin suçudur, kimin günahı? Tanrısı dindarların, bu suçu günahı yüklenmeyeceğine göre vebal kimin omuzlarına yüklenmelidir? Hangi çocuklar açlığa doğmaktadır, kimlerin çocukları en gelişmiş rafine damak tadı ile? Hangi çocuklar cefaya? Ya bu sefanın kaynağı ne? İnsanlık, ilkellik denen dönemlerden küreselleşmeye bunun için mi zıpladı? Küreselleşen dünyaya dün itirazım vardı, bu gün isyanım.  Küreselleşen dünya kimin sırtında kamburdu