Kadınlarımız, deyince aklımıza ne gelir? Kadınlara karşı en kötü şekilde davranmış ve davranmakta ısrar eden insanların da anneleri vardır. Ne annesiz kadınlar ne de annesiz erkekler vardır bu dünyada; ve annelerimiz gözümüzün ilk gördüğü kadınlardır bu dünyada. Kızkardeşlerimiz olabilir ya da olmayabilir, - ama onlar da kadınlardır. Ailelerde de kız çocuklar olabilir ya da olmayabilir; kadınlardır. Teyzelerimiz, halalarımız da kadınlardır. Ve yengelerimiz de kadınlardır hep..Saydıklarım doğal yaşam süreci içerisinde var olan kadın gerçeklerimizdir. Kadınlar eşlerimizdir de binlerce yıldır, yaşamı paylaşarak iyi günde , kötü günde beraber yürüdüğümüz
Evrimsel süreç içerisinde çoğunlukla erkekler ve dişiler olarak tarih sahnesine çıkan;  düşünebilen ve yaratabilen insanların, yaşam süresince üstlendikleri rollerin sonucu olarak fiziksel güç olarak da farklılaştıkları fiziksel ve  tarihsel bir veridir.
Dünyamızın farklı bölgelerinde gelişmiş değişik kültürlerin yarattığı anlayışlar içerisinde, kadınların ve erkeklerin sosyal ve ekonomik rollerinin de getirdiği koşullar içerisinde, erkekler için bir önceliklilik oluşmuş olduğu da doğrudur.
18 . yüzyılda başlayan sanayi devrimiyle beraber kadınların ekonomik yaşama ev dışında daha ağırlıkla  katılmaları ve erkekler kadar olmasa da,  ekonomik özgürlüklerini kazanma yolunda mesafe almaları, onları yani kadınları, hukuk önünde de daha görünür kılmaya başladı. Bu hukuksal görünürlük kadınların toplumların eşit hak sahibi bireyler olmaları yolunda hızla ilerlemesini getirdi.
Kadınların erkeklerin yararlandıkları okul ve eğitim olanaklarından yararlanmalarının önünün açılmasının gittikçe artmasıyla da, kadınların, ekonomik yaşamın vazgeçilmez çalışanları olarak hem rollerini hem de bu rollerinin önemini artırdı.
Bugün en ileri ülkelerden en geri kalmış ülkelere kadar kadınların toplumsal yaşam içindaki ağırlıkları gittikçe artan bir grafik çizmesine karşın, kadınlar ve erkekler arasındaki gelir farklılıkları her zaman göze çarpmaktadır.
Tarihin tanık olduğu “en büyük siyasal mühendislik” olarak nitelendirilen Avrupa Birliği’nde genelde erkeklerin kazandığı her bir avroya karşı, kadınlar ancak 84 avro kazanabiliyorlar. Yüzde 16’lık bir fark.
Erkekler ve kadınlar arasındaki gelir eşitsizliği Almanya ve İngiltere gibi en gelişmiş ülkelerde bile yüzde 21 bir farka ulaşıyor kadınlar aleyhine.
Fakat küresel düzeyde zengin ve fakir ülkeler arasındaki ekonomik eşitsizliklerle, her ülkede zenginler ve yoksullar arasındaki eşitsizlikler de göz önüne alındığı zaman, zenginliklerin ve kadın erkek ayırımı olmaksızın küçük azınlıkların elinde olduğunu görüyoruz.
21. yüzyılda birçok ülkede kadınlar daha da artan bir düzeyde en üst siyasal görevlere getirilirken, yüksek sorumluluk gerektiren mevkilerde kadınlar çalışma olanakları elde edebiliyor, bu nedenle, dünyamızdaki eşitsizlik noktasında tartışılması gereken ağırlıklı konu, ekonomik odaklı olmaya hızla evrilmektedir. 
Bu gidiş daha sağlıklıdır ve temelde tüm insanlar arasında herhangi bir fark gözetmeksizin, eşit ekonomik ve sosyal hakların ve fırsatların sağlanması elde edilmesiyle ilgilidir. Bu doğrultuda elde edilecek başarılar, paralelinde kadın-erkek eşitliğini de beraberinde getirecektir. Böylelikle kadınlar her yerde ve her ülkede erkeklerin yanında, çoktan beri haketmiş oldukları tarihsel rollerini her anlamda yerine getireceklerdir.
Kaldı ki erkeğin erkeği, kadının da kadını ezdiği birçok durumlar  vardır ve ancak eşit sosyal, ekonomik ve hukuksal haklar bunları da kökünden ortadan kaldırabilecektir.
Kısaca, insanlar arasında herkes için onurlu bir yaşam sağlanması amacıyla, hak ve hukuk mücadelesi başta olmak üzere, daha sağlıklı ve eşitlikçi siyasal ve sosyal sistemlerin, ekonomik düzenlerin yaratılması için uğraşanları sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum. Bana bunları hatırlatan ve yazdıran, özellikle üc kadın babası olarak, tüm kadınlarımıza teşekkür eder, yollarının açık olmasını dilerim.Herzaman!