Dünyamızdaki ulusal ve uluslararası çevre örgütleri, duyarlı bir kısım insanların, her türlü yaşam alanlarında yaşanmakta olan kirlenmelerin farkına vararak, karşı önlem alma ihtiyacı duymalarından varlık bulmuşlardır.  Fiziksel çevreden tutun, solunmakta olan havanın, içilen suyun tüketilen yiyeceklerin insan sağlığına zarar verici madde kalıntıları içermeleri, ya da bir takım organik olmayan kimyasallara bulaşmış olmaları, insan fizyolojisinde zamanla birçok ölümcül hastalıklar dahil, yaşam standardını aşağılara çeken başlıca nedenlerdir.  Bu nedenledir ki gelişmiş ülkelerin sağlık sistemleri, hasta olan insanlarını tedavi edecek kurumları yanında insanların hasta olmasını önleyecek koruyucu hekimlik diye bilinen sistemler de geliştirmişlerdir. Bu paragidma içerisinde değerlendirilen sağlık ve sağlıklı kalma olayı; koruyucu birçok önlemlerle yurttaşların yaşam mekanlarından, kullandıkları tüm alanlara kadar, yenilen, içilen giyilen ve temas edilen her türlü fiziksel ve kimyasal etkileşimlerin, organik ya da doğal sağlıklı süreçlerle sürdürülmesini denetleme ve gerekli önlemleri alma mekanizmalarıyla doludur.  Doğaldır ki böyle ayrıntılı ve nüfusun tamamını ilgilendiren bu gibi yaygın uygulamaların başarılı olarak sürdürülebilmesi için, gerekli eğitsel ve kültürel alt yapılar gerek formalgerekse informal eğitim programlarıyla da devam olarak desteklenmektedir. Ana okullarından başlanarak daha çocukluk yaşlarında bireylere çevre temizliği bilinci ile beraber, sağlıklı beslenme alışkanlıkları kazandırılmaya özen gösterilmektedir.  Toplumsal sağlık programları toplumsal bir bilinci ve toplumsal önlemleri de gerekli kıldığı için, sağlık sistemlerini kurup çalıştırmakta sorumlu kurumlar mutlaka eğitim kurumları başta olmak üzere, ilgili tüm sivil toplum örgütleriyle de yakından çalışılmakta işbirliklerine gidilmektedir.  Tarihsel olarak görülmüştür ki insan toplulukları herhangi bir tehditle ilgili olarak bilgilendirildikleri ve gerekli destekler de sağlanıldığı zaman, harekete geçerek, doğal kendini savunma ve tehlikeleri savuşturma moduna girmektedir.  Bireyler çizilen sağlık programlarına daha da bir gönüllülük ve özverili bir şekilde katılımlarını sağlamak büyük oranda hükümetlerin ve resmi kurumların asli görevleridir.  Kuzey Kıbrıs’ta öncelikle, sağlık, eğitim ve turizm alanlarında master programlar çıkarılması ve bunlar üzerinden hareket edilerek, ileriye yönelik projeksiyonlarla belli zaman dilimleri içerisinde öngörülen hedeflere ulaşılması öngörülmelidir.  Diğer komşu ülkelerle kıyaslandığı zaman çok küçük bir toprak parçası üzerinde yaşıyoruz. Bu durum iyi yönde doğru olarak yapılacak işlerin çok hızlı yayılarak olumlu bütünsel sonuçlar sağlar ancak yanlış ve hatalı atılacak adımlar da yine kısa zamanda olumsuzluk olarak toplumsal yaşama hızla yayılır.  Geçmiş iktidarları ve sorumluları suçlamak kolaycılığa kaçmaktır. Tabii ki hesap sorulması gerekenlerden hesap sorulacaktır, ancak bu ileriye doğru adımlar atılmasını geciktirebilecek mazaretler de yaratmamalıdır.  Önemli olan varılması gerekli hedefleri net olarak ortaya koyduktan sonra hızla yola koyulmaktır. Kuzey Kıbrıs’ın insanları sağlıktan trafiğe, eğitim ve turizm dahil, siyasetin niteliksek etkinlik göstererek ilgilendiğini gözleriyle görmeyi bekliyor.  Dört dörtlük bir yönetim değil ama, niteliksel anlamda toplumsal yaşama yeni ve güzel anlamlar kazandıracak eylemleri görmeyi arzuluyor, gerçekten ümitlenmek istiyor insanlarımız.  Girişilecek icraat devinimleri içerisinde, başta Meclis olmak üzere, medyanın da yaratıcı çalışmalarına, öngörülerine çok ihtiyaç duyulan bir dönemden geçiyoruz. Hep beraber toplum olarak ileriye atılmak ve başarmak zorundayız.  Vatan yaratmak kolay değildir. Vatanı devamlı yaşanabilir kılmak hiç de kolay değildir. İşte tam da bu noktada sadece dört yılda bir seçim sandığına gidip oy vermenin de yeterli olmadığı yurttaşlarca anlaşıldığı oranda yol katedmemiz kolaylaşacaktır.  Katılımcı demokrasi çizgisinde iyi yolculuklar hepimize de. Kısacası, birbirimizi dürte dürte yol alacağız.