İyi pazarlar sevgili okurlar. Bu hafta bir değişiklik yapalım dedik. Hatırlarsınız, birkaç hafta önceki yazımda hiç iyi şeyleri, başarıları paylaşma şansı bulamadığımdan yakınmıştım. Herhalde  benim yazmam gerekiyormuş ki başarılar gelsin. Bu yaklaşım, aklıma başka bir sikayeti getirdi.  

40 KERE SÖYLEYİNCE GERÇEK 
OLUYORMUŞ:
Yaklaşık üç senedir bir TV kanalındaki İş Sağlığı ve Güvenliği programına katılıyor ve  hatalı uygulamaları anlatarak kazaların nedenlerini paylaşarak  iş kazalarının nasıl azaltabileceğini açıklıyoruz. Bir seferinde bir izleyici beni arayarak, biz TV de bu konuları  konuştuğumuz için iş kazalarının meydana geldiğini, biz program yapmazsak iş kazalarının yaşanmayacağını söyledi.  Bu da aynı hesap. Ben iyi şeyler, başarılar yaşamadığımızı yazdım, arkasından başarılar gelmeye başladı.
Lefkoşa Türk Maarif Koleji, 10’uncu sınıf öğrencisi Meral Öksüz 80 ülkeden milyonlarca öğrencinin katıldığı IGCSE Edexcel Matematik Sınavı’nda en yüksek puanı alarak dünya birincisi oldu. Öksüz, Londra Üniversitesi’nin hazırladığı uluslararası sınavda matematik bölümünde 100 tam soruyu doğru cevapladı. Uşaklı öğrenciyi de, Kıbrıslı öğrenciyi de kutluyorum. Bu tip başarılara çoktandır hasrettik. Ama, eskiden de bu gibi başarılar yok değildi. 
Örneğin, 1950 li yıllarda yaşanan ilginç bir olay da şudur. O  yıllarda bir Türk  araştırmacı Einstein’e bir mektup yazarak formüllerinde bir hata bulduğunu ve bu konuyu kendisiyle görüşmek istediğini ifade eder. 
Bundan 65 yıl önce, 17 Kasım 1952 tarihli Bozkurt gazetesinde konuyla ilgili larak şu bilgiler verilmekteydi:
Berhan Kurşuoogıu isimli Londranın Cambridge üniversitesinde  nazari fizik  tahsil eden bir Türk talebe bundan bir seneye yakın zaman evvel büyük fizik âlim  Einstein’in teorisini çürütecek neticelere varmış ve bunları Einstelne göndermiş. Einstein bu kabi liyetll Türk gencinin  mütalâalarını doğru bulduğunu ve kabul ettiğini bildirerek bir sene yanında çalışmaya davet etmiş... îşte yanlış fikre kapılan ve Türklerin fen alanında başarı gösteremeyeceğini sananlara değerli Türk genci Berhan Kurşunoğlunun cevabı.. Ona başanlar dilerken Einstein ile çalışmalannın kabiliyetini çok daha genişletmesini özleriz.
Bundan sonrasını henüz öğrenemedik. Bu gibi haberleri sık sık görmek dileğiye….
SEÇİM SARMALI- Sn Egemen Bağış da vatandaş olduğuna göre seçmen sayımız : 188 669
Seçim tarihi kesinleşti.  Yüksek Seçim Kurulu (YSK) askı öncesi seçmen sayısının 188 bin 668 olduğunu ve 6 ilçede toplam nüfusun 230 bin 747, seçmen sayısının ise 188 bin 668  olduğunu bildirdi. Eldeki  rakamlara göre bir önceki seçim bazında seçmen sayısında yaklaşık 14 bin artış olduğunu, bunun yaklaşık yarısını 18 yaşını dolduranların oluşturduğu da kaydedildi.
Benim hatırladığıma göre son nüfus sayımında nüfusumuzun 290 000 kişi olduğu açıklanmıştı. O kadar vatandaşlık dağıtıyoruz, yine de nüfusumuz azalıyor. Bunu kim açıklayacak?
Seçmen sayısı da – Sn Egemen Bağış da vatandaşlarımız arasına katıldığına göre herhalde 188 669 olacak. 

SEÇİM İTTİFAKI : KARANLIK GÜÇLER
Annan referandumundan bugüne kadar partiler seçimlere ittifaklar yapark giriyor. Önce CTP-Bileşik Güçler ortaya çıktı. Sonra DP –Ulusal Güçler. Arkasından TKP – Yeni güçler. İttifak yapılamyan bir tek KARANLIK GÜÇLER  kaldı. Bakalım hangi parti onlarla ittifaka gidecek. 
İlk ittifakın Bileşik güçlerinden umudu kesen CTP, bu seçimde sivil toplum örgütleriyle ittifaka girdi. Acaba CTP-Sivil Güçler denseydi daha az mı tepki toplayacaktı. Çünkü eski CTP liler  bu sefer Ticaret Odası ile birliktelikten memnun kalmadı. Sivil toplum örgütlerine üye olanların oylarını toplamaya çalışırken, elindeki oyları kaybetme riski ortaya çıktı. 

NÜFUSUMUZU HESAPLAYABİLECEK 
BİR UZMAN ARANIYOR
Yıllardır ortaya çıkan uzman açığını, AB yardımlarıyla gidermeye çalışıyoruz. Ama bu nüfus sayım ya da hesaplama işini bir türlü tam olarak yapamıyoruz. Sürekli olarak çelişkili rakamlar açıklıyoruz. Son nüfus sayımında 290 000 olarak açıklanan nüfusumuz, verlen tüm vatandaşlıklara rağmen nasıl olur da 230 000’e iner.  Nüfus sayımında veya hesaplamasında bir hata olduğu su götürmez bir gerçek. AB yetkilileri de bunu pekala biliyor. Öyleyse nüfus işleriyle ilgili birkaç uzman yetiştirmemiz için  neden bize yardım etmiyorlar. Yoksa bu belirsizlik, AB ‘nin de mi işine geliyor?

ÖNEMLİ YENİLİKLER:
8 EYLÜL 1952 DEN BİR REKLAM
KÖYLÜLER
Yakın bir zamanda sizin de elektriğe
kavuşacağınız malûmdur. 
O  halde; alacağınız  radyonun 6 voltluk batarya ve ceryan ile çalışanı olmasına ehemmiyet veriniz, 
aksi takdirde, aldanmış olursunuz.
Kıbrısın her hangi bir köy veya istasyonunda bulunarak radyo almak istiyenler bize çekinmeden yaza bilirler.
Radyoları tetkik hususunda sizden
hiç bir üçret beklemeksizin ayağınıza getirmeği deruhte ederiz.
Daha fazla malûmat almak isterseniz
aşağıdaki adrese müracaat ediniz.

65 yıl öncesine göre çok önemli bir ürünün  reklamını 
yaparken, o günlerle ilgili alrak bugüne bir başka önemli 
mesaj daha vermekteydi.
Bundan 65 yıl önce  köylerde elektrik ve radyo yoktu.
Bugün de ülkemizde elektrikler sık sık kesilmektedir. Kanımca 
bu kesintiler veya borçtan dolayı kurumun  yapacağı 
kesmeler çoğalacaktır. Çünü mazot da, elektrik de pahalı 
olacaktır. 
Gerçi günümüzde evlerde radyo kullanımı neredeyse 
sıfırlanmıştır. Ama elektrik olmadan TV de, internet de 
çalışmamaktadır. hatta uzun süreli kesintilerde cep 
telefonları da devre dışı kalmaktadır.  Herkes jeneraötü olan 
cafelere, restorantlara hücum etmektedir.
Bu nedenle, cep telefonlarınızın pilini  sürekli olarak  dolu 
tutmaya çalışın.Bir öneri de evlere internet sağlayan 
firmalara:
Elektrik kesildiğinde çalışabilecek bir internet sistemi 
geliştirmeye çalışın. Tüm abonelere gerekebilir.
LEFKOŞA GEZİ TRENİ HAZIR
Lefkoşa Belediyesinin Gezi Treni hazır. Uzun Zamandır adı ortada dolaşan ama kendisi görünmeyen gezi trenini LTB oto parkında bulduk. Bazı kimselerin bu trenle ilgili olarak iyi fikirler beslememekte olmasına ragmen, surlar içinde nostaljik gezi yapmak isteyenler için iyi bir vasıta olacağı kesindir. Birçok Lefkoşalı, bu trenle dolaşmaktan hoşlanacağını ifade etmiştir.

TÜRKİYE’DE 1958 -59
DÖNEMİNDE   BMM’DE KIBRIS
GÖRÜŞMELERİ (DEVAM) 
Dönemin Dış İşleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu şöyle diyordu (Geçen haftadan devam):  ilk önce üç müttefik devletin, yani böyle bir badireden aklıselimleri sayesinde çıkmış olan üç müttefikin birbirlerine karşı olan hüsnüniyetine, anlayışına, ittifaklarına ve menfaat birliklerine olan imanına dayanmaktadır.
Ondan sonra da eğer içimizde - ki hiç bir zaman bunu zannetmem- nakzı ahdetmek isteyecekler olursa sormak isterim, 'bu halde en kötü vaziyete düşecek olan 26 milyonluk ve adaya 40 mil mesafede bulunan Türkiyemidir? Öyle zannediyorum ki, sayın İnönü' yü bu hususta tatmin etmiş olmam lâzım gelir.
Şimdi ikinci hususa geçiyorum; o da yardım meselesi. Anayasada hayır cemiyetlerine, istisnıai cemiyetlere, mekteplere, irfan ocaklarına, spor cemiyetlerine her iki devletin de yardım edebileceği tasrih edilmiş bulunmaktadır. Kendilerinden rica ederim, her hangi bir devlet anayasasında buna mümasil bir kayıt bulurlarsa ben kendilerini tebrik edeyim. Çünkü başka anayasalarda böyle bir kayıt yoktur. Bu yolda bir kaydın konulması Türkiye ve Yunanistan arasındaki dostluğun bir tezahürüdür ve anavatanlarına bağlı iki cemaata ait hakların tanınmış olmasından ileri gelmektedir.
Bu iktisadi sahalarda kabildir. İktisadi sahada anlaşma yapmak daima Türkiyenin imkânı dahilindedir. Bu vesileyle hatırlatmak isterim; Türkiyenin orada kurduğu bankaları vardır. Bankalar vasıtasiyle iktisadi yardım daima yapılabilir. Bunlardan ayrı ne gibi bir yardım temini istiyorlar? Türkiye hastane kurabilecek, üniversite ve mektebler açabilecek, din adamları gönderebilecek. Türk cemaatine ait işlerde, banka, kooperatif ve sair işlerinde eksik olan teknik elemanı temin edebilecek. Bunlar az iş midir? Ayrıca unutmamak lâzımdır ki, bu adadaki Türklerin durumunu iyice mütalâa ederseniz, onların anavatan Türklerinden daha zengin olduklarını görürsünüz. Böyle olmasına rağmen, onların camia olarak kuvvetlenmesi ve neşvünema bulması için yardım hususunda ayrı bir madde koydurmuş bulunuyoruz.
Devrin Dış İşleri Bakanı şöyle neticeye geliyordu;
"Yapılan Anlaşma ile, hakikaten her üç taraf da kendi menfaatlerini karşı tarafın haklı iddialarını 'ile hudutlandırmak imkânını bulmuşlar, istikbali temin etmişler ve Kıbrıs adasının hem daha büyük ve müreffeh bir istikbale doğru ilerlemesini, hem de bu ilerleme esnasında kuvvetli dostluklara istinad etmesini sağlamışlardır." Devrin iktidar partisi D.P. nin Meclis Grubu adına konuşan Zeyyat Mandalinci de konuşmasında belirtiyordu ki;  
"Bu muahede tek taraflı olarak verilmiş bjr borç senedi, bir noter senedi değil, karşılıklı tazammun eden bir vesikadır. Bir tarafın her hangi bir suiniyeti karşısında, diğer tarafın politikasını revize etmesi her zaman için mümkündür.
Kaldı ki, mevcut vesikaların 21 - 22'nci maddelerinde bu husus düşünülmüş ve garanti anlaşmasının 2.nci maddesinde de biraz evvel Sayın İnönü' nün ve hariciye vekilinin kaydettikleri şekilde, eğer istişare netice vermezse tek başına hareketi dahi mümkün kılan kozla tahkim etmiş bulunmaktadır. " Yunanistan   bu   anlaşma   ile  Kıbrıs   meselesinde  zararlı çıkmamıştır. Bu bir realitedir, çünkü Kıbrısın istiklâli taayyün etmiş ve Kıbrıs   için Yunanistan uhdesine  şerefli vazifeler almış bulunmaktadır. 
Türkiye için de aynı durum varittir. Kıbrısın Anadolu ile zararlı olabilecek durumu bertaraf edilmiş ve 
Kıbrıstaki ırkdaşlarımızın huzur içinde yaşamaları temin edilmiştir."