İçinde bulunduğumuz koronavirüs sürecinde, bir çıkış yolu olarak turizmde, “kapalı turizm” adı altında bir önlem zinciri oluştu.  Bütün sektörlerde olduğu gibi turizm işletmeleri de çok büyük zarar ve açmazdadırlar. O nedenle “kapalı turizm” adı altında belli sayıda turist gruplarını adaya getirerek, bileklerine çipler takarak, üç gün otelde izole olmuş bir şekilde süreyi tamamlamak gibi önemlerle bir açılım yaratmaya çalışıyorlar.

            Mevsim yaza girince, bu uygulama için insan umutlanıyor turizm için.

            İki mevsim arasındaki doğal yapı, elbette ki turizmin tercihini de koyuyor ortaya.   Kışın üç günlük bir izole ile otelde kalmak, otelin gazinosunda zaman geçirmek, spor odasında veya saunada masajlar yapmak turistleri kısmen tatmin etse de yine insan “zararın neresinden dönersek kardır” anlayışını benimsiyor.

            Bizim karlı dağlarımız olmadığı için “kış turizmi” diye bir şeyimiz de olamaz.

            Her adımda ve her toplu halde bir oluşumda insanlar birbirlerine şu soruyorlar:

            “Sizce pandemi ne zaman bitecek veya asgariye düşecek?”

            Dün bir nedenle yeni bir otelin önünde arabamın aküsü bozulunca kalakaldım ve oradaki görevlilerle pandemi-kapalı turizm sürecini konuştuk, otoelektrikçim gelinceye kadar.

            Onların da kafalarındaki aynı soru vardı.  Benim eski bir turizmci olmam hasebiyle bana şu soruyu sormuşlardı:

            “Sizce açılım ne zaman olur, hayat normale döner?”

            Bu sorunun karşılığı bence “Bir yıla yakın bir süre”dir.

            O bağlamda denize sıfır otellerin şu kapalı devre turizminde avantajlarının çok büyük olacağını ifade edebilirim.    Biz Kıbrıslıların en büyük zenginliği, denizle kum, masmavi deniz ve güneştir.  Bu üç doğallığımız bize şu pandemi sürecinde “kapalı turizmin de genişleyeceği” mesajını veriyor.

            Tabloya baktığımızda üç günlük kapalı turizm için adamıza gelen turistlerden sadece birisinde virüs saptandı ve o da derhal garantinaya alındı.  Demek oluyor ki şu üç günlük “kapalı turizm” tuttu.

            Turist normal zamanda herşeyi ister.  Düzenlenecek turlara katılmak, antik yerleri görmek, restorantlarımızda şeftali kebabı yemek, hanları hamamları gezerek el işi üretimlerinden satın almak ve bol bol da denize girmek.

            Bunların bütününü yaşamayacağımıza göre, yez mevsiminin gelmesi ve denizlerin insanlarla dolmaya başlaması nedeniyle “kapalı turizm” programında adaya gelen turistler, denizle beraber motivasyonlarını sağlayarak adadan mutlu ayrılacaklar.

            Deniz mevsiminin açılması ile kapalı turizm gününün üç günlük süresi turisti tatmin edecek mi?  Etmeyecek. 

            Belki kapalı turizm süresini üç günden bir haftaya çıkartabiliriz, ki öyle olması gerekir diye düşünüyorum.  Herşey kurallara ve sağlık önlemlerine uygun olarak yapılırsa mesele yok.  Sanırım etap etap kapalı turizmin süresini uzatmak veya genişletmek gerekir.

            Hani her zaman vurgu yaparız ya ekonominin yapısı için.

            “Ekonomi, sıra sıra dizilen domino taşlarına benzer.  Birisi devrildi mi, diğerleri de ard arda devrilir.”

            Pandemi, bütün ülkelerde olduğu gibi bizim ülkemizde de ekonomik yıkımlara neden oldu.  Şayet kapalı turizm süresi genişlerse, otelci daha çok kazanacak.  Acentelerin çarkı dönmeye başlayacak.  Otelin ihtiyaçları için yapılacak alış verişler artacak.  Deniz mevsiminin gelmesi ile mevsimlik işçi alımı başlamış olacak.

            Bu durum turizm işletmecilerini tatmin etmese de, yine de üç günlük kapalı turizmden, haftalık turizme geçişten ötürü mutlu olacaklardır.  İşsiz kalan mevsim işçilerinin cebine para girecek.

            Her şeye rağmen hükümetin koymuş olduğu pandemi kurallarını uygulayarak ve uyarak hareket edersek, bu durumu daha kolay atlatabileceğiz.

            Kısacası yaz mevsimi turizm açısından iyi gelecek, kapalı turizme, diyorum...