‘’Bir devletin varlığı, onun 
başkaları tarafından tanınmasına bağlı değildir. ‘’
   1963’ten beri Kıbrıs’ta çözümü konuşuyoruz. Zaman yarım asrı çoktan geçmiş. Hala Kıbrıs’ta çözüm aranıyor!  2019 yılında da yeni bir çözüm sürecinin peşindeyiz
  Sanki Rum tarafının bu konuya olumlu bir yaklaşımı varmış gibi!
  Rumlar her defasında çözüm masasını devirmemiş gibi!
  Güney Rum kesiminin başına hangi yöneticisi gelirse gelsin, hedefinde Kıbrıs adasını Yunanistan’a bağlamak sevdası yokmuş gibi!
 Kıbrıs Türk’üne azınlık hakkından bir fazlasını vereceklermiş gibi!!!
 Yok, kardeşim olmuyor işte!
 Adada çözüme ulaşmak adına ‘’Federasyonmuş’’, ‘’Konfederasyonmuş’’, ‘’Gevşek Federasyonmuş’’ modelleriyle bu ısrarın niye?
 1983 yılından bugüne yaşayan, dimdik ayakta duran kendi kurduğun KKTC devleti yaşamın için yetmiyor mu o yerde?
 Türlü modeller için masaya oturmak niye? 
 Kıbrıs’ta bu model kabul olursa çözüm kalıcı olur dediler!  Ama her defasında Türk tarafından bir taviz daha koparıp gittiler!
 2019 yılına geldik, hala Kıbrıs’ta müzakere denir!
 2019 yılına geldik, hala Kıbrıs’ta çözümü konuşur siyasilerimiz!
 Anlayın artık! Rumlarla müzakere olmaz!
 Onların adada istedikleri bir tek şey var!
 O da; bu adanın sahibi de biziz, yöneteni de bizden başkası olamaz!  Zaten tüm dünya devletleri bu adanın resmi hükümeti olarak bizi tanır.
 Sen de bunu kabul et bitsin bu iş!!!
 Sanki Kıbrıs Türkleri 1955’leri, 58’leri yaşamamış. 63’lerde, 74’lerde toplu mezarlara gömülmemiş gibi…
 Sanki Rum’un türlü ambargolarıyla Kıbrıs Türk’üne yaşadığı topraklar zindan edilmemiş, edilmiyormuş gibi…
 Bugün, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ekonomisinin, müşterek milli davada iş birlikteliği yaptığı Anavatan Türkiye’ye muhtaç olması geçici bir olaydır. Türkiye’nin askeri desteği, adadaki varlığı uluslararası anlaşmaların verdiği garantörlük hakkı nedeniyledir.
 Bugün, dünya haritasında kimseden destek almaksızın, tek başına ayakta durabilen devlet yoktur. Rum tarafı üyesi olduğu AB’den, anavatanı Yunanistan’dan, işbirliği yaptığı Rusya, İsrail, Mısır, Fransa ve İngiltere’den destek almamakta mıdır?
 Bugün, Rum liderliği Kıbrıs’ta Helenizm için mücadele ettiğini açıkça ilan etmektedir. Yunanistan, Rum Ulusal Konseyi ve Rum Kilisesi bu mücadelenin en büyük destekçisidir.
 Rum liderliği, Yunanistan ile her konuda anlaşarak, görüş birliği içinde hareket ediyoruz diye övünmektedir.
 Kıbrıs Türk Halkı da Anavatan Türkiye ile uyum içinde hareket etmekle övünmeli, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini yaşatmak için mücadele etmelidir. Esas olan; genç nesillerin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinden vazgeçildiği takdirde, Rum çoğunluğun içinde istenmeyen ‘’Türkçe konuşan Kıbrıslı’’ muamelesi karşısında eriyip gidileceğini bilmesidir.
 Günümüz Kıbrıs’ında iki devletin varlığı göz ardı edilmemelidir. Kıbrıs’ta tarafların bugünkü durumu çoktan çözümü sağlamıştır.
 Olması imkânsız türlü çözüm arayışlarıyla masaya oturmak, sadece zaman kaybından ibarettir.
  Artık KKTC devletinin uluslararası platformda tanınması zamanı gelmiştir.  Bu noktada en son sözü halk söylemeli, Annan tuzak planını dahi referanduma sunan siyasiler! Bir de bu tanınma için halka gitmeli, KKTC meclisi adada iki devletli yaşam biçiminin onayı için referandum kararı vererek bu durumu Kıbrıs Türk Halkına sormalıdır.