Birkaç hafta önce Kayıp Şahıslar Komitesi Türk Üyesi Gülden Plümer Küçük’ün bir açıklaması ve çağrısı vardı.   Bu konuda kaç tane yazı yazdığımı hatırlamıyorum.  Lakin tümünü bir araya getirsem, herhalde kocaman bir kitap olur.
Kayıplar konusu gerçekten bir insanlık dramıdır.  O bağlamda Gülden Plümer Küçük şu açıklamayı ve şu çağrıyı yapıyor:
“Ada genelinde 1510’u Kıbrıslı Rum, 492’si Kıbrıslı Türk olmak üzere, 2002 arama yapılmıştır.  Arama çalışmalarında bugüne kadar 664’ü Kıbrıslı Rum, 226’sı Kıbrıslı Türk, toplam 890 kayıp kimliklendirilmiş ve kemikleri ailelerine teslim edilmiştir.”
Gülden’in çağrısı da şudur:
“Kayıplar konusunda bilgisi olan paylaşsın.  Gerek kuzeyde, gerekse güneyde gömü yerleri ile ilgili bilgisi olan insanların bizimle paylaşmasını ve kayıp ailelerinin bu acılarına bir son verilmesinin öneminin altını çiziyorum.”
Gerçekte bu çağrı insanı düşündürüyor. 
Hangi anlamda onu da izah edeyim...
Gülden Plümer Küçük “bilgisi olan paylaşsın” diyor da, hangi katil veya hangi kişi işlediği insanlık suçunu ihbar eder veya paylaşır diye düşünüyorum.  Lakin Kayıp Şahıslar Komitesi, öylesine bir gizlilik içinde yapıyor çalışmalarını ki, yapılan ihbarların deşifre olması veya kamuoyuna yansıması mümkün değil.
Lakin bu gizlilik onların insanlık görevidir.  
Gerçekten Kayıp Şahıslar Komitesi elemanlarının yapmakta olduğu bu çalışmalar, çok büyük özveri isteyen çalışmalardır.  Zaman zaman dış organlardan bu komitenin çalışmalarına maddi yardım gelse de, olay paradan öte yürek isteyen bir şeydir.
Şu anda hatırlayamıyorum...
Bundan bir süre önce kayıp şahısların bulunan kemiklerini gösteren ve antopologların  o atölye çalışmalarına değinen bir kitap yayınlanmıştı.  Görsel anlamda insanın içini ürperten görüntülerdir onlar.
Herhalde antropologlar mesleki açıdan bu soğuk görevlerine alışmış olmalılar ki, önlerindeki binlerce kemiğin varlığını normal bir madde olarak görebiliyorlar.
İşin gerçek yüzü, yıllardan beri kayıplarını arayan ailelerin dramıdır.
O insanlar ne kadar acı çekmişler... Ne büyük zorluklar yaşamışlar...  Babalarının özlemi ile yanıp tutuşan çocukların o büyük beklentileri hep hayal kırıklığı ile sonlanmıştır.
Herşey bir tarafa...
Gerçekten kayıp şahısların bulunması için insanların daha duyarlı davranmaları gerekir.
Olayın bir diğer dramatik yanı da şudur ki, Gülden Plümer Küçük de buna parmak basıyor.
Gerek 21 Aralık sonrasında kaybolan Türkler, gerekse 1974 savaşlarında kaybolan Rumlar açısından bilgi sahibi insanların teker teker bu dünyadan göçmekte olduklarıdır.  O bağlamda bilenler bildiklerini ihbar ederek bazı kayıp insanların kemiklerine ulaşmada yardımcı  olmalıdırlar.  Lakin bilgi sahibi olup da ihbar etmeden bu dünyadan göçenlerin de olduğu bir gerçek.  İşte o anlamda o kayıplar, mutlaka meçhulde kalan insanlar olarak tarihe geçeceklerdir.
Bir hatırlayın bakalım 21 Aralık 1963 sonrasında eşleri kaybolan Türk kadınlarının Ledra Palace sınırında yaptıkları eylemleri.  Dönemin BM Genel Sekreter Temsilcisi’ne sundukları muhtıraları.  Ve tek bir kayıp Türk’ün 1974’e kadar katiyen bulunamamasını düşünün.
1974’ten sonra Rumların da kayıplar konusu gündeme gelince, Kayıp Şahıslar Komitesi, daha bir organize olarak çalışmaya başlamıştır.  Niçin?  Çünkü Rumlar o zaman anlamışlardır kayıp Türklerin yaşadıkları acıları.
O da olsun.  Rum kayıpların tümü de EOKA’cı değildi ya...  Onlar da savaşın kurbanları oldular.  Lakin kaybolan Türklerin savaş ötesinde haince Rumlar tarafından sokaklardan alınıp, hücra bir yerde kurşuna dizilip öldürülmeleri ve cesetlerinin oraya gömülmeleri veya bir kör kuyuya atılmaları vardır.
İşte o bağlamda suçlu ve suçsuzları, masum ve hainleri ayırmak lazım.  Neticede her insanın Allah’a bir can borcu vardır.  O borç şöyle veya böyle... Mutlaka ödenecektir.  Ama kaybedilerek ve gizli yerlerde öldürülerek masum insanları öldürmek, insanlığa sığmayan bir suçtur.
Hatırlarsınız...  Taşkent katliamı gündeme gelince Rumların eski dışişleri bakanı Markulli’nin sözlerini...  Markulli ne demişti?
“Masum Türkleri öldüren ve yıllar sonra kaybolan bedenleri kemik olarak toprağın altından çıkması ne kadar acıdır.  Biz Rumlar, çok büyük bir insanlık suçu işledik.”
Herkes birşeyler söyleyebilir.  İşin gerçeği, bütün o kayıpları geri getirmek mümkün değil.  Sanırım bu komite bir süre daha çalışmalarını sürdürecek ve bir yerde tıkanacaktır.  O durum da, onların elinde değil.
O nedenle Gülden Hanım’ın çağrısına kulak assın Rum kayıplar hakkında bilgi olanlar ve gerekli ihbarları yapsınlar.  Herhalde Rumlara da bu komitenin Rum üyeleri gerekli çağrıyı yapmışlar veya yapmaktadırlar.
İşte önümüzde bir insanlık ayıbı, kayıp şahıslar dramı...