Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in New York’ta BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’le ayrı ayrı görüşmelerinden şu mesajı çıkardık...
“Kıbrıs sorunu bu şekilde çözümlenemez.”
Mustafa Akıncı’nın Genel Sekreter’le görüşme sonrasındaki açıklamaları gayet mantıklı ve gayet de gerçekçiydi.  
Bir defa gerek Genel Sekreter, gerekse Genel Sekreterin Kıbrıs Temsilcisi’nin taraflara yapmış olduğu telkinler, “sözde barışa bir adım atma” niteliği taşısa da, gerçekte 50 yıldan fazla süregelen görüşemeler gibi, bu çalışmaların bir netice vermeyeceğini göstermiş oldu.
Akıncı görüşme sonrasında şu açıklamayı yaptı:
“Guterres, Kıbrıs Türk tarafının oynadığı olumlu rolün farkındadır.”
Rum Yönetimi Başkanı Anastasiadis ne açıklamalar yaptı?
Bakınız Anastasiadis’in “zamana oynama” taktiği olarak Guterres’e yapmış olduğu öneriye.
“Bundan sonraki dönemdeki görüşmeler iki aşamalı olmalıdır.  Müdahil tarafların tezlerinin incelenmesi için dolaylı temaslar yapılacağı bir dönem olması, ikincisinin ise, sürece yardımcı olmaları için  BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesinden faydalanılmasıdır.”
Şimdi buyurun pilava...
O tabloya ve yapılan açıklamalara baktığımızda, en iyi fotoğrafı Mustafa Akıncı koymuştur ortaya.  
“Guterres’in haklılığımızı tescil eder nitelikte bir anlayışa sahip olması.”
Köprülerin altından çok sular aktı geçti ve geçmeye de devam edecek.
Kıbrıs sorununa ilişkin Grant Montana’da yapılan beşli zirveden bir sonuç çıkmadığına göre, Rum tarafının şu taktiksel “iki aşamalı temaslar” martavalı hiç bir sonuç vermez.
Guterres, gerçekten Akıncı’nın dediği gibi herşeyin farkında ve Türk tarafının iyi niyet görüntüsü kafasında.
Sadece şuna parmak basmak lazım.
Sayın Guterres’in bizi anlaması yetmez.  Önemli olan Anastasiadis’in bu saçma tekliflerine “Olmaz” demesi ve gerçek anlamda Kıbrıs sorununa çözüm bulmak için Rumların akıllarını başlarına alması hususuna parmak basması gerekir diye düşünüyoruz.  Yani Guterres, daha gerçekçi olmalıdır.  Yoksa “İdare et ipler kopmasın” mantığı ile hreket ettiği sürece Kıbrıs sorunu katiyen bir adım öteye gidemez.
Bakınız 2018 yılı da bitiyor ve bir nesil, hayatını görüşmeler martavalı ile geçirdi.
İsterseniz geçmiş ikili görüşmelere bakınız.  Hemen hemen bütün ikili görüşmeler için ilk adımı ve ilk olumlu görüşleri ortaya koyanın Türk tarafı olduğunu göreceksiniz.
Cumhurbaşkanı neden New York’a gitti?
Sırf Türk tezlerini Genel Sekretere anlatmak ve “Bizim bu aşamada bundan öte yapacak başka birşeyim yoktur” demek için.
Zaten Guterres de Rumların tekliflerini görünce anlamıştır bu son hamlelerin bir işe yaramayacağını
Farkındaysanız Rumlar yeni bir taktikle yaklaşıyorlar konuya.  Anastasiadis aklınca BM Beş Daimi üyesini de işin içine çekerek, kendi lehlerinde bir ortam yaratacak.
Bir hatırlayın bakalım 20 Temmuz 1974 sonrasındaki Türk tekliflerine.
Denktaş Cenevre’ye giderken çeşitli haritalar çizerek görüşmelere oturmuş ama Rum görüşmeci Kleridis hiçbirine yanaşmamıştı.  Sonra da hatıralarında “bu teklifleri reddetmekle hata ettim” diye yazmıştır.  Tabii ki Kleridis birinci harekattan sonra anlaşmak için masaya oturmuş olsaydı, kesinlikle ikinci harekat olmaz, binlerce insan da (Türk veya Rum olsun) göçmen durumuna düşmezdi.
Yani diyeceğim şudur:
“Domuzun kuyruğunu kırk, elli sene mengeneye koyunuz, mengeneden çıkınca o kuyruk yine eğri olacaktır.”
İşte Rumların değişmezliği ve Kıbrıs sorunundaki çözümsüzlük.
Akıncı’nın New York’a gidişi bir görev miydi?
Evet görevdi.  O bağlamda Akıncı alnının akı ile gidip son değerlendirmelerini Guterres’in önüne koydu ve adaya döndü.  Bırakın Anastasiadis kafaları bulandırmaya ve zamana oynamaya devam etsin.
Kısacası Kıbrıs sorunu bu şekilde Rum yaklaşımları ile çözümlenemez.