Dünden Devam
 Konseyin yapmış olduğu her açıklama sonrasında; davanın lideri rahmetli Sn Denktaş her defasında ne demiştir?
’’Rum Ulusal Konseyi, açıklamış olduğu bu kararlarla, Türkiye ve K.K.T.C’ye adeta meydan okumaktadır!’’ 
 Bugün de değişen bir şey yoktur! 
  Kıbrıs adasının AB’ye alınan güneydeki bu buçuk tarafı, 24.Nisan.2004 tarihinden beri meydan okumaktadır! AB’ye üye olduğu tarihten beri bu açıklamaları yapmaktadır! 
 Önemli olan adanın yarı buçuğunu temsil eden Güney Rum kesimine; onların anlayacağı diplomatik üslupla hak ettikleri yanıtı verebilmek, bu yanıtın içeriğini müzakere masasında da savunabilmektir. 
  İşte, Rum Ulusal Konseyinin yapmış oldukları bu açıklamaların özeti ve Güney Rum kesiminin çözüm için öngördükleri ve onlar için olmazsa olmazları:
BM de alınan kararların öngördüğü şekilde iki toplumlu-iki kesimli federasyon temelinde tek devlete, tek egemenliğe, tek halka, tek vatandaşlığa, tek temsiliyete, tek ekonomiye dayalı olacak bir çözüm şekli kabul görecektir!
AB’ye üye olan bir ülkede, garantörlere ihtiyaç yoktur! Dolayısı ile garantörlük ve ittifak antlaşmaları feshedilmelidir!
Mevcut çözüm: AB ve BM üyesi olan sözde Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devamını ve anayasasının değiştirilmesi suretiyle iki eyaletli ve merkezi yanı güçlü bir federasyona dönüşmesini; bu çerçevede ülkenin, halkın, ekonominin ve kurumların yeniden birleşmesini öngörmelidir.
Varılacak çözüm, BM kararlarına ve sözleşmesine AB ilke ve değerlerine, AB hukukuna, insan hakları sözleşmelerine uygun olmalıdır.( Tüm Rum göçmenler geri dönme ve eski mülklerini elde etme hakkına sahip olmalıdır!)
 Rum Ulusal Konseyinin almış olduğu bu kararlar; Rum Ortodoks Kilisesi ve Yunanistan tarafından da desteklenmektedir.
 Ve ne yazık ki, uluslararası camia da, bir şekilde bu önerilerin gerçekleşmesi yönünde Türkiye ve K.K.T.C’ye baskılarını sürdürmektedir!     
  Yazımın son bölümünde,
  Sevgili Kıbrıs Türk Halk’ına ve özellikle Sevgili Gençlere seslenmek istiyorum:  
  Bugüne kadar Kıbrıs konusunda yaşanan ve yaşatılan gerçekler, daima senin adadaki yaşam hakkın ve geleceğin üzerine kurgulanan oyunlar ile sürdürülmüştür!
  Gün gelmiş bu oyunlar, oynayanların ayağına dolanarak bozulmuş,
  Gün gelmiş bu oyunlar, senin o yılmaz mücadele azmin ve vatanseverliğin ile önlenmiş,
  Ve öyle bir gün gelmişki! Ata’larının emanetine sadakatle bağlı kalarak; Türk Milletinin bir parçası olmanın gururunu yaşadığın ‘O Gazi Topraklarda’:
  Bu bağlılıktan asla vazgeçmeyen ana’lar, baba’lar, eşler ve çocuklar sayesinde; ecdadının sayesinde kendi devletini kurma onur ve gururuna ulaşılmıştır.
 Bu gurur ve onur tablosunun adı: ’Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devletidir.’
 Bir gün; senin için bedelini kanın ve canın ile ödeyerek kurmuş olduğun bu devletten vazgeçerek, sonu Rum’a teslimiyetle bitecek, azınlık haklarını içeren yeni bir süreç önüne geldiğinde,
 Bir gün;  sana el, ele; gönül, gönüle vererek göndere çekmiş olduğumuz Ay Yıldız’lı Bayraklarımızı, o şan ve şeref burçlarından indireceksin denildiğinde,
 Bir gün; sana, asırlardan beri Türbedar’lığını yaptığın, Şühedanın kanı ile canı ile ‘Vatan’ yaptığı bu topraklar için sonucu, ‘Rum’a teslimiyete giden’ yeni bir plan önüne konulduğunda!
 Son söz senin…
 Böylesine bir teslimiyetle karşı, karşıya kaldığında;
 Andımız olsun ki, bu topraklar bizimdir diyerek Ata’larının vasiyetine ve emanetine sadık kal.
 Özgür iraden, Türk Milletinin bir parçası olmanın gururu, şanlı tarihine olan borcun ve ecdadının mirası; senden sadece bu kararı beklemektedir.
 Vereceğin karar; ya sana çoktan hak ettiğin uluslararası arenadaki tanınmayı, ya da içi kimi süslü beyanlarla bezeli, ‘’Birleşik Kıbrıs’’ sürecini getirecektir
 Bu da ne yazık ki:
 Tek devlet çatısı altına alınmış, egemenliği olmayan, tek halk kavramıyla yok edilmiş, anavatan Türkiye’nin garantörlüğünün ve Türk askerinin olmayacağı bir son olacaktır.
 Kıbrıs adasında hür ve bağımsız, millet ve devlet kavramıyla yaşayabilmek için:
 Ata’larından sana miras kalan örfüne, geleneğine, diline, dinine, bayrağına, vatanına ve ‘Türk Millet’inin’ ayrılmaz bir parçası olarak kalabilmenin bu değişmez niteliklerine sıkı, sıkıya sarıl ve bağlı kal.
 Sabırlı, azimli, inançlı ve kararlı ol. O topraklarda, ‘Türk olarak yaşamanın ve Millet olmanın’ bedeli budur.
 Bu bedel:
 ‘Tarihten Gelen Çığlıklar’ ve ‘Şehitlerimizin’ kanı ile ödenmiş olup; hiç bir neden uğruna senin ne Rum’a, ne de onların işbirlikçilerine ödeyeceğin bir borcun yoktur.
‘’Tarihin akışını tersine çevirmeye hiç kimsenin gücü yetmez. Çevirmeye çalışanlar, başlarını tarihe çarparlar…’’