Dünyanın sorunlarını sıralamaya kalksak, herhalde nükleer savaşlardan, uyuşturucudan, çocuk hırsızlıklarından, doğal afetlerden sonra kadına şiddet gelir gündeme.

            Son zamanlarda ne kadar kadın hayatını kaybetti.  Ne kadar kadın hayatta kalabilmek için çırpındı durdu.

            Hemen hemen her gün aldığım Türkiye gazetelerinde okuduğumuz haberler, gerçekten hepimizi kahrediyor.   Nedense Türkiye’de kadına karşı uygulanan şiddette büyük bir tırmanış vardır.  AKP hükümeti de bunun farkına varınca yeni yöntemlerle kadına uygulanan şiddetin önüne geçme çalışmalarına başlamış. Bu iyi bir haber.  Lakin bir söz vardır...

            “Herkes geceliyin kapısını örtünce, özel hayatlar ve özel saatler başlar.”

            Yani herkesin kapısı ayrıdır.  Kendi özel hayatı da ayrıdır.

            Dünkü Hürriyet Gazetesi’nde, kocasından feci şekilde şiddet gören kadının öldürmüş olduğu kocasıyla ilgili cinayet davası görüşülüyormuş.  İşkenceci eşini öldüren bu kadını kutlamak lazım.  Kadının canına tak edince gözü hiçbir şeyi görmemiş ve kurşunu basmış.  İyi de etmiş bana göre.  Lakin “adalet” denin gücün karşısında kimse duramaz.  Bu durumda bütün mesele insaflı veya insafsız yargıca kalır.

            Hani yargıda “Hafifletici sebepler vardır” derler ya...  Bence bu ve buna benzer durumdaki kadınların hafifletici sebepleri dikkate alınmalıdır.  Her gün kokcasından sebepsiz yere dayak yiyen kadın katil olursa suçlu kim o zaman?

            Hemen hemen her gün Türkiye gazetelerinde kadın şiddeti, kadına karşı uygulanan acımasızlıklar vardır.  Şiddet ötesinde zalim kocadan ayrılmak isteyen kadınlar, nedense acımasız kocaların kurşunlarına hedef oluyorlar maalesef.

            Toplum yapısı belki bu şiddeti tetikliyor.  Atadan şiddet görmüşse, elbette kocalar da kendi şiddetini uygular.

            Olaya sosyolojik ve psikolojik olarak baktığımızda şöyle der eski Anadolu erkekleri.

            “Karıyı ilk geceden döveceksin ki, ölene kadar sana itaat etsin.”

            Hatta bazı kendini bilmez bazı erkekler ilk geceden karısını dövmeye başlar ve o kadının hayalleri ilk geceden yıkılır.  İşte o günden başlar sürtüşmeler ve psikolojik bozukluklar.

            Esasında empati yaparak olaylara bakmak lazım.  İnsan kendini o durumdaki kadınların yerine koyunca, kendince çıkış yolları aramaya başlar.

            Hal böyle iken, insanın Türk kadınlarına bazı önerilerde bulunası gelir.

            “Kadınım... Madem kocan sana şiddet uyguluyor, sen de karate öğren.  O zaman sen ondan değil, o senden korksun.”

            İnandırıcı gelmese de, pek de yabana atılmayacak bir görüştür bence. Şayet şiddet gören kadınlar çeşitli yollardan karate öğrenirler ve kendilerini şiddete karşı savunacak noktaya gelirlerse, elbette ki bazı taşlar yerinden oynayacaktır.

            Geçmişte kap kaç olaylarında buna benzer durumları gördük.  Sokakta yürüyen kadının elindeki çantasını almak isteyen kap-kaççı çok çetin bir kayaya çarpmıştı.  Çünkü kadın, dört dörtlük bir karateciydi.  Kadın o terbiyesiz kap-kaççıyı orada öylesine bir evire çevire dördü ve etkisiz hale getirmişti ki...

            Bir de televizyonlarda izlediğimiz Türkiye gerçeğinde çocuklarını doğar doğmaz besleme veren anne ile evlatların dramları vardır. Esra Erol’un programlarına takıldığımda sinir olurum.

            Artist kadar güzel kızların altı çocuklu evli barklı çirkin bir adama kuma gitmesi, ne kadar çirkin ve kabul edilmez bir durumdur.  Onun gibi nemelazımcı analar vardır maalesef.

            Bizim Kıbrıs’ta çok şükür o boyutta acılar yoktur.  Zaman zaman bazı erkekler (ki bu erkekler Anadolu’dan gelenlerdir) maalesef eşlerine şiddet uygularlar.  Ne kadar kötü bir durum?

            Toplumsal yapımız kadına şiddeti engeller.  Kadın her zaman toplumdaki saygın yerini korur.

            Lakin Türkiye’deki kadın şiddetlerinin başında kıskançlık, parasızlık ve terkediliştir.

            Baskın erkekler her zaman “Ben onurlu adamım” derler de, bütün uyguladıkları şiddet hareketleri, onun onurunu da alır götürür.

            Hala daha gündemden düşmeyen ve mütemadi bir çark gibi kadına uygulanan şiddet, değişik şekil ve değişik yörelerde uygulanırken, kocasını öldürmek zorunda kalan ve yargıç önüne çıkan kadın yeni bir sayfa açar mı şiddet karşısında, Anadolu kadınlarına.

            Yani kadına şiddet, erkeklik değildir arkadaş.