Değerli okurlar
Uzun bir aradan sonra sizlere tekrar erişebildiğim için çok mutluyum. BU olanağı sağladığı içinde sevgili Mehmet Kasımoğluna çok teşekkür ederim.

Bugün fazla detaya girmeden, sizlere ne gibi mesajlar vermek istediğimi  anlatmaya çalışacağım. Günler, aylar, yıllar son hızla geçiyor. Her gün yeni olaylar oluyor, yeni durumlar ortaya çıkıyor. Özellikle Akdenizin üçüncü büyük adası olan KIbrısta ve bilhassa Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşananlar en soğukkanlı insanları bile şaşırtıyor, kızdırıyor, güldürüyor, pes ettiriyor. 
Ülkemizde gündemdeki konular   ve gündemi yaratanlar  çok çeşitlidir. Hiç beklenmedik durumlarda, o güne kadar adı bile duyulmamış kişiler ülkemizin gündemine yani bişeyler katabiliyor. Bu  nedenle zaten sıcak bir iklimde bulunan adamız kazan gibi kaynıyor. Her gün sıcaklık yüksekliyor.Kazana atılan herşey, gündem oluşturuyor ve aşurenin bir parçası oluyor. 
Yazımızın adını da bu durumdan dolayı “KIBRIS KAZANINDA AŞURE”  belirledik. Kaynayan bir kazan olan Kıbrısta çok değişik konularla  uğraşmak zorunda kaldığımız için. Kazanın altına odun atanlar ve aşureye malzeme katanlar, sayfamıza renk katacaktır. Umarım  adına uygun bir sayfa hazırlayıp size beğendirebilriiz.İlk konumuz Sosyal Sigortalar. Yıllardır  ha battı, ha batacak diye bahsedilen Sosyal Sigortalar, aniden atağa geçmiş. Borcu bitiyormuş, borçlanmadan emeklileri ödeyebiliyormuş.

Madem ki Sosyal Sigortalar bu kadar güçlendi, belki emeklilerin ilaç paralarını altı ayda b,r değil de her ay öderler. Hher görüşme seansından sonra kuzeyde yaşayanlar büyük bir umutsuzluğa kapılıyorlar. Çünkü önceden aşırı umut pompalanıyor.

Kıbrıs sorunu ile ilgili görüşmeler çıkmaza girince, ateşin sönmemesi için Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Guteres ile onun Kıbrıs özel Temsilcisi Beide, Kıbrıs Kazanının altına odun atmaya başladı. ABD, AB, ve diğer dış mihraklar da geri durmuyor. 
Kıbrıstaki taraflar başka telden çalarken, Garantör ülkeler hiç renk vermiyor. Garantörler, sanki bugünkü düzenin devamını istiyor. 28 Haziranda hepsi Cenevrede toplanıp Kıbrısın ateşini ölçecekler. Haydi Hayırlısı.Dr Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesinde poliklin,n hizmetlerinde randevu sistemine geçildi. Hastalara randevu veriliyor ve sabah karanlığında hastane kapısında kuyrukta bekleme ve Numara bulamama sorunu giderilmiş oluyor..

Ne var ki, Numara alan hastalar muayene olma şansını her zaman bulamıyor. 
Kardiyoloji servsinde eko çektirmek için bir seneyi göze almak gerekiyor. Diğer servislerde de randevu veriliyor, randevu tarihinden bir gün önce aranıp randevunun daha sonraki bir tarihe ertelendiği söyleniyor.
Mademki Sosyal Sigortalar  Dairesi bu kadar güçlendi, onlarca yıl bu kuruma prim yatıran kişilere düzenli sağlık hizmeti vermenin bir yolu bulunamaz m?
Ülkemizdeki trafik karmaşasından herkes şikayetçi. Araç sürücülerinin birçoğu, trafikte harcadığı zamanı azaltmak için çeşitli çareler buşuyor, kurnazlıklar üretiyor. Birçok kez de bu çözümler kazayla sonuçlanıyor. Özellikle çemberler, kavşaklar, trafik ışıkları ve benzeri noktalar, bu kurnazlıkların en çok uygulandığı alanlar oluyor. Bu noktalardan bir tanesi, Hamitköy çemberi. Çember dedik ama aslında burası trafik ışıklarının bulunduğu bir kavşak. Yeşil yanarken geçebilmek için herkes çare üretiyor. Örneğin Dumlupınar tarafından çembere gelindiğinde yol üçe ayrılıyor. Sanayi Bölgesi yönüne gidecek olanların en soldaki şeridi kullanmaları gerekiyor.  Orta şerit Hamitköye gidecek olan araçlar için düzenlenmiş olmakla birlikte, Haspolat yönüne gidecek olan bazı açıkgözler orta şeride girip, sağa dönüyor. Sağ şerit Haspolat yönüne döncecek olanlar için düzenlenmiştir. Ancak Hamitköye gidecek olan  bazı inatçılar, ısrarla sağ şeride giriyor. 
Bir de Sanayi bölgesine gideceği halde en sağ şeritte seyredenler var. 
Bu uygunsıuzluklar, sık sık kazaların yaşanmasına neden oluyor. Yere, sürücülerin takip edecekleri şeritleri gösteren oklar yerleştirilirse belki biraz düzen sağlanır. 

FESTİVALLER
Üç senedir Kuzey Kıbrıs Festivaller Kataloğu adlı bir kitabı hazırlamaya uğraşıyorum ama bir türlü sonunu getiremiyorum. Çünkü her seferinde bir köyde yeni bir festival kuruluyor. Festivaller o kadar çoğaldı ki, herkes nereye gideceğini şaşırıyor. Festivaller çoğalınca da randıman düşüyor.katılımcı azalıyor. Kısacası Kıbrıs tabiriyle festivaller kabak tadı veriyor. Festival organizatörleri umarım bu soruna bir çözüm bulur.a