Son senelerde çevremizde olağan dışı ve bizim kontrolümüz dışında  gelişen olaylar yaşıyoruz. Örneğin birkaç senedir asmaların yaprakları alışılagelen dönemden çok önce sararıp bronzlaşmaktaydı. Geçen sene de öyle oldu. Daha üzümler olgunlaşmadan yapraklar kuruyup toprağa döküldü. Bir fevkaladelik olduğunu sezmiştik ama neye yoracağımızı anlayamamıştık. Bu sene nedenini anladık. Her sene 40-50 Kg üzüm veren verigo asma, bu sene neredeyse yaprak bile açmadı. Talvarın üstü boş kaldı. Taaa ucunda tek bir salkım üzüm verdi. Sanırım seneye tamamen kuruyacak. Tanıdıklardan duyduğuma göre birçoklarının verigo üzümleri de aynı durumdaymış.

Sadece bununla kalsa iyi. Her sene Haziran ayında meyveleri olgunlaşan incirler, bu sene Temmuz ayının sonunda henüz olgunlaşmadı. Hatta bazı yerlerde babutsalar bile kurumaya başlamış. Bütün bunlar neyin habercisi olabilir. Bunu düşünürken aklıma bir fıkra geldi.Bakalım konumuza uygun düşüyor mu:

PAPAZIN ÜMİDİ

Büyük bir apartmanın üst katlarında yangın çıkmış. Herkes pür telaş koridorlarda koşuşuyor, birbirlerine naıl kurtulacakları konusunda  fikir veriyormuş. Papaz ise habire dua ediyormuş. En sonunda  komşuları şanslarını denemeye, merdivenlerden inip kurtulmayı denemeye karar vermişler. Papazı da kendileriyle birlikte gelmesi için davet etmişler. Papaz: “Siz inin, Allah beni kurtarır” diyerek gitmemiş. Diğerleri papazı bırakıp gitmek istmeseler bile, daha fazla kaldıkları taktirde kurtulma ümitleri kalmayacağından, papazı bırakıp gitmişler. Alevler gitgide yaklaşırken  diğer taraftan da itfaiyeciler merdiven dayayarak papazın bulunduğu kata çıkıp papazı aşağıya indirmek istemişler.  Papaz yine : “Siz gidin, Allah beni kurtarır” diyerek itfaiyecilerin yardım talebini de reddetmiş. Bir süre sonra itfaiye görevlileri mahsur son kalan son kişileri de kurtarıp çekilmişler.
Artık alevler her tarafı sarmış, papazın kaçacak hiçbir yeri kalmamıştı. Tam bu sırada bir helikopterle kazazedeleri kurtarmak  için bir ekip gelmiş. Ekipler papaza pencerenin yanına gelmesini, kendisini kurtaracaklarını söylemiş. Papaz yine: “Siz gidin, Allah beni kurtarır” diyerek onları da geri göndermiş. Bir taraftan da dua okumayı, allaha yalvarmayı sürdürüyormuş.
Bir süre sonra Papazın bulunduğu katta her şey yanmış, papazın çığlıkları arş-ı alâyı  (Gökyüzünün en üst katı) sarmış. Melekler bile onun çığlıklarına dayanamayıp yaradana sormuşlar:
“Ey yüce Allahım, sana bu kadar inanmış, güvenmiş,  ölünceye kadar sana yalvaran, dua eden bu din adamının alevler içınde yanmasına neden müsaade ettin? Diye sormuşlar.
Allah: ”Benim ona yardım etmediğimi nasıl düşünebilirsiniz. Ben ona üç kez yardım gönderdim, o reddetti. Dİn adamı da olsa kendisi için artık yapacak bişey yoktu. Önce komşularını gönderip onlarla aşağa inmesini istedim, Kabul etmedi. Sonra itfaiyecileri gönderdim, kurtulması için davet gönderdim, istemedi. Daha sonra helikoper gönderdim, onu da reddetti. Bu yardımları kim gönderdi sanıyordunuz. Papaz ne ümit ediyordu? Onu kurtarmak için kendimin gitmesi mi gerekiyordu?

İşte biz de şimdi bu durumdayız. Verigo üzümler kuruyor, dikkate almayıp sonucu görmeyi bekliyoruz.
İncirler olgunlaşmıyor, seyrediyoruz. Babutsalar telef oluyor, oturmuş sonucu merak ediyoruz. Yarın insan nesli de kurursa, sonucun ne olduğunu hep birlikte göreceğiz.

EİDE’NİN PES ETMEYE NİYETİ YOK.  KIBRIS KAZANININ ALTINA ODUN MU ATACAK, YOKSA KÜL MÜ SERPECEK

İsviçre görüşmelerinin başarısızlıkla  sonuçlanmasının ardından BM ateşi söndü. Tam olarak sönmese bile ateş kabuk  bağladı.  Guteres, her ne kadar çalışmaların başarısızlıkla sonuçlandığını açıklamış olsa bile, işin ardını bırakmaya niyetli görünmüyor.  Özel temsilcisi Eide’yi, görüşmeler yapması için  tekrar Kıbrıs’a gönderiyor.
Eide  gelince sönmeye yüz tutmuş ateşin altına odun atarak ateşi yükseltmeye mi, yoksa ateşin üzerine kül atarak tamamen söndürmeye mi çalışacak; hep birlikte göreceğiz.

SEÇİM PROPANDALARI ERKEN BAŞLADI:
Kıbrıs müzakere masasının dağılmasında Güney Kıbrısta 2018 yılında yapılacak olan seçimler, önemli bir etken oldu. Biz, seçimler için daha çok vakit vardı, seçim propagandalarına Kıbrıs sorunu feda edilmemeliydi derken, gelecek sene Kuzey Kıbrısta yapılacak olan yerel seçim propagandalarının başladığını da hissettik.
CTP Girne örgütü, Lapta Belediye Başkanı hakkında bir sürü iddialar atarak onu yıpratma çalışmalarına başladı. Merak ettim, niye Laptadan başladılar!  Kendi adayları henüz belirlenmemişken veya en azından açıklanmış değilken, acaba Fuat Namsoy’u en büyük rakip olarak mı gördüler, yoksa Laptanın en kolay alınacak kale mi olduğunu sandılar?
Seçim propagandaları ilerledikçe ve seçim sonuçları açıklandığında,  bu soruların cevaplarını alacağız. Adaylara şimdiden başarılar dileriz.

TÜRKİYEDEN GELEN SU, BELEDİYELERİ İFLASA SÜRÜKLÜYORMUŞ
Belediyeler 2 Tl’ ye depolarından aldıkları suyu vatandaşa 5  ile 7 TL arasında satıyorlar. Bazı yerlerde Türkiyeden gelen su henüz depolara verilmediğinden 0.2 TL den aldıkları suyu yine 5-7 TL arasında satıyorlar. Hal böyle iken nasıl olur da belediyeler bu işten zararlı çıkar? Hiçbir matematikçi ve matematik formülü bu sonucu açıklayamaz. Eğer durum böyleyse, vatandaş olarak şunu söyleyebiliriz: BİRAZ DA BİZ İFLAS EDELİM. Herhalde fıkrayı hatırladınız. Hatırlamyanlar için tekrar yazalım. Bir gün, komşusu Nasreddin Hocayı  hoşaf yemeğe davet eder. Ev sahibi, hoşaf kaseleriyle birlikte kaşıkları da dağıtır. Bu dağıtımda Nasreddin Hocaya küçük bir çay kaşığı, ev sahibine de kocaman, kepçe misali bir kaşık düşer. Birlikte kaselere dalarlar. Ev sahibi koca kaşığı doldurup her ağzına götürdüğünde “OOOOOfffff, bittim. Offfff öldüm ! …… diye sözler sarfediyormuş. Hoca dayanamamış: “Aman komşu, o elindeki  kaşıgı ban aver, biraz da biz ölelim” demiş. Belediyeler, 2 TL ye aldıkları suyu vatandaşa  yarım TL ye vermeye başlasınlar. Belki bu şekilde iflastan kurtulurlar.

HER ŞEYDEN İK TANE OLMALI
Bir ara  moda olmuştu. Her kurumdan iki tane olması için çalışıyorduk. İki tane Milli Olimpiyat Komitesi, 2 tane hava sporları kurumu v.s.
Geçenlerde Bakanlar Kurulunda alınan bir kararla, bu geleneği unutmamış olduğumuz ortaya çıktı.
Gemikonağında Serbest Liman Bölgesi yapılsın diye bir şirketle yaklaşık on sene önce protocol imzalandı, arazi tahsis edildi.  Ortaya bişey çıkmadı ama arazi hala söz konusu firmaya kiralanmış durumda.
Herhalde hükümet bu araziyi geri alamadı, başka bir kuruma da Serbest Liman için arazi vermek gerekti, Başka bir bölgeyi Serbest Liman bölgesi ilan ederek ikinci yatırımcıya da yeşil ışığı yaktılar.
Haydi Lefke ilçeesi. Ansızın nurtopu gibi ikiz Serbest Liman Bölgeniz olacak anlaşılan.
Hayırlı olsun.