Bugün mübarek Kurban Bayramı...  Bütün müslümanlar için kutsal bir gün...  Evvela yazımın başından, bütün okurlarımın Kurban Bayramı’nı yürekten kutluyorum.
Böyle günlerde her yazılan yazıda sevgi, kardeşlik ve dostluk temaları vardır.  Bayramın kutsallığını ve o derin anlamını idrak edebilmek için, insanın yüreğindeki bütün kinler ve nefretler fırlatılıp atılmalıdır.
Genellikle bayramlar üzerine camilerde veya televizyonlardaki dini konuşmalarda hep bu güzel duygular dile getirilir.
Esasında bugün kaleme alacağım “Bayram” yazımın diğer bayram yazılarımdan bir farkı olmasını istedim.  O nedenle “klasik” veya “kalıplaşmış” bayram mesajlarından ziyade, “Bayram”ın şarkılarımıza, günlük hayatımıza nasıl yansıdığına değinmek istedim.
Hani derler ya...
“Bayram gelmiş neyime, kan damlar yüreğime” o şarkıdaki gibi...  
Bu şarkının derinliğinde, sevinçle acıların çakışması ve tezatları vardır esasında.  Bir taraftan bayram gelmiş ama, adamın içi kan ağlıyor.  Herhalde bu şarkının sözlerini yazan şair veya söz yazarı, o anlamda ifade etmek istemiş duygularını.
Günlük hayamızın akışı içinde “Bayram” sevinci, çok önemli bir olayda şu ifadelerle anlatılır:
“Bugün evimizde bayram var!”
Bu sözlerin anlamını anlayabiliyor muyuz?
Uzun zaman evlatlarını bir araya getiremeyen anne babalar, yıllar sonra bütün evlatlarını yanında görünce “Bugün evimizde bayram var” derler. 
Bence o bayram, bir anne baba için en önemli bayram değil mi?
Hangi anne baba tüm evlatlarını bir arada görmek istemez?
O bir özlemdir...
Herkesin hayatında özlemler, acılar ve sevinçler vardır elbette. Özlemler, acılar ve sevinçler evrenseldir esasında.  İşin kökünde insan olmak var.  Şayet siz insansanız, savaşları, bireysel kavga ve kinleri düşünmezsiniz ama evlatlarınızı hep özlersiniz.
Öyle anne babalar vardır ki, yıllarca evlatlarını göremezler.  Hep o özlemle yanıp tutuşurlar.
Aile içi husumetler ve küslükler de bazen bütün evlatları bir araya getiremez.  Bu durum ise, bir başka acıdır anne babalar için.
O bakımdan insanın en sevdikleri evine misafir olunca, o gün, onlar için “Bayram günüdür” bana göre.
Kurbanlık koçlar da insanları yaşamlarında ironik bir varlık oluşturur.
Çok yakın iki dostun buluşmasında “Nerdesin be koç?  Çoktandır seni göremiyorum” sözleri yer alabiliyor.
Esasında “Koç” kelimesi iki anlamda kullanılır.
Özellikle Türkiye’de “Koç” kelimesi, “yiğit” anlamındadır.  Şayet bir komutan, kahraman bir askerin kahramanlıklarını takdir etme adına, “Hoş geldin koçum” diyebiliyorsa, o asker çok büyük işler başarmıştır demektir.
Lakin bizim şu minnacık Kıbrıs’ta.  O da, “Koç” kelimesinin eşi tarafından ihanete uğramış erkek için kullanılmasıdır.
Böyle bir duyumda fısıltı halinde konuşmalar başladı mı, “Bırak yahu P...gi,  Büyük koç.  Boynuzları hayli uzadı” derler.
Bir yerde koçluk, vefasızlığın da çağrışımıdır.
Sanırım şamanizmden gelen bir adet vardır.  Özellikle köy yerlerinde insanlar kapılarının üzerine boynuz çakarlar.  O boynuz çakmanın da nazardan korunma anlamı taşır.
Bayram günü doğan çocuklara, eskiden “Bayram” adını verirlerdi.  Yani mübarek bir günde doğan çocuğun da şansı olmalıdır diye düşünürler ve ismini “Bayram” koyarlar.
Biz Kıbrıslılar öyle aşırı dinci değiliz.  Özellikle Türkiye insanı, bayramlara, oruca, kurbana ve dini günlere çok büyük önem verirler.  Hiç bilemediniz, mutlaka Cuma namazına giderler.  Bayram namazlarını da hiç kaçırmazlar.
İşte bizim Kıbrıslılar da senede iki kez hatırlarlar müslümanlıklarını.  O da “Her bayram sabahı kılınan bayram namazları”dır anlayacağınız.
Birisine “Camiye gider misin?” diye sorduklarında, sanki her gün camiye gider gibi bir yanıt verir.
“Elbette giderim. Hem de her bayram, her bayram” der.
Her şeye rağmen hayat güzeldir ve sevinçler hep güzellikleri anlatır.  O bakımdan güzel ve sevgi dolu bir bayram geçirmenizi dilerim.