Sağlık Bakanlığınca yapılan açıklamalara göre, ülkemizde 20’nin üzerinde kalp nakli bekleyen hastalar varmış.  Bu haber bana yıllar öncesinin ilk kalp nakli ameliyatını gerçekleştiren doktora takıldı.

                Anımsadığım kadarı ile 1980’li yıllardı.  İlk kalp nakli yapıldığında adeta dünyada deprem olmuştu.  Herkes merak içinde kalp nakli yapılan hastanın ne kadar yaşayacağıydı.  Tabii ki ondan sonra kalp nakilleri daha bir uzmanca yapılmaya başlandı.  Ve dünya tıp literatürüne geçen oktor bu alana imzasını atarken, pek çok ülkeden davetler aldı, konferanslar verdi ve ta bugüne kadar gelindi.

                İşin özüne baktığımızda “organ bağışı” geliyor akla.

                “Organ bağışı” nedir?

                Şayet bir kişinin beyin ölümü gerçekleşirse, bütün organları başka hastalara çare olur.  Beyin ölümü gerçekleşen hastanın sadece kalbi değil, böbrekleri, korneası ve daha başka organları da diğer hastalara bir kurtuluş olur.  Ülkemizde organ bağışını benimseyen kaç kişi vardır?  Esasında halkı buna yöneltmek ve bu fikri benimsetmek gerek.

                KKTC’deki kalp vakaları hayli artarken, mezun olup ülkeye dönen ne kadar değerli kalp doktoru olduğunu görüyoruz.  Onlar bizim iftiharlarımızdır.  Onlar sayesinde bugün hastanemizde angiolar yapılmakta ve daralarn damarlara sten takılmaktadır.  Bununla beraber açık kalp ameliyatlarının yapılması da çok büyük bir olaydır bizim için.  İlk kalp nakli ameliyatı ile ilgili haberin yanında dört tane doktorun resimleri ve isimleri vardır.   Öyle anlıyoruz ki bu doktorlar gerçekleştirmiş kalp naklini. 

O genç doktorlarımız şunlardır:

                Dr. Hasan Biran, Dr. Cem Emiroğlu, Dr. Mehmet Arıkbuka ve Dr. Çağın Zaim...

                Kıbrıs genelinde ilk kez yapılan kalp nakli ameliyatı için şu açıklamayı yapıyor kalp uzmanı Dr. Hasan Birtan.  Dr. Hasan Birtan, ayrıca Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi Baş Hekim Yardımcısı.

                Dr. Hasan Birtan’ın kalp nakli ile ilgili açıklamaları, gerçek anlamda biz Kıbrıs Türkleri için tam bir iftihar vesilesi.  Bakınız nasıl  veriyor Dr. Birtan bu ameliyatla ilgili görüşlerini...

                “Kıbrıs Türkü’nün inandıktan sonra yapamayacağı şey yoktur. Veli Çelik’e yapılan kalp nakli ameliyatı, sadece KKTC’de değil, tüm Kıbrıs’ta yapılan ilk kalp nakli ameliyatıdır.”

                Bu ifadeden şunu anlıyoruz...

                “Bu ameliyatı Rumlar bile bugüne kadar yapamadı.”

                Damla damla veya nefes nefes yarattığımız devletimizin oluşumu ve gelişmesi, gerçekten inanca ve güçlü bir dinamizme dayanır.

                Rumlar hepimizi 1963’te gettolara kapattıklarında var olmanın mücadelesini vermiştik.  O var olmanın mücadelesine şahit olan bir bürokrat olarak, Genel Komite’nin oluşumu ile ilk soru ve ilk sağlık kuruluşumuzun yaratılması da inanca bağlı bir şeydi.

                Bütün hakları elinden alınmış Kıbrıs Türk halkı, cepheden gelen yaralı mücahitleri önce Dr. Naim Adiloğlu ve Dr. Kaya Bekiroğlu’nun kliniklerinde tedavi görüyordu.  İlaçlar tükenmişti.  Rum hastanesinde mahsur kalan Türklerin bir kısmı öldürülmüş, bir kısmı da BM Barış Gücü askerlerinin kontrolunda kurtulmuştu.

                Genel Komite’nin toplantılarına katılan bir kişi olarak işte o gün mutlaka elde mevcut binalarla kendimize bir hastane yapılması zorunluluğu tartışılmıştı.  Bayraktar Kemal Coşkun da o toplantılara katılıyordu.  İlk kez ortaya atılan fikir, surlar içindeki İngiliz tütün fabrikası binasının hastaneye dönüştürülmesi fikriydi.

                Sağlık Bakanı Dr. Niyazi Manyera’nın çok büyük emeği olmuştu o tütün fabrikası binasının bir hastaneye dönüşmesinde.   Tüccarların mağazaları açılmış ve bazı inşaat malzemeleri oraya taşınmıştı.  Tüccarlardan alınan seloteksler sayesinde bölmeler yapılmış ve “hiç yoktan bu da olsun” kabilinden bir sağlık birimi oluşturulmuştu.

                Benim bademcik ameliyatımı da rahmetliik Dr. Burhan Nalbantoğlu yapmıştı.  O selotekslere yapılan bölmelerden dışarıya akseden sesler, sanki bir kaos orkestrası gibiydi.

                İlerleyen zaman içinde bir gün bir toplantıda Dr. Burhan Nalbantoğu bir fikir atmıştı ortaya.

                “Yeni bir hastane yapmalıyız.”

                Onun bu sözü üzerine Dr. Küçük kendisine şöyle demişti:

                “Hangi parayla yapacakmışız hastaneyi ya beyim?”

                Nalbantoğlu şu yanıtı vermişti:

                “Hele bir karar verelim... Anavatan’dan yardım isteyeceğiz.  Ben uçağa binip İngiltere’de yaşayan kardeşlerimizle buluşacak ve onlardan yardım isteyeceğim.  Bunun yanında yapacağımız etkiniklerle bu projeye para temin edeceğiz.  Evvela kendimize ve hedeflerimize inanmalıyız.”

                Velhasıl yeni bir hastane yapımı için karar alınmıştı.  Tabii ki önce yeni hastanenin arazisi halledilecekti, sonra projesi ve temellerin atılması...

                Halen Dr. Burhan Nalbantoğlu Hastanesinin bulunduğu yerin arazisi satın alınmış ve ilk kez temel atma töreni yapılıyordu.  O gün gözlerim yaşarmıştı.  Bir tarihin parçası olmak, gerçeklere tanık olmak bambaşka duygular veriyordu bana.

                O temel atma töreninde kocaman bir dana kurban edilmişti.

                Hastanenin inşası ilerlemiş ve ta 1974 Mutlu Barış Harekatına kadar sürmüştü.  Bir diğer deyişle Rumların ganimeti de bize katkı koymuştu.  Hastane devreye girdiğinde hepimiz de mutlu olmuştuk.

                Ve geçen bunca zamandan sonra bakıyorum genç doktorlara, yapılan çok başarılı ameliyatlara ve geleceğimize...  Bununla beraber Rumların hiç bitmeyen ambargoları...

                Zaman bize göstermiştir ki, Kıbrıs Türkü kendini var etmiş ve gelişme sürecinde, kalp nakli ameliyatlarını yapabilecek noktaya gelmiştir.

                İşte başarmanın dinamiği budur.

                Bütün genç doktorlarımıza sonsuz başarılar dilerim.