Epey zamandan beri parmak basmak istediğim iki şey vardır.  Bunlardan birisi kitap, öteki de gazete kültürü.
Gazetecilikle yazarlığın kesiştiği noktada, “emek ve bitmeyen yıllar” gelir akla.
Gerçekten hiç düşündünüz mü bir gazete nasıl yayınlanır ve hangi aşamalardan geçerek elinize ulaşır.  Veya kitap...
Bugüne kadar yazılan kitaplar, gerçekte insanların günlük yaşantısında bir arkadaş gibidir.
Bir yazarın yayınladığı kitapların da hangi evrelerden geçerek hayat bulduğunu düşündünüz mü gazete gibi?
Şöyle KKTC’nin kitap ve yazarlarına baktığımda, sanırım genel dünya ülkeleri bazında KKTC’de yayınlanan kitaplar, bizim hayli nüfusumuzun üstündedir ve orantılı değildir.  Bu güzel birşey.  Lakin anlaşılmayan tek şey, bir yazarın kitaplarını piyasaya sürmesi ve o kitapların okurlar tarafından kabul görmesidir.
Yerli yazarlarımız ne kadar zorluklarla yazdıkları kitapları yayınlarlar...
O bir emektir ve göz nurudur.
Bir yazarın ne gecesi, ne de gündüzü vardır kitap yazmak için.  En elzem zamanlarını kitap yazmaya ayırırlar.  Lakin bunun kıymetini kim bilir?
KKTC gibi bir ülkede büyük yayıncılar yoktur, yazarlara destek versin.  Bir kitabın oldukça büyük maliyeti olur genellikle.  Devlet bu yayınlara destek vermediği gibi, yazar kendi yağı ile kendi ciğerini kavurur.
Hakkı olana hakkını verrmek lazım.  Bütün yazarların kitaplarının satışına, başta Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı olmak üzere, gerek Meclis Başkanı, gerekse Dışişleri Bakanı bu tür yayınlara destek verirler, sağ olsunlar.
Esasında Cumhurbaşkanlığı’na ziyarete gelen ünlü zevata bu kitaplar dağıtılır.  Dağıtılırken de bizim geçmişimiz gözler önüne serilir.  Geçmiş yaşanmışlıklarımız açısından bu kitapları okuyanlar, kendi boşluklarını doldururlar.
İnternet çıktı çıkalı, artık gazete ve kitap okuma kültürü de azaldı.  Günlük gazeteleri alışkanlık haline getirip evimize gazete almamıza karşın, bazı kişiler, “Ben niye gidip gazete alayım?  Bütün haberleri günlük internet sayfasından okuyorum” derler.
Yani değişen dünya değerleri ve dünya teknolojileri herşeyi bu noktaya getirdi.
Şimdi size soruyorum...
Güzel bir kitabı alıp kendinizi o kitabın içine gömmek mi daha lezzetlidir, yoksa internet vasıtasıyle bazı bilgilerin alınması mı?
Avrupa ülkelerine gittiğinizde mutlaka otubüs veya trene binmişsinizdir.  Bilmem dikkat ettiniz mi?
Trene binen olgun veya yaşlı çağda bir kadın oturur oturmaz çantasından kitabını çıkartır ve okumaya başlar.
Bu, aileden gelme bir alışkanlıktan kaynaklanır.
Bireyin ayrı ayrı zevkleri ve renkleri vardır.  O bağlamda seçtikleri kitaplar, mutlaka onun zevkine ve gerçeklerine dayanır.
İnsanların kimileri teknik ve araştırma kitaplarını, kimileri romantik aşk romanlarını, kimileri de sanatla ilgili kitapları seçerler.  Tabii ki politik ve biyografik kitapların okuyucuları da hayli kabarıktır.
Zaman zaman yapmakta olduğum belgesel kitap çalışmalarında, konuyla ilgili pek çok kitabı elimin altında bulunduruyorum.
Örneğin rahmetlik Hamit Vurana’nın “Kuzey Batı Dillirga” adlı eseri, müthiş bir çalışmadır ve pek çok insan için de kaynak teşkil etmektedir.
Eski Limanlar Dairesi Müdürü Enver Yetkili’nin hazırlamış olduğu kalın bir kitap vardır.  Kıbrıs’ın gelmiş geçmiş liman hareketi, belgelerle anlatılıyor o kitapta.
Ahmet Cemal Gazioğlu’nun yayınlamış olduğu pek çok belgesel kitap vardır.  Bunlar uzun ve tahammül isteyen derinlikli çalışmanın ürünüdür.  Önemli olan kitap ve gazete yayıncılığını takdir etmek ve sırası geldiğinde maddi ve manevi katkıda bulunmaktır.
Merhum KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın kitaplarını ve verdiği emeği de unutmayalım.
Rahmetli Denktaş’a bir gün sormuştum.
“Efendim, yayınladığınız kitap sayısı ne kadardır?”
O da bana şöyle bir yanıt vermişti:
“Ssyısını ben de unuttum yahu Güvenir” demişti.
Lakin Denktaş’ın hayat verdiği o kitaplar, Kıbrıs Türkü’nün siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik yapısına çok büyük maya olmuştur.
Ben de şöyle bir öneride bulunuyorum bütün Kıbrıs Türklerine.
“Elbette sizin de geçirdiğiniz acı dolu günler olmuştur.  O günleri yaşayan kişi veya kişiler, mutlaka anılarını yazmalıdırlar.”
Yani hayatı kitaplaştırmak ve geleceğe ışık tutmak..