Şimdi de öyle mi bilmem.

Eskiden İstanbul’da Eminönü – Karaköy arasında yolcu taşıyan kayıklar vardı. Bir güzellik bir zenginlikti bu kayıklar ve kayıkçılar.

Papazın her zaman pilav yemediği gibi bu kayıkların da her zaman müşterisi olmayabilirdi. Müşteri olmayan zamanlarda daha sıklıkla olmak üzere bu kayıkçılar, zaman zaman var yere ama genellikle yok yere tartışmaya başlardı ki bu sık sık kavga görüntüsü de verirdi. Kayıkçıkar yok yere kavgaya girişince ilk yaptıkları şey gürültü çıkarıp seyirci toplamak ve arkasından da küreklerini sağa sola rastgele salmak olurdu. Sallanan kürekler birbirlerinin koluna,  omzuna başına hiç rast gelmezdi ki bu nedenle bu kavgalar güzelim Türkçemize kayıkçı kavgası diye yerleşti.

Son zamanlarda daha çok da,  seçilmişlerin seçimleri demokrasiyi, seçilen her bir kişinin görev yetki ve sorumluluklarını içselleştiremediklerinden mütevellit kayıkçı kavgası, kavgaları başlattığına tanık oluyoruz.

Seçildin evet, seçilmiş olduğun makamın görev ve yetkileri sorumlulukları şunlar şunlar ve bunlar.

Enerji bakanının, eğitim konusunda eğitim bakanlığına akıl tarif etmeye kalkması doğru olmayacağı gibi, Sağlık Bakanı’nın müzakere sürecinde, Dışişleri Bakanı’na veya Cumhurbaşkanı’na, turizm işlerini nasıl müzakere etmesi gerektiğini söylemeyi alışkanlık haline getirmesi de doğru değildir.

İş halkın sağlığına gelince bu konu kayıkçı kavgası kaldırmayacak kadar ciddidir.

10 Mart’dan itibaren başta doktor ve hemşireler olmak üzere tüm halkın insanüstü bir görev ve sorumluluk anlayışı ve büyük bir endişe içinde ama fakat endişesine yenilmeden  corona virüs salgını hatta pandemisi ilemücadele ederek tam bir başarıya ulaşmasına birkaç adım kala,  sağlık bakanlığı sorumluluğunu taşımayan bir seçilmişin, kendince önemli nedenler, kaygılar ile, bütün bir halkın top yekün sağlığını riske atacak adımları tek başına atmaya kalkışması hiç de doğru olmaz,  doğru olmadığı kadar demokratik de olmaz.

Kendi ayakları üstünde durarak corona pandemisini KKTC de etkisiz hale getirmesine ramak kalmış bir halkı yeniden riske atmaya hiç gerek yoktur.

Cumhurbaşkanı önce KKTC Sağlık Bakanı ve hükümeti ile konuşur ve sonra da toparlanan verilerle Anastasiedes ile müzakere eder.

Görev sorumluluk bilinci ve demokratlık bunu gerektirir