İyi pazarlar sevgili okurlar. Bu hafta sayfayı hazrılarken, eski gazetelere bi göz atayım dedim. 60-70 yıl önce nelerle uğraşıyorduk. Bugün nelerle uğraşıyoruz, bir göz atalım dedim, aşağıdaki sayfa ortaya çıktı. Umarınm beğenirsiniz. Herhangibir yorum gönderirseniz, gelecek haftaki sayfada yorumlarınıza yer verebilirim.
Teşekkürler...

Bu hafta gündemdeki olayların başında, ABD nin kovboy başkanı Trump’ın yarattığı gerginlikler yer alıyor. Bir bakarsınız Kuzey Koreye saldırıyor, bir bakarsınız İrana. Şimdi de burnunu Filistine ve Kudüse soktu.  Ortadoğu kan gölüne dönecek ama bu sefer kan sadece Filistinde akacağa benzemiyor. Günümüzde uzak diyarlara erişebilen  sadece devletler, devlet yöneticileri değildir. Devletlere karşı ayaklananlar da uzaklara gidip eylem yapabilmektedir. Bu yüzdendir ki, ABD, islam ülkelerine vize zorluklarını yeniden hayata geçirmiştir. 
Aslında Kudüs, dünya gündemine şimdi oturmamıştır. Bundan 70 yıl önce de Kudüs dünyanın günemindeydi.  Kıbrısta yayınlanan İSTİKLAL gazetesinin manşetinde, 10 Aralık 1949 tarihinde Kudüsle ilgili olarak şu yazılar yer alıyordu…
Kudüs Enternasyonal bir idareye tevdi edilecek midir? - Birleşmiş Milletlerde Çetin Çatışmalar Oluyor
Flushing Medovv 9 (Royter) Büyük Britanya bugün Kudüs meselesinde hem Arapların hem de Yahudilerin tasvip etmediği herhangi bir kararı tasvip etmiyeceğini ve boyle bir kararın tatbikine iştirakten imtina edeceğini kesin olarak acıklamıştır. Genel Assemble huzurunda İngiliz delegesi Sir Aleksandır Kadogan İngilterenin Kudüs meselesinde 1947 senesinden beri takip ettiği durumu muhafaza edeceğini bildirmiştir. Assamble Kudüsü enternasyonal bir idare tevdi etmek teklifini müuzakere etmektedir.
Hazır 10 Aralık 1949 tarihli İstiklal gazetesine göz atmışken, gazetede başka nelerin bulunduğuna  da bir bakalım:
O tarihlerde  İstiklal gazetesinde “ BİR DOKUN, BİN AH İŞİT” isimli bir köşe yazısı vardı ve şunları yazıyordu: 

BİR DOKUN
A n l ı y a m a d ı m ..
Biri cıkar yapacağız :edeceğiz, birkac yıl  içerisinde refah ve saadete kavuşacağız gelsin paralar der...
Bir diğeri cıkar, atıp tutar, sonunda dağa çıkmaktan dem vurur. 
Bir başkası cıkar binbir vaadde bulunur. Olmıyacak şeylerden bahseder.
Ben liderim, sen lidersin, o liderdir.
Biri enine ceker biri boyuna..
Arada hııpalanan zavallı halkımız!
Çelebilerin bir türlü paylaşamadığı nedir, anlayamadım gitti.

BİN AH DİNLE
Ne dersiniz, bugünkü gündemle tıpatıp aynı, değil mi? Sanki bugün uyazılmış gibi.
10 ARALIK DÜNYA İNSAN 
HAKLARI GÜNÜ
Geçtiğimiz hafta, 4 Aralık Dünya Madenciler Günü dolayısıyla  söz konusu günle ilgili olarak bişeyler paylaşmıştık. Bu hafta da 10 Aralık İnsan Hakları Günü   nedeniyle paylaşabileceğimiz şeyler vardır ve  10 Aralık 1949 Tarihli Istiklal Gazetesinden bir küpürü beğeneceğinizi düşündüm.
Bu konuda da pek bişey değişmedi. Aynı söylemler bugün de yapılıyor ve söylemde bulunanlar maalesef insanlara en basit hakları bile tanımak istemiyor. Anlaşılan bu düzen daha çok devam edecek.
MÜLTECİLER : 70 YIL ÖNCE 
YAHUDİLER MÜLTECİYDİ, 
ŞİMDİ MÜSLÜMANLAR
Son yıllarda özellikle Ortadoğudaki kargaşalıklardan, savaşlardan ve çeşitli huzursuzlardan kaçarak daha güvenli ülkelere ulaşmaya çalışan mültecilerin dramları   gazete manşetlerinden düşmüyor.  Akdeniz her gün yüzlerce mülteciyi yutuyor. Bunların çoğu müslümanlar. 
Mültecilik olayı da günümüze mahsus bir göç hareketi değildir. Asırlardan beri bu göçler sürmektedir.  Avrupada “Barbar Kavimler Göçü” olarak tarih kitaplarına giren göç hareketleri, ikinci dünya savaşı sırasında ve sonrasında da devam etmişti.
10 Aralık 1946 tarihli ATEŞ gazetesinde konuyla ilgili oalrak şöyle bir haber yer alıyordu: 
K U D Ü S : Onikı ada civarındaki ıssız bir adanın sahiline oturan bir Yahudi mülteci gemisinde 850 yolcu bulun maktadır. Geminin boşaltılması fırtınalı bir havaya rastgeldiğinden 8 kişi boğulmuştur. Bir miktar da yaralı vardır Filistin hükümetinden ve Yunanistandan yardım istenmiştir.
11 Aralık 1946 tarihli HÜR-SÖZ gazetesi ise: şöyle yazıyordu: Geç vakıtta aldığımız resmi bir habere göre “Oeear Vigocu” gemisi ile Athlip Kanpına nakledilmek için 1000 Yahudi seçilmiştir. Bunlardan beş yüzü bu sabah ve 500 üde Cuma sabahı haretek edecektir. 

 İKİ  İLAN10 Aralık 1949 – 
istiklal
Gazetelere göz gezdirirken eski ilanlar da dikkat çekiyor. Bunlardan 2 tanesini sizlerle paylaşmak istedik. Bir tanesi haber niteliğinde bir yazı. Resmi gazetede çıkan br ilan okurlara aktarılmış.
Pamuk ve bamya  fidanlarının tarlalardan sökülmesini dallarının tarla sahipleri tarafından hemen kaldırılmasını emrediyor.
Şimdi pamuk ekilmiyor, bamya üretimi de çok değil, ama şimdi olsaydı, “arpa anızları gibi yakılırdı” diye düşünmeden edemiyoruz.
Diğer bir ilan ise çorap reklamı
YENİ YILIN UĞUR VE 
SEVİNÇ GETİRMESİNİ 
İSTİYORSANIZ……..
Bu ilanı okuyunuz
11 Aralık 1946 – HÜR SÖZ
Geçtiğimiz haftanın diğer başlıca olayları, ülkemizdeki ANKET maskaralığı, sahillerimize vuran cesetler ve TC cumhurbaşkanı sayın Erdoğanın Atina ziyaretiydi.
ANKET DEĞİL MASKARALIK:
Anketle ilgili olarak birçok kişi çeşitli şeyler söyledi. Bence bu konuda diğer haber ajansları da, basın – yayın kuruluşları da, TAK ile aynı  tutumu sergilerlerse, siyasi partiler bu kişi veya kuruluştan anket talep etmezse, söz konusu şahıs zaten bu işlerle uğraşmaktan vaz geçecektir.
Kimse kendisine selam vermesin, kinse yüzüne bakmasın. SUratını gören sırtını dönsün. Bu davranıştan sonra eşekdeğil ya, durumu anlayacaktır.

ATİNA GÖRÜŞMESİ
Geçtiğimiz hafta içinde TC cumhurbaşkanı sayın Recep Tayyip Erdoğan, iki ülke arasındaki sorunların çözümü için  Yunanistana  gitti. 
Bence gitmese daha iyi olurdu. TV haberlerinden izleyebildiğim kadarıyla sanki  komşu ülkyle ilişkileri geliştirmeye değil de sorun çıkarmaya, kendi ülkesindek, muhalif parti liderleriyle siaysi kavga yapmaya gitmişti.  Yine hiddetli, aşağılayıcı davranışlar sergiledi. Sanırım Yunanistan biraz taviz vermeye niyetliy idiyse, ondan da vazgeçecektir.
Şimdi yeni bir malzeme buldu: KUDÜS. Bakalım malzeme seç,m,nde ne kadar başarııdır. Önümüzdeki hafta Kudüs için İslam ülkelerinin liderlerini toplantıya çağırmışç Ne kadar ilgileneceklerini göreceğiz. Onlar için ateşe atılalım mı, yoksa ateşin bize gelmesiniz bekleyelim mi? Karar vermemiz gereken budur. Çünkü bu tavırlarıyla, Türkiye ateşe atlamasa bile, ateşi üzerine çekmeyi başaracaktır.

TÜRKİYEDE KIBRIS 
GÖRÜŞMELERİ – BÜYÜK 
MİLLET MECLİSİ TOPLANTI  
TUTANAKLARI
. Kasım Gülek’ in tenkidleri  : Anlaşmalar üzerinde konuşan kasım Gülek (CHP), bunların “bir emrivaki halinde” Meclise getirildiğini tasrih ederek diyordu ki; “Enosis üzerinde Kıbrısın Yunanistan’a ilhakı üzerinde hassasiyetle durmamız yerindedir. Tarihte bunun acı bir takım misalleri vardır. Girit işi Türkiyekıin hata hatırındadır.
19’ncu yüzyılın sonlarında yine buna benzer bir yolla Girit Türk imparatorluğu camiasından ayrılmıştı. Orada da yine terör çıktı, orada da yine böyle bir idare sona erdi, adayı kaybettik. O vakit de ‘Girit bizim canımız, feda olsun kanımız’ demiştik.
Ama bu bir faide vermedi. Otonomi idaresi sona erdi.
Onun için birtakım teşebbüslerin adada mümkün olması ihtimali üzerinde Türk milletinin hassasiyetle durmasını yerinde kabul edersiniz. Dış bakanımız Türkiye ile Yunanistanın her ikisi
de fedakârlık ettiler, hem taksimi, hem enosisi bertaraf etmişlerdir, anlaşmada vardır, Garanti anlaşmasında vardır, buyurdular. Ama üzerinde ehemmiyetle durmamız lâzım gelen ‘fiili garantiler’. Muahede yasak etmiş, fakat yasağa rağmen enosis lehinde bir takım teşebbüslerin adada meydana geldiğini tasavvur buyurunuz. 
Adada seçim yapılır, seçimden sonra adada ehemmiyetli olarak enosis lehinde bir hareket çıkarsa, o vakit üç devlet istişare edeceklerdir.
Oturup lstişare eden üç devletin kararlarına karşı Türk Cumhurbaşkanı Yardımcısının vetosu vardır. Ben emniyet bakımından vetomu kullanacağım der. Fakat bunun o kadar değeri olduğuna kani değilim.
Çünkü üç devlet bir neticeye varmadıkları vakit hareket serbestisini muhafaza ederler. 
Bunlar anlaşmalarda vardır. Bu, ne demektir? Müdahale hakkını haiz olur, demektir. Müdahale nasıl olur? Müdahale silâhlı kuvvete kadar gidebilir deyince işin ehemmiyeti bir kat daha ehemmiyet kazanır. Ben bunun tafsilâtına girmeyeceğim. Benden sonra askeri  işlerini bilen bir arkadaşımız bunları huzurunuzda ifade edecektir”
Kasım Gülek, İsmet İnönü tarafından yapılan tenkidlere katılıyor, “belirttiğimiz endişeler içinde bir çoklarının İslah edilmesi kabil olduğuna kaaniiz “ 
diyordu.