İyi pazarlar değerli okurlar. Bu hafta  ülke gündemi  dış konularda Kudüs, iç konularda ise ağırlıklı olarak   Başbakan Hüseyin Özgürgün’ün  serveti, Mal Tazmin Komsyonuna AB’ den verilen ceza  ve Afrika gazetesinde yayınlanan bir karikatür  üzerinde yoğunlaştı.Biz de bu konularla ilgili birkaç kelime söyleme ve geçmişteki basın özetleriyle 1958 – 1959 döneminde Türkiyede Büyük Millet Meclisiyle ilgili toplantı tutanaklarından bir kısmını aktarmaya çalışacağız.

KUDÜS:
Asırlardır 3 büyük dine mensup kimseler tarafından paylaşılamayan bir diyar. Haçlı seferlerinden Birinci Dünya savaşına,  1967 deki Arap – İsrail savaşından 1973 Arapların petrol ambargosuna ve Körfez krizinden günümüze dinler  yani tanrıya yakarış kültürleri bahane edilerek çıkartılan savaşların ağırlık merkezlerinden biri. 
Berlin Duvarının yıkılmasından sonra dillere dolanan bir slogan vardı: 
Dünyanin bölünmüş tek başkenti- Lefkoşa.
Artık yalnız değiliz. ABD, İsrail devletinin başkenti olarak Kudüsü gördüğünü açıkladı, arkasından topalnan İslam Teşkilatı, Filistin Devletinin başkenti olarak Doğu Kudüsü ilan etti. Böylece 1963 ten beri bölünmüş başkent olarak  lanse edilen Lefkoşa, yeryüzünde yalnız kalmaktan kurtuldu. Yeni arkadaşımız hayırlı olsun.
BAŞBAKANIN SERVETİ
Geçtiğimiz haftanın son gününde  başbakan Hüseyin Özgürgün’ün  bankadaki hesabındn 700 000 dolar çekmesi şimşekleri üzerine çekti. Birçok kişi “Bu kadar parayı nerden buldu” diye sorgulamaya başladı. Ben ise olaya başka açıdan bakıyorum. Türkiyede cumhurbaşkanı Erdoğan ve diğer ileri gelenler vatandaşı dolardan kaçıp Türk parasına yönelmeye çağırırken, bizim başbakanımız neden TL değil de Dolar biriktiriyor. Ne de olsa, paralar Türkiyeden geliyor. Dolar biriktirerek onları sırtlarından hançerlemiş olmuyor mu? 
Benzer bir durum bir dönem Türkiyede de yaşanmıştı. Galiba rahmetli Necmettin erbakan ya da Tansu çillerdi. “Bu kadar parayı nerden buldu?” sorusu gündeme gelince, “Annemin biriktirdiği altınlar vardı, onları bozdurdum” cevabını vermişti. En azından sorular cevapsız kalmamıştı. Umarım sayın başbakan da bu şüpheleri giderecek  açıklamalar yapar.
MAL TAZMİN 
KOMİSYONU CEZA YEDİ
Yapılan müracaatları zamanında değerlendirmediği için AB, Mal Tazmin komisyonunun uygulamalarına ceza verdi.  Hemen sular bulandı: “ Davalar yeniden mi AİHM mahkemesine mi gidecek “ diye tartışmalar başladı. ALlahtan öyle bir ceza verilmedi ama bu gidişle gideceğimiz köyün minareleri görünmüştür. Bizi tanımazlar ama, binlerce davayı yürütmeyi de göze alamadıkları için bizi adam yerine koyup Mal Tazmin Komşsyonunun kurulmasına önayak olmuşlar ve onu tanımışlar. Toplum olarak bunun kıymetini bilip Rumların başvurularını süratle inceleyip Kıbrısın kuzeyini satın alarak hukuki çözümü gerçekleştirme olanağı elimize verilmişken, bunu heba ediyoruz. Bu olanağı elimizin tersiyle itme lüksümüz yoktur. Siyasiler seçim telaşında, bunun farkında bile değiller. Ama farkına varınca iş işten geçmiş olabilir. 

KARİKATÜR KRİZİ
Geçtiğimiz günlerde Yunanistanda bir gazetede Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı sayın Recep Tatyyip Erdoğan’a hakaret öğeleri tanıyan bir karikatür yayınlanmış.  KKTC’deki Afrika gazetesi de “Yunanistan gözüyle” diye başlık atarak bu karikatürü yayınlamış. Ortalık kalktı, oturdu. Türkiyedeki bir gazete konuyla ilgili olarak yandaki yorumu yaptı.
Bu nasıl iş anlayamadım. Bunu yapan zaten Yunanlı. Afrika gazetesi de bize bunu haber vermiş. Bence  yunanlının sayın Erdoğan hakkında ne düşündüğünü öğrenmiş olduk. Afrikaya saldırmak değil teşekkür etmek lazım bizi uyardığı için. 
Afrika gazetesine saldıranlar, karikatürü yayınlayan Yunanistan gazetesine neden cevap vermiyor ya da haddini bildirmiyor, onu da merak ediyorum. 

21 ARALIK HAFTASINDA 
ZAMANDA YOLCULUK
Eski  gazeteleri karıştırıp o zamanların gündemine bakacak olursak, şunlar göze çarpmaktadır: 

13 ARALIK 1963 Devrim
İngiliz Milletler Topluluğu dahilinde dünden itibaren bağımsız bir devlet ilân edilen Kenya’nın Başbakanı Jomo Kenyat’ ta’ya bir tebrik mesajı gönderen Kıbrıs Cumhurbaşkanı Makarios, ‘‘Kıbrıs halkı, Kıbrıs Hükümeti ve şahsım adına bu tarihi günde Eksedânsınıza ve Kenya halkına kalpten ge len tebriklerimi sunar, siyasî hayatlarında Kenyalı ların eriştiği bu saadeti paylaşırız” demiş ve genç  devlete saadet ve refah dilemiştir. 
ORTAK PAZAR: Brüksel’de ortak bir tarım pazarı kurmağa çalışmakta olan Avrupa Ortak Pazarına bağlı devletlerin  (6 devlet) tarım bakanlan’nın bazı ilerlemeler kaydettiği bildirilmektedir. Fakat tarım fiatları hakkında Fransızlarla Almanlar arasındaki ihtilâfın halledilmek üzere olduğuna dair henüz ortada bir emare mevcut‘' değildir. 

SAVAŞA BİR HAFTA KALA….
13 Aralık AKIN
Son günlerde Rum siyasî çevreleri bir heyecan dalgası içinde çalkalanmaktadırlar. Anayasayı değiştirmek için sabırsızlanıyorlar. Bu hususta Makarios’un Dr Küçük’e sunduğu tekliflere Dr. Küçük’ün cevap vermekte geciktiğinden şikâyet ediyorlar. Ve diyorlar ki Türk tarafının cevabını uzun zaman bekleyemezler. Cevap gecikirse Anayasayı kendi başlarına değiştirecekler! Hatta değişikliklerin tatbikine bugün, yarın başlanacağından bahsediyorlar! 

ÇÖP SEPETİNE YAKIŞIRLAR 
Bazıları, Türklerin itiraz etmesi halinde silâhların konuşacağına dair tehdit savuruyorlar ! Kısacası, ayak patırdısı yapıyorlar. Böyle patırdılara Türkün pabuç bırakacak bir Millet olmadığını henüz öğrenmemişler. 
MOLON LAVE Kıbrıs Türk liderliğinden acele olarak bekledikleri cevap Ankara’dan çoktan verilmiştir. Kıbrıs Türk liderliğinden farklı bir cevap bekliyorlarsa safdilliğin bu kadarına insan ne diyeceğini bilemez. Bize kalırsa Makarios’un teklifleri hiçbir cevaba lâ¬yık değildir. Bunlar ancak çöp sepetine 
yakışır. 
Çünkü bunlar, Anayasayı tâdil teklifi değil, Türk cemaatı¬nı Rumlara teslim olmaya davettir. Ölümü esarete tercih eden bir topluluk, teslim olmaya davet olunmaktadır.!

SAVAŞIN GELDİĞİNİ
BÖYLE ANLADIK: 21 ARALIK 
1963 – AKIN GAZETESİ
BU SABAH 2.30’DA  Le fk o ş a ’da Kanlı O la y la r Vukubuldu  ÖLENLER VE YARALANANLAR VAR.
21 Aralık 1963 tarihinde olaylar henüz genişlemediğinden ve bazı olaylar da henüz duyulmadığından gazeteler günlük olaylara da yer ayırabiliyordu.
Maymun böbrekleri bir işçiye takıldı 43 yaşındaki bir liman işçisine bir maymundan alınan böbreklerin takıldığı ve haftalarsan beridir hastanın durumunun iyi olduğu belirtildi.
ERTESİ GÜN gazetelerde hep iç savaşın haberleri yer alıyordu. 
* Yorgacis, Gerçekleri Halktan Gizliyor .
* Radyoya, bir şey Bakanlık tebliğinden başka yayınlamaması emredildi! 
* iki Türk lise öğrencisi dun gaddarca vurularak yaralandı Bir Türk otomobiline ateş açıldı.
Ben o günlerin dehşetini bütün şiddetiyle yaşayanlardan biriyim. 22 Aralık ve onu takibeden günlerde  bir süre gazeteler tek yaprak (2 sayfa) olarak çıktı. Bir gazetenin kullandığı manşeti 55 yıl sonra hala hatırlıyorum:
“Lefkoşa dün harb meydanına  döndü”
Durum gerçekten öyleydi. Sınırlarda nöbet tutanlar vardı, mahalle araları da boş değildi. Biz otobüsü kaçırdığımızdan köye dönememiştik. Ablamla birlikte teyzemin Kuruçeşmedeki evine sığınmıştık. Bizden başka Kaymaklıdan göç edip gelen bir aile daha vardı. Yani bir evde 3 aile yani yaklaşık olarak 15 kişi kalıyorduk.
Köşe başlarında sten silahlarıyla nöbetçilik yapanları görüyorduk. Günlerce en yakındaki mahallelerden bile haber alınamadan yaşadık. Türk jetleri gökyüzünde görünmeye ve Bayrak Radyosu yayın yapmaya başlayınca moraller biraz düzelmişti ama savaş asla bitmedi. İki toplum arasındaki gerginlik, güvensizlik, düşmanlıklar her geçen gün büyüdü. 
26 Aralık 1963 tarihli gazeteler ateşkesi duyuruyordu ama çarpışmalar  16 Ağustos 1974 e kadar hiç durmadı. 
Bugün liderler eski döneme dönüşü de tartışmıyor. Artık eski düzenin gelmeyeceğini herkes anladı ama galiba olaylardan hiç ders alınmadı. Herkes eskisinden daha avantajlı olabileceği bir düzen düşünüyor. 
Unutmayalım: Savaşta kazanan yoktur. 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET 
MECLİSİNDE KIBRISLA İLGİLİ 
GÖRÜŞMELERİN 
TUTANAKLARI ( 1959-DEVAM)
Kasım Gülek, İsmet İnönü tarafından yapılan tenkidlere 
katılıyor, "belirttiğimiz endişeler içinde bir çoklarının İslah 
edilmesi kabil olduğuna kaaniiz " diyordu.
Tekrar söz alan dışişleri bakanı, yapılan tenkidlerden birini şöyle cevaplandırmıştı:
" Diyorlarki (Bizim orada ancak 650 askerimiz olacaktır. Bununla mı, 650 askerle mi müdahale edeceksiniz? ) Bunu bize yunan cemaati lideri de söyledi; ( Bir gazetede şu çıktı diye yarın başıma asker yığarsanız ne olur! ) dedi. Kendisine (Asker sizin kapınıza gelmek için değildir. Oradaki teşriki mesainin bir nümunei imtisalidir) dedik. Biz adaya mütemadiyen jandarma kuvvetiyle tahakküm etmek sevdasında değiliz. Fakat eğer orada Anayasa ihlal edilirse 26 milyonun hazır olduğu muhakkaktır.
Türkiye hakiki menfatini temin edebilmiştir. 
Oradaki Türk cemaatinin inkişafını, Türkiyenin de yardımlarıyla tamamiyle temin etmiş olacağı gibi, her Türkün adada bir ekalliyet unsuru gibi değil, fakat adanın idaresinde söz sahibi bir efendi gibi dolaşmasını temin 
etmiştir.
CHP Milletvekili emekli albay Necati İlter tarafından yapılan tenkidler ve işaret edilen tehlikeler:
Ana muhalefet partisinden Necati İlker (Sivas),   "ENOSİS’ in kapısı kapanmamıştır " diyor ve şu noktalara işaret ediyordu;
"Yapılan garanti anlaşmaları adanın gerek dışarıya, gerek içeriye karşı müdafaasını nasıl sağlamaktadır? Evvela adadaki kuvvet durumunu mütalâa edelim; adada, adanın her tarafında çeşitli kuvvetleri bulunan İngiliz üsleri mevcuttur. 
Yapılan andlaşma gereğince İngiliz üsleri arasındaki yollardan, telefonlardan, sudan İngilizler faydalanacaktır. Binaenaleyh ada içinde İngilizler rahat rahat hareket edeceklerdir. Demek ki, adanın büyük kuvveti İngiliz kuvvetleridir. 
Sadece adanın bilhassa dışarıya karşı korunması için, bir müşterek karargâh kurulmuştur.
Bu karargâhta 950' si Rum, 650' si Türk olmak Üzere 1600 kişilik bir kuvvet mevcuttur. 
Şimdi arkadaşlarım, içerde bir rejim değişikliği vukubulursa ve bu rejim, adadaki statüyü değiştirirse, Garanti andlaşmasını yapmış olan devletler birbirleriyle istişare edeceklerdir. 
Anlaşma mümkün olmazsa her üç devlet kendi başına harekete salahiyetli olacaktır.
Şimdi bir an mütalâa edelim, elbette enosisi isteyenler bunu açıktan açığa istiyecek değillerdir. Böyle müesses bir nizam 
içinde enosise başvuranlar elbette bu  teşebbüslerini gizli 
yapacaklardır. 
İstişare muvaffak olmayınca 
ve adada rejim değişikliği olunca 650 kişilik Türk kuvveti büyük bir kuvvet olmadığından nötralize edilebilir.