Krizler iş ve hayatın kaçınılmaz parçası.

“Ev Muhasebemizi” hatalı yönettiğimiz için, oluışan “ev ekonomisi krizinin” yeniden normale dönmesi için, aile içi iyi iletişime, dayanışmaya, koordinasyona ve kararlılığa ihtiyaç vardır. Neden? Hayal edilen, laik görülen müreffeh yarınlara daha hızlı ulaşılabilsin diye! Krizleri her çekirdek toplululuğun yaşadığı gibi; şirketsel, mahalli, ülkesel, ulusal ve uluslararası boyutlarda yaşandığı onlarca örnek sıralayabiliriz.

Ekonomik, iklimsel, sosyal, doğal riskler ve krizler; gündelik alışkanlıklarımızı değiştiren,  yaşam kalitemizi doğrudan veya dolaylı etkileyen faktörlerdir. Kamusal anlamda tüm bu olumsuz koşullarda, nasıl ayakta durabileceğimiz konusunda "risk yönetimi” becerimiz var mı? Yoksa acı patlıcanı kırağı çalmaz mı? Veya Bize dokunmayan yılan, bin yıl yaşar mı?

Ülkemizde, kumar, uyuşturucu, kadına şiddet, boşanma davalarındaki artış, trafikte sürat bağımlılığı bir çok riskleri barındırıyor! Öyle ki, trafikte yaşadığımız can ve mal kayıpları veya uyuşturucu sebebiyle yıkılan yuvalara, yaşamlara şahitlik etmek SOSYAL RİSKLERİN  ülkemizde boyut değiştirdiğinin, daha hissedilir olduğunun kanıtıdır.

Keza, kamu maliyesinin yönetimndeki “popülist siyasal kültür” ve yozlaşmış toplumsal değerlerimiz ne yazık ki hem ekonomik hem de sosyal riskleri çığ gibi büyütüyor! Adada yaşayan Kıbrıs Türk Toplumu’nu daha savunmasız hale getiriyor.

Doğal afetlerin, savaşların yol açtığı risklerin, sosyal ve ekonomik travmaları en derinden yaşayan ve tecrübe eden bir toplumuz.

Son günlerde, biyolojik salgıların dünyadaki olumsuz etkilerine şahitlik etmekteyiz.

Peki bu ani değişimler karşısında, yasal ve nesnel tedbirleri “oluruna bırakmadan” krizleri yönetebileceğimizi düşünüyor musunuz? Cevabınızı duyar gibiyim!!!

Toplumsal çöküşleri dahi tetikleyebilecek, “yeni dünyanın” risklerini elbette ki “popülist” anlayışla savmak mümkün değildir. Yukarıda bahsi geçen tehditlere karşı, devlet ciddiyetiyle, risk ve kontrollü risk yönetimi konularında, özellikle yerel yönetimlerin bilimsel yaklaşımlarla hazırlıklarını yürütmeleri gerekmektedir.

Bürokrasideki “aymazlığımız” konusunda, adımız çıkmış doksana, inmez seksene!

 Afet ve Risk yönetimi konularında, meclis ve mahalli meclisler çalışmalarını bir an önce tamamlamalıdır. Krizlere müdahalae konusunda, yetki karmaşasına neden olabilecek unsurlar bir bir ortadan kaldırılmalıdır. Acil müdahale ve karar-yetki alanları kesin ve net şekilde belirlenmelidir!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, risk yönetimi konusunda devrim yapmıştır.

Valilikler, Kaymakamlıklar, Belediyeler, Asker, Sivil Toplum Örgütleri... Koordinasyon ve hızlı iletişim becerilerini geliştirmiştir.

Elazığ depremi, Corona Virüsün yarattığı uluslararası biyolojik tehditi, Van’daki çığ felaketi ve Sabiha Gökçen havalimanındaki, üzücü havayolu kazası! Tümünde devlete bağlı kriz ekiplerinin profesyonel ve kararlı müdahalelerine şahitlik ettik. Olaylara müdahalede TC’nin teknolojik araçları da etkin kullanılması güven vermiştir. Son günlerde yaşanan olumsuzluklar neticesinde, yaralanan vatandaşlara acil şifalar, ömür bırakan insanların yakınlarına sabırlar diliyorum.

Krizler yaşamımızın bir parçası! “Hasarı” en iyi nasıl minimize ederiz, bütün mesele bu.