Ege Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Alahattin Kanlıoğlu ile çektiği fotoğraflar hakkında konuştuk.
Alahattin Kanlıoğlu, “benim yolculuğum 25 seneye yaklaştı. Bu yolculuk sırasında hobim mesleğim oldu. Şanslı birisiyim. Mezun olduğum okulda Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde akademisyen olma şansım oldu. Fotoğraf öğretiyorum, fotoğraf üretiyorum” dedi.

Soru: Öncelikle sizi tanıyabilir miyim?

Alahattin Kanlıoğlu: Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde Öğretim Üyesi olarak çalışıyorum. Branşım fotoğraf ve İzmir’de doğup büyüdüm. Mezun olduğum okulda da akademisyen olarak çalışıyorum.

Soru: Fotoğraflarınızda Manipülasyon ve Photoshop kullanıyor musunuz? Manipülasyona ve Photoshop’a sıcak bakıyor musunuz?

MÜMKÜN OLDUĞUNCA FOTOĞRAFI ÇEKERKEN BİTİRMEYE GAYRET EDİYORUM

Alahattin Kanlıoğlu: Bizim fotoğraf camiasında level ayarları dediğimiz  bir olay var. Pozlama tedavisi, renk doygunluğu, toz olmak, kadrajlamak gibi işlemler bir manipülasyon sayılmıyor. Manipülasyondan anladığım, fotoğraftan olan bir şeyin çıkarılması ya da olmayan bir şeyin eklenmesiyse ben bunu tercih etmiyorum. Ama manipülasyon yapana da neden yaptın demem. Benim üslubum açısından çok fazla tercih ettiğim bir durum değildir. Mümkün olduğunca ben fotoğrafı çekerken bitirmeye gayret ediyorum. Çerçeve anlamında, kompozisyon anlamında bunu öğretmeye gayret eden birisiyim.

Soru: Fotoğraf çekmeye nasıl başladınız. Neden fotoğraf?

Alahattin Kanlıoğlu: Bunun çok uzun bir hikayesi var. Ben üç erkek kardeşten birisisiyim. Bir ikiz kardeşim birde abim var. Ağabeyim kendi andacında “Foto Ahmet” olarak ismi geçen birisidir. Abim evde karanlık oda kurmuş. Fotoğraf makinası elinden düşmeyen kendi döneminde bir abiden bahsediyoruz. Andacında Foto Ahmet olarak bahsettikleri birisi.

Şimdi bakınca ilk etken ağabeyimmiş gibi zannediyorum. Çünkü evin içinde fotoğraf ekipmanları, agrandisörler, kartlar, baskılar, makinalar vardı. Ben ikinci üniversitem olarak; Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde okudum. Çınarlı Meslek Lisesi mezunuyum. Daha sonra Dokuz Eylül Üniversitesi Makine Resim Konstrüksiyon bölümünü bitirdim. Buraya geldiğimde birinci sınıfta biraz da tesadüfen bir fotoğraf topluluğu ile tanıştım. Hızlıca özetlemek gerekirse…

Okulun kafesinde oturduğum zaman  arkadaşlarım beni görüp “Hafta sonu fotoğraf gezimiz  var” dediler. 
Arkadaşıma “gelirim ama fotoğraf makinem yok” dedim. Arkadaşım da gezeriz bir yerler görürüz sorun olmayacağını söyledi. 

O dönem kampüste yeni bir alış veriş merkezi açılmıştı. Arkadaşlarım sırayla alış veriş merkezine gidip bir şeyler alıyordu. Sıra bana gelmişti. Benim de bir şeyler almam gerekiyordu. Oraya giderken yerde beş lira buldum. Parayı cebime koyup alış veriş merkezine gittim.  1994 yılından bahsediyorum Fujifilm 2’li paket gördüm ve fiyatı 5 liraydı. Parayı bulup filmi aldım. Makinam yok ama yine de yanımda bulunsun diye filmi yanıma aldım. Akşam vakti evime dönerken mahalleden arkadaşımla karşılaştım. “Ne yapıyorsun?” diye konuşurken, bir gezimiz var ama film buldum makinem yok muhabbetine girdik. 
Arkadaşım “ abim bir turistten makine aldı. Geziye giderken sana vereyim kullan” dedi.

Ben bahsettiğim geziye gittim. Bulduğum parayla iki film aldım ve makine de buldum. Gezide çektiğim fotoğraflarla da ödül aldım. Daha sonra fotoğraf topluluğuna dahil oldum. Birazda motive olmuş bir şekilde kaldığım yerden devam ettim. 

Fotoğraf konusunda alt yapımın oluşmasında abimin de etkisi var. Evde fotoğraf malzemeleri, kadrajda bol fotoğraf görmeye, alışmış bir zihin ve gözün etkisinin olduğunu düşünüyorum. Bu şekilde devam ettim.

Soru: Fotoğraf çekerken etkilendiğiniz kimse var mı?

FOTOĞRAF TARİHİNDEKİ ÖNEMLİ İSİMLERİN NELER YAPTIKLARINI TAKİP EDİYORUM

Alahattin Kanlıoğlu: Herkesin etkilendiği birileri vardır. Ben somut bir isim vermek istemem. Çünkü somut ismi takip edip, idolüm budur, bunu takip ediyorum dediğim birisi yok. Ben şunu yapıyorum ve arkadaşlarımın da bunu yapmasını öneriyorum. Fotoğrafa başladığımdan beri iyi fotoğraf başlığı altında örnekleyebileceğim şeyler nedir? Sorunu sürekli araştırdım. Hala daha fotoğraf sitelerini takip ediyorum. Bu sitedeki iyi fotoğrafları takip ediyorum. Fotoğraf tarihindeki önemli isimlerin neler yaptığını, yaptıkları projeleri takip ediyorum. Tek bir ismi takip etmenin doğru olmadığını düşünüyorum. 

Soru: Kitaplar deniz, yeni başlayanlara ve fotoğrafçılıkla ilgili kitap arayışında olanlara kitap önerisinde bulunur musunuz?

FOTOĞRAF GÜNÜMÜZDE ÇOK BÜYÜK BİR ENDÜSTRİ

Alahattin Kanlıoğlu:  Fotoğraf, günümüzde çok büyük bir endüstridir. Bu sayede fotoğraf üreticileri, lens üreticileri, makinelerin kartları var. Fotoğrafın etrafında çok büyük bir endüstriden bahsediyoruz. Bu endüstrinin çıkışında da Kodak Firması var. 

SİZ DÜĞMEYE BASIN GERİSİNİ BİZE BIRAKIN

Firma “siz düğmeye basın gerisini bize bırakın” sloganıyla insanlara makinalar ürettiğinde o zamanlarda zihne eklenen bir bilgi vardı. Fotoğraf çekmek = düğmeye basılarak yapılacak çok kolay bir şey… Bu endüstrinin vaz geçmeyeceği bir şeydir. Şimdi bize şunu söylüyor. “Fotoğraf sanatçısı mı olmak istiyorsunuz? Tabi mümkün. Neden olmuyor biliyor musun? Benim fotoğraf makinamı almadın. Benim lensimi satın aldığında, benim kursuma katıldığında Ahmet, Mehmet Fotoğrafçısı olabilirsin. “

Tabir-i Caizse kimliği ve sanatçı kimliğini pazarlamak bir ürünü satın alarak olabilecek bir şey değildir. Bu yanlışın peşine düşen bir sürü arkadaşım var. Fotoğraf görsel bir dil temelinde, bir dili konuşmak için o dilin temel dil bilgisini bilmeniz gerekiyor. Eğer temel fotoğrafçılık bilgilerine sahip değilseniz. Diyafram, Enstantene, ISO ne işe yarar, objektif görüntüde neyi değiştirir bilmiyorsanız; bunları daha doğru düzgün birisinden, doğru bir kurstan öğrenin. Üzerine birde bir dili bilmek o dili bilmek o dilde eser vermeye yetmiyor. Yani ben Fransızcayı öğrenebilirim. Bu dilde sadece dilekçe yazabilirim. Bir şiir yazamam. 

KİTABA YATIRIM YAPMALARINDA FAYDA VAR

Ne yapacağınız; zihninizde, yüreğinizde bir şey olmasıyla ilgilidir. Bu yüzden yazılmış eserleri okumanız gerekir. Türkiye’de en çok yapılan yanlış “ insanlar fotoğraf yarışmasına parayla katılmayı uygun görüyorlar.” Çünkü orada bir sergileme aldığında başarılı bir sanatçı sıfatıyla, fotoğraf sanatçısı kimliğini üzerine giyebilecek. Bunun peşinden koşuyor. Bunu yapmadan önce, bir kitaba para vermek istemiyor. Kendisini beslemek istemiyor. Bu dilde yazılmış eserlerin, daha önce yapılmış işlerin neler olduğunu çok yapmak istemiyorlar. Aslında yanlış burada, bunu fark edip önce kitaba yatırım yapmalarında fayda var. 

Teknik olarak, temel fotoğrafçılık bilgilerini anlatan çok güzel kitaplar Türkçeye çevrildi. Daha da zoru ve en önemlisi içerik olarak sizi güçlendirecek. Zihninizi ve yüreğini de dolduracak önemli kitaplar var. David Hurn’un bir röportajı var Fotoğrafçı Olmak üzerine diye… Bu röportaj zihin açıcıdır, faydalıdır. Yoksa Diyafram, Enstantene, ISO, ışık kompozisyonu bunları internetten de bir şekilde ulaşıp kendinizi telafi edebilirsiniz. 

FOTOĞRAF YOLCULUĞUM 25 SENEYE YAKLAŞTI; YOLCULUK SIRASINDA HOBİM MESLEĞİM OLDU FOTOĞRAF ÜRETİYORUM

Benim yolculuğum 25 seneye yaklaştı. Bu yolculuk sırasında hobim mesleğim oldu. Şanslı birisiyim. Mezun olduğum okulda Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde akademisyen olma şansım oldu. Fotoğraf öğretiyorum. Fotoğraf üretiyorum. Bunu için bana para veriyorlar. Bunca yıllık birikimime ve tecrübe rağmen, çıkan her türlü fotoğraf yayınlarına para verip almayı tercih ediyorum.  Çünkü içinde bulabileceğim bir örnek benim bir konuyu başka birsine daha iyi anlatmama vesile olabilir. Birine dokunma şansını yaratabilir. Bir konuyu daha iyi örneklendirir. Bana daha iyi anlatma şansını verir. İnsanlar bunu lütfen böyle düşünsünler. Önce dilbilgisini doğru kişiden öğrensinler. İyi bir eğitmen ve iyi bir temel fotoğrafçılık kurslarından iyi bir eğitim alsınlar. Daha sonra da bol bol kitap okusunlar. 
Fotoğrafçılıkla ilgili yapılmış işleri araştırsınlar. Dolayısıyla tek bir kitap önermenin de bir anlamı yok. 

Soru: Yarışmalar üzerinden gidecek olursak, yarışmaların fotoğrafta yeni başlayanları olumsuz etkilediği sadece yarışmadaki fotoğrafları takip etmeye başladıkları veya yarışma odaklı fotoğraf çekerek “tek kare fotoğrafçısı” yönünde eleştiriler ve yorumlar var. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz.?

Alahattin Kanlıoğlu: Benim de ilk fotoğrafla gittiğim geziden ödül almam beni motive etti. Bu yönünü eksik bırakmayalım. Evet, herkeste işe yarayabilir. Fotoğraf sanatçısı olmak yada görsel diliyle ardına bir eser bırakmak tek tek fotoğraftan daha fazla bir şeydir. 

Proje çalışmak, gösteri yapabilmek, sergi açabilmek ya da daha önemlisi günümüzde benimde hayalim olan Foto Book dediğimiz kitaplar üretebilmek, albümler bırakabilmek daha önemlidir diye düşünüyorum. 

“TÜRKİYE’DE SOKAKTAN GEÇEN İNSANLARA, FOTOĞRAF SANATÇISI OLARAK KİMİ TANIYORSUNUZ?” DİYE SORSAK. 

Türkiye’de sokaktaki insanlara fotoğraf sanatçısı olarak kimi tanıyorsunuz? Diye bir soru yönelttiğiniz de ilk akla gelen isim rahmetli Ara Güler’dir. Ama insanlar Ara Güler’in kaç tane fotoğrafını tanırlar? Bir, iki, üç… Bu benim içinde böyle arkamda çok fazla fotoğrafla beni anmayacaklar. O yüzden öğreteceğim şeylerin çok nitelikli projelere ait işler olması çok daha kıymetlidir. Kitabının olması çok daha kıymetli. 

İKİ TARAFTA BULUNDUĞUM İÇİN SÜREKLİ ELEŞTİRİLDİM

Yarışmaları tamamen negatif değerlendirmeyi doğru bulmuyorum. Yarışmalar insanı motive eder. İnsanın ilgi duyduğu alana daha çok sahiplenmesine neden olabilir ama burada işin ucunu kaçırıp; yarışma sayesinde aldığınız sergileme ve ödülle kendinizi sanatçı zannetmeniz veya etrafınızda oluşturduğunuz küçük sosyal grubunda “Üstat harika olmuş. Bravo sana sanatçı oldun” havasını yaratmak istiyorsan bu bir süre sonra sana da yalan söylemeye başlar. Bir süre sonra o yalanın içinde de kaybolabilirsin. İnsanlar lütfen bunun farkına varsınlar. Tabi ki yarışmaları takip edip, etmemek kendilerine kalmış bir durumdur. Ben bir akademisyen kimliğiyle hem yarışmacı safında oldum hem de jüri safında yer aldım. Bazı gerekçelerle jüri olmayı tercih ediyorum. İki tarafta da bulunduğum için sürekli eleştirilerde bulundum. “ Bir hocasın neden yarışıyorsun?” diye.

BİLENLERLE OYNAYINCA KAZANMAYA BAŞLADIM

İnsanların zihni şöyle çalışıyor; kendi öğrencilerimden örnek vereyim. “Hocam siz katılıyorsanız ben katılmayayım.”  Ben böyle düşünseydim asla başarıya ulaşamazdım. Bunu çok ta güzel bir metafor üzerinde anlatabilirim. 9 Eylül Üniversitesi’ndeki okulum iki yıllıktı. İkinci seneden üçüncü seneye uzadığında kahve kültürüyle tanıştım. Kahve kültürüyle birlikte bilardo oynaya başladım. Hiçbir şey bilmiyorum. Eğer oynayanlar varsa bileceklerdir. Hesabı kaybeden öder diye bir kural vardır. Çok para ödedim ama hep bilenlerle oynadım. Bilenlerle oynayınca artık kazanmaya başladım. Bu böyle olmalı. 

Biri yarışmada derece aldın o seni onore edecekse iyi insanlarla yarıştığın bir yarışma daha kıymetli. Bir kurs alacaksan; kimden aldığın, nasıl background’u sana nasıl öğreteceği…

Eğer metaforik anlamda söyleyeceksek iyilerle oynayarak, iyileri seçerek başarı elde ettiğinde o daha kıymetli ve başarılı olacaktır. 

Soru: Fotoğrafa ilgi duyan ve yeni başlayanlar için bir tavsiyeniz var mı?

Alahattin. Kanlıoğlu: Fotoğraf benim için gündelik hayatın içinde her şeyiyle tükettiğiniz hayatın modern hayatın içinde… sabah kalkıp akşam yatana kadar kendi ömrümüzü tükettiğimiz, paramızı tükettiğimiz, sağlığımızı tükettiğimiz, ilişkilerimizi tükettiğimiz dünyada ardınıza bir şeyeler bırakmak için bireysel bir alan. İkinci bir kişiye ihtiyaç yok. 

Elbette ki ilgi ve zaman meselesidir. İlginiz olur, zaman ayırabilirsiniz, öğrenciyseniz paranız yetmez. İşe başladığınızda; paranızda olaya başlar, ilginiz hala daha vardır. Bu sefer zaman ayıramazsınız. İşte bu denklemin dört dörtlük olduğu bir grup yok. Olmayacaktır. 

Bunun farkına varıp; bir şekilde ardınıza bir şeyler bırakabileceğiniz bireysel bir alanda doğru kişilerden kurs alarak, eğitimini alarak, kitap okuyarak… 180 yıllık geçmişi olan bir şeyden bahsediyoruz.  Bu süreçte adını fotoğraf tarihine yazdırmış; fotoğrafçıların yaptıkları işleri inceleyerek “Neden önemli?” olduğunu sorgulayarak, fotoğraf üreterek ve onları daha tecrübeli insanlara değerlendirterek ilerleyebilirsiniz. 

En sonunda geleceğiniz son nokta şu; birisine ihtiyaç duymazsınız. Kendi kendinize “bu fotoğraf neden olmadı?” sorusunu sorup, oradaki yanlışı gördüğünüzde ileri bir adım atma şansınız var.

Siz ilgi, zaman ve para ayırdıkça ve kendiniz sorguladıkça “neden oldu?” değil. “    Neden olmadı?” diye sorguladıkça ve zihninizi de doldurdukça fotoğraf yolunda hızla ilerleyeceğiniz garantidir. Kendi adımlarınızla nereye ulaşacağınızın garantisi yok ama başladığınız yerden ilerleyeceğiniz garantidir. 
Haber: Esengül Aykaç
Fotoğraflar: Dr. Alahattin Kanlıoğlu
VATAN ÖZEL

Editör: Mehmet Kasimoglu