İyi pazarlar değerli okurlar. Geçtiğimiz hafta  içinde kazanda çok şeyler kaynadı, kazana yeni maddeler atıldı. Kendimize göre önemli plan birkaç başlığı yazdık.  Aramızdan ayrılanlar listesine katılan merhum Mustafa Hacıahmetoğlunun vefatı bunlardan biridir. Merhuma Allahtan rahmet, ailesine ve tüm Kıbrıs Türk halkına başsağlığı diliyorum. Herkese sağlıklı günler dilerim
ECZANELERİN ALACAKLARI VE EMEKLİLERİN 5 AYLIK  İLAÇ PARALARII ÖDENDİ
Geçtiğimiz haftalarda Çalışmave Sosyal Güvenlik Bakanı sayın Hamza arsan Sanerle bir toplantıda karşılaşmıştık. Konu, İş Sağlığı ve Güvenliği idi. Sayın Bakanın İş Sağlığı veGüvenliği konusunda bilgi eksikliği olduğuna inanıyorum. Ayrıca konuyla ilgili olarak kendisyle hemfikir olmadığım hususlar da bulunmaktadır. 
Ancak ülkemizdeki iki gelişme nedeniyle , katkılarından dolayı kendisine teşekkür ediyor ve bu iki gelişmeyi okurlarla paylaşmak istiyorum. Birincisi; bir yıldan beridir sigorta emeklilerinin Sosyal Sigortalar Dairesinden alacakları ilaç paralarının geç ödenmesi konusudur. Eskiden bir ayda ödeniyordu. Sonra iki aya çıktı. Zaman içerisinde 5-6 ay geç ödenmeye başlandı. Bu durum birçok emeklinin bir veya iki aylık emekli maaşının sosyal sigortalar dairesinde beklemesiyle sonuçlanıyordu. Aynı şekilde eczaneler de geç ödeniyordu. 
Geçtiğimiz hafta, bakanlık hem eczanelerin hem de emeklilerin beş aylık ilaç paralarının ödendiğini açıkladı. Tebrik ederiz.
İkinci husus, askerlik görevinin sosyal sigorta kapsamına alınması konusudur. Bundan 20 yıl önce Kuzey Kıbrıs Sosyal Sigortalılar Derneğini kurmuştuk. Derneği kurduğumuzgünden itibaren, askerlikte geöçen sürelerin, sosyal sigorta kapsamına alınmasını ve sigorta primlerinin devlet tarafından ödenmesi için temaslara başladık.  Çünkü bir genç okulu bitiriyor, tam iş yaşamına atılacak, kendine bir yön çizmeye başlayacak, devlet olarak onu kulağından tutup kışlaya kapatıyorsunuz. Gençler buna itiraz da etmiyor, vatani görevini tamamlayıp bir sene gecikmeli olarak hayatına kaldığı yerden devam ediyor.
Aradan 20 yıl geçti. Geçtiğimiz günlerde askerlikte geçen sürelerin, siigorta kapsamına  alındığınaçıklandı. Sayın bakanı ve konuyla ilgili olarak emeği geçenleri kutluyorum.
GÖNYELİ ÇEMBERİNDE NE OLDU?
.Lefkoşa trafiğini rahatlatmak amacıyla Gönyeli çemberine eklenen “Kaçış Yolları”törenle açıldı. Çemberin yeni şekliyle trafiğerahatlama getirip getirmediği, kaçış yollarının işe yarayıp yaramadığı sosyla medyada da tartışılıyor. Bence çok az da olsa biraz rahatlama geldi. Umutlar şimdi üst geçitlere ve yeni çevre yoluna bağlandı. Anlaşılan o ki, rahat bir trafik için 3-4 yıl daha beklemek gerekecek. Tabii o zamana kadar nüfusta meydana gelecek yeni durum, araba sayısındaki artışlar nedeniyle bu yollar daha açılmadan yetersiz kalma riskiyle karşı karşıyadır. İşin özü, nüfusumuzu, ülkemizdeki nüfus artışını hatta plakalı olmasına rağmen ülkemizdeki araba sayısını bilmiyoruz. Bu nedenle planlama da yapamıyoruz. Sağlıktaki kaos da, eğitimdeki sorunlar da bu yüzden yaşanıyor. Bir an önce nüfusumuzun ne olduğunu açıklayalım.
VATANDAŞLIKLARDA SIRA SEVGİLİLERE Mİ GELDİ
1974 yılında kuzey kıbrıstaki tarım işgücünü geliştirmek için adaya getirilen nüfusa yıllar sonra vatandaşlık verilmeye başlandı. Adaya ilk gelenlerden  hepsi vatandaşlığa geçirilmeden yeni sorunlar ortaya çıktı. Adaya gelen ailelerin küçük çocukları vardı. Onlar vatandaş yapılmadı, ama ailelerin burada yeni çocukları oldu. Ailenin bir kısmı vatandaş, diğerleri kayıtsız duruma düştü. 
Daha sonra torunlar doğdu. Adaya yalnız geldikten sonra ailesini sonradan getirenler oldu. Orada boşanmış olan ancak çocuk sahibi olanlardan bir kısmı burada 2. Evliliklerini yaptı. Orada doğan çocuklarla burada doğan çocuklar arasında eşitsizlik meydana geldi.
1980 lerin ortasından itibaren, sanayi, turizm, inşaat, hizmet ve diğer sektörlerde de ortaya çıkan işgücü açığı nedeniyle Türkiyeden Kıbrısa her meslekten insanlar gelip çalışmaya başladı. Bir süre sonra bunlara da vatandaşlık verilemey başlandı. Vatandaşlık işleri arapsaçına döndü. Vatandaşlığa Kabul edilen birçok kişi, daha sonra çocuklarını, eşini, anne-babasını ve diğer akrabalarını da getirip onlara da vatandaşlık almaya çalıştı, bir kısmı başarılıda oldu.
Günümüzde vatandaşlık kervanına yeni boyutlar geldi.  Son günlerde, bir siyasinin, İstanbuldaki sevgilisini bakanlar kurulu kararıyla vatandaş yaptığı haberi ortalıkta dolaşmaya başladı. Demek ki eşler, çocuklar, torunlar, kardeşler, anne ve babalardan sonra sıra sevgililere vatandaşlık vermeye geldi. Artık KKTC vatandaşı olmak isteyen yabancı kadınların işi kolay. Bir sevgili edinsinler, yeter.
HEP KKTC’ UÇUŞLARI
Geçtiğimiz aylarda İstanbuldaki olumsuz hava koşullarından dolayı uçak seferleri aksadı. 2 uçak yıldırım çarpması ve arıza nedeniyle  tehlike atlattı. Cuma gün de  İstanbuldan kalkan özel bir jet uçağı  zorunlu iniş sırasında yandı.Bu özel jet uçağı da Kıbrısa gelmek üzere havalanmıştı. 
Bundan sonraki yazıda, merhum Mustafa Hacıahmetoğlu’nun 1961 de Türkiyedeuçak kazasında yaralandığını ve birçok kişinin öldüğünü okuyacaksınız.
Neden en çok Kıbrıs uçakları zarar görüyor? Acaba tesadüf mü, yoksa başka bir sebebi mi var?
UNUTULMAZ BİR KİŞİ: MUSTAFA HACIAHMETOĞLU: 
Cuma gün  sosyal medyada paylaşılan bir haber, birçok Kıbrıslı Türk gibi beni de çok üzdü. Mustafa Hacıahmetoğlu, vefat etti. Mustafa Hacıahmetoğlunun kim olduğunu yeni nesil insanlarımızdan bilmeyenler olabilir. Onun yaşam hikayesi konusunda  önümüzdeki günlerde bol miktarda yazılar çıkacak, onunla ilgili anısı olanalr paylaşacaktır. Ben de bugün onun anısına, bazı olayları kendi anlattığı şekliyle okurlara aktarmaya çalışacağım.
 1931 senesinde 21 NİSAN tarihinde Fota (Dağyolu)’ da doğdum. Babam,  Fotalı Hacıahmet Hacıali’dir. Annem Hatice Tahir Yorgozludur.
1960 SEÇİMLERİ  
Ahmet Akpınar benimle yarışa girmiştim. Köyler bakımsız. Çoğu kredi isterdi. Faiz karaborsadaydı. İş isteyen, hayvan isteyen. Yol, okul cami isteyenler olurdu.Köylüler benim aday olmamı istedi.  O zaman seçim kolaydı. Her  gittiğimiz yerde halk benimle bütünleşti. Halil Fikret Yorgozlu ile ben, mebus olarak seçildik.
İSTANBULDA UÇAK KAZASI
21 Aralık 1961 de Türkiyeye  av tüfeklerinin bayliğini almaya gittim. Anlaşmayı yaptık, geri dönerken  uçak havalandı ve düştü. Bir ben kurtuldum. Uçakta kahveci Veli vardı, Polis komutanının oğlu Güvenç ve daha başkaları vardı. Ramadan Cemilin kızı Ayşen  de uçaktaydı, üniversite okurdu. Hepsi öldü.
2.5 ayak kar vardı. Ben uçaktan karlara atlamak üzereydim. Ramadan Cemilin Ayşen ağlamaya başladı, elimi uzatıp tutmak istedim, gerisini hatırlamıyorum. Kızın korkudan  kalbi durmuştu. Onu kurtarmak isterken ben de yandım. Kulağım hala eksiktir. 52 gün Numune hastanesinde yattım. Dönüşümde köylüler kurban kesti.. Kazafanadan, Yorgozdan, diğer köylerden otobüslerle karşıladılar. Köyde kurban kestik.
ISLADIR DAVASI
1960 YILINDAN 1993 tarihine kadar milletvekilliği yaptım. 1993 seçimlerinde en yüksek oyu alarak birinci oldum. Ancak ISLADIR  DAVASI nedeniyle milletvekilliğimi sona erdirdiler. Olay şuydu:
1974 te Siskilip düştüğünde Ayırmolalı rumlar kaçtı. Eşyaları bıraktılar. Birkaç köylü  Ayvasıl (Türkeli) , Ayırmola (Şirinevler) veya Şilluradan  ganimet yaptı. Isladır ve bir gaz ocağı almışlardı. Polis Sağır Ahmeti aldığı ısladırdan dolayı tutukladı. O gün ben de mücahitlere Siskilip (Akçiçek) teki çiftlikten tavuk getirmeye gimiştim.  Polis köylüleri sorguya çekmeye başlamıştı.   Sağır Ahmet’in 9 çocuğu vardı. Tutuklanmasına gönlüm razı olmadı. Ben kendim suçu üstüme aldım, dava bana okundu. Hakim bana sordu: “Isladırla dağarcığı aldınmı?” Ben: “Aldım”  dedim. Bana 300 TL ceza kesti.
Her katıldığım seçimde  en yüksek oyla birinci sırada seçilmemi çekemeyenler vardı. Mecliste seçim yasasına bir madde koydular.Aleyhine kesinleşmiş mahkeme kararı bulunanlar milletvekili seçilemeyecekti. İşte bu ISLADIR DAVASI nedeniyle 1993  yılında milletvekilliğimi düşürdüler. Bu şekilde bana oyun oynanmış olmasaydı, ben ömür boyu bu seçimleri kazanırdım.
TÜRKİYE’DE 1958 YILINDA  BMM’DE KIBRIS GÖRÜŞMELERİ (DEVAM)
İşbu anlaşmalar manzumesi ile Türkiyenin Kıbrıs meselesinde takip ettiği hedefler tahakkuk etmiş, Türkiye ve Yunanistan'ın hayatı menfaatleri icabı olan iki memleket arasındaki dostluk, işbirliği ve mevcut ittifaklar icaplarının yeniden ve hatta daha kuvvetli olarak ihyası imkânları gereği gibi elde edilmiş, NATO tesanüdünü ve NATO' nün sağ kanadının müdafaasını zayıflatan esaslı bir ihtilâf izale edilmiş bulunmaktadır.
Şu nokta da çok mühimdir ki Türkiye ve Yunanistan, en halledilmez gibi görünen milletlerarası bir ihtilâfın, karşılıklı îyi niyet ve adalet hisleri hakim olduğu taktirde, sulh yolu ile halledilmesinin mümkün olduğuna dair en güzel bir örneği vermek şerefini kazanmışlardır.
Uzlaşma zihniyetinin bu zaferi, bütün hür dünya hükümetleri ile efkârı umumiyesi ve matbuan tarafından istisnasız olarak büyük bir memnuniyetle karşılanmıştır.
Binnetice, Kıbrıs meselesinin halli mevzuunda Türk hükümetinin takip ettiği politikanın, Londra anlaşmalarında mana ve ifadesini bulmuş olduğu şüphesizdir."
Bundan sonra Kasım Gülek ile Fethi Çelikbaş tarafından verilen bir takrir okunuyordu. "Müzakere edilen konu hariciye vekilinin, dısjşleri komisyonunda bu sabah ifade ettiği üzere; (Londra Konferansı'nda ifadesini bulan hükümet politikasının tasvib edilip edilmediğinin) tesbitidir." diyen bu takrirde, anlaşma metinlerinin tetkiki için toplantının tehiri talep ediliyordu.
NOT:
Kasım Gülek (1905 – 1996): CHP milletvekili, senatör, bakan, (1950-1959) CHP genel sekreteri 
Fethi Çelikbaş (1912-2009) : Demokrat Parti, Hürriyet Partisi, CHP, Cumhuriyetçi Güven Partisi ve ANAP milletvekili, senatör, bakan