İtalyan ve Fransız gaz ve petrol arama şirketleri ENI ve TOTAL’ın hizmetindeki Sapiem 12000 adlı sondaj kulesi, önceden planlanan şekilde 6. Bölge olarak tek toplumlu Kıbrıs Cumhuriyeti’nin belirlediği deniz bölgesindeki Calipso adlı noktada,  geçen gün matkap indirip delme çalışmalarına  başladı.
1963 yılından beri, uluslararası antlaşmalar ve anayasanın, Kıbrıs Türklerine tanıdığı devletteki ortaklık haklarını, yetki ve sorumluluklarını, sadece Rum toplumu çıkarlarına hizmet etmek adına kullanmakta olan tek toplumlu Kıbrıs Cumhuriyeti,  bu ihlallerini Kıbrıs sorunun yeni girmiş olduğu 55. yılında da maalesef pervasızca sürdürmektedir.
2. Cumhurbaşkanını Talat, daha sonrada 3. Cumhurbaşkanı Eroğlu ve halen görevde olan Cumhurbaşkanı Akıncı tarafından birçok defalar Rum tarafına önerilmiş olmasına rağmen, Kıbrıslı Türklerin doğu Akdeniz’deki gaz ve petrol arama faaliyetlerine adil bir şekilde dahil edilmesi ısrarla reddedilmiştir.
Rum tarafı bu olumsuz yaklaşımlarına gerekçe olarak, denizlerdeki hidrokarbon yataklarını araştırma ve çıkarma hakkının “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenlik  hakları” olarak algılamakta ve göstermektedir. Eğer iki toplumlu Kıbrıs Cumhuriyeti bugünlere kadar yaşasaydı yaşatılabilseydi, Rum savları yerinde olurdu.  Uluslararası antlaşmalar ve anayasaya rağmen, Kıbrıs Türk toplumunun  var olmadığı, tek toplumlu Kıbrıs Cumhuriyeti’nin  tek bacaklı, sadece Rum toplumunun var olduğu haliyle, bu davranışlara girmesi ne kadar meşrudur? Tabii ki geldik yine Gıbrız meselesinin dibine darı ekmeğe.
55. yıla giren tek toplumlu Kıbrıs Cumhuriyeti Birleşmiş Milletlerin sorunlu bir ülkesi olmaya devam etmektedir. Her altı ayda bir BM Güvenlik Konseyi toplantısına tıpış tıpış giderek raporlanıyor. 1964 yılından beri yılda iki kez bunun tekrarlandığını düşünürsek, yüzün üzerindeki toplantılarda Kıbrıs sorunu BM salonlarını işgal etmiştir. Ancak sorunlu ve tek toplumlu Kıbrıs Cumhuriyeti’nin BM üyeliği, bir şekilde Güvenlik Konseyi üyelerinin işbirliği sonucunda devam ettirilmektedir.
Sorunlu Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 1 Mayıs, 2004 yılında Avrupa Birliği’ne alınmasından tam bir hafta önce,  adada yaşanan iki eşit eşzamanlı referandumlarda, Türk ve Rum toplumlarının siyasal eşitliği Birleşik Federal Kıbrıs Cumhuriyeti  formülasyonu içerisinde yeniden tescil edildi. Referandumlar sonucunda Rum tarafının “hayır”ı ortak bir Kıbrıs devletinin kurulmasını önlemiş olabilir ancak 24 Nisan, 2004 günü eşzamanlı referandumları siyasal açıdan, hukuk açısından Kıbrıs Türklerinin bu adadaki eşit  toplumsal haklarını yeniden uluslararası boyutlarda tescil etmiştir.
AB’nin ve bu siyasal birliğin güçlü ülkeleri iyice bilmektedir ki, tek toplumlu Kıbrıs Cumhuriyetinin üyeliği demokratik, meşruiyet ve hukuksal açılardan sakattır,  en azından eksiktir. Kısaca AB kendi kurallarını da ihlal ederek, BM’nin tescilli sorunlu üyesini, üye olarak kabul etmiştir.
Kıbrıs sorunu kendi içerisine ithal etme “başarısını” göstermiş Avrupa Birliği ülkelerinin, doğu Akdenizde kendi hesapları içerisinde hareket ederken,  Kıbrıslı Türklerin ve Türkiye’nin meşru hak ve menfaatlerini tamamen ortadan kaldıracak şekilde hareket edeceğini düşünmek bile istemiyoruz. 
“Kıbrıs Cumhuriyeti”yim diyen,” büyük şirketlerle işbirliği yapıyoruz, onların da arkasında büyük devletler vardır” diyen  tek toplumlu Kıbrıs Cumhuriyeti dışişleri bakanı Kasulides’in , ve de doğu akdenizi tek taraflı parselleyen bir mentalitenin arkasında kimler ne kadar ve nereye vardır, yakında  ortaya çıkacaktır.
Burda  üzücü ve hayret verici olan husus, bu adayı Kıbrıs Türk toplumu ile, sonsuza kadar paylaşmak zorunda olduklarını bile bile,  Kıbrıslı Rum adadaşların, toplumsal haklarımızı çiğnemeye sıkılmadan  pervasızca devam etmeleri,  edebilmeleridir. O zaman Kıbrıslı Türkler sormazlar mı? Bu insanların bizlerle anlaşarak, ortak bir devleti paylaşmaya gerçekten niyetleri var mı? diye..Sormaya başladılar ve daha da yüksek perdeden soracaklar da.
Eğer Kıbrıs Türk toplumu da olası hidrokarbon yatakları projelerinde taa başından beri dahil edilseydi işler çok daha güzel olurdu her yönü ile ve bu gelişmeler Kıbrıs sorununun çözüm çabalarına da olumlu yansırdı kesinlikle.  Türkiye Petrolleri Anonim  Ortaklığı (TPAO) adına, Deepsea Metro-2 sondaj gemisi de yakında doğu Akdeniz çanağındaki çalışmalarına başlayacaktır.2018 yılında Gıbrız ve çevresinde gerçekleşecek olayların tüm ada insanları için de hayırlara vesile olmasını dileyelim.