Kouşmasın mı insanlar, kadınlar insandır konuşsun onlar da.
Kendi konuşmalı insanın.
Bir partinin kadın kolları varsa, bu var oluş hali bir yok oluşun hazin bir göstergesidir.
Partinin erkek olduğunun kabulüdür, hem de en önce kadınlar tarafından kadın kollarına üye olarak hele de yönetici olmak.
Hayır hayır, aklınız hemen kadınlar ayrı parti kursunlara gitti biliyorum da; o benim görüşüm değil sizin ezbere kuruntunuz.
Kurmayınız olmayanı, olanı biliniz ve ona göre aktive olunuz, malûm aktivizm-aktivistlik-aktivite yapmak moda ya şimdi.
Eskiden eylem yapardınız, daha eskiden miting, grev gibi şeyler, ne olduysanız oldunuz grevden, mitingten, hak aramaktan farıyıp aktive olmaya başladınız.
Kadınlar, kendi adımları ve sesleri, sözleri ile kendi sorunlarını hem de partilerindeki erkek arkadaşlarına, yöneticilerine, idarecilerine rağmen söylemeli ve yürümelidir kendi yolunu, kadın olmanın ayrıcalığı tuzağına, kotasına, makamiyesine düşmeden.
Makamiye dedim, bu bir dil sürçmesi değil. Bu kadınların ayrıcalık peşinde koşmalarının dilimize kazandırdığı bir kavram.
Ressamsanız ressamsınız, kadın ressam da ne demek ille de öyle anılmak istiyorsanız ressamiye koyun sıffatınızı, şaire, filan.
Örgütlerin cinsiyeti, hele de bu örgütler siyasi parti ise akla bile gelmemelidir ve eğer parti başkanı seçilen kişinin eşi partinin, first lady, first centleman sıffatlarını benimser ve örgüt de bunu kullanırsa, o örgüt değil örgütümsüdür ve first ise dekorasyon.
Sözünü söylemeli insan eşinin arkasına makamına sığınmadan.
Davetiye yazarken Mehmet Bey ve eşi hitabına ne kadar illet oluyorsanız, o kadar illet olmalısınız kadın kolları ve first olmaya da.
Makinist olabilir kadınlar, duvarcı da olabilir lâkin makinist eşi diye araba tamir etmeye, kasap eşi diye koyun kesmeye kalkarsa…
Her bir kişi kendi sesi ile konuşmalı ve medya, özellikle medya buna özen göstermeli