Lefkoşa Belediyesi’nin bisiklet projesi müthiş ilgi görüyor.  Özellikle gençlerin ilgisi herşeyin üzerinde.
Bu proje hayata geçirilirken önce yadırgamış, sonra projenin detaylarını öğrenince takdir etmiştim.  Mesela “Bisiklet Projesi” nedir diye ilk soru sorulduğunda, insanın aklına türlü şeyler gelir.  Lakin alışık olmadığımız veya bugüne kadar gözlemlemediğimiz bir gerçeği öğrenince bayağı insan mutlu oluyor.
Geçmişte  bisikletin insan hayatındaki önemine değinen yazılar yazmıştım.  O yazıları yazmamın nedeni, insanların artık arabalarından inip yeniden bisiklet hayatına dönmelerini sağlamak içindi.  Bu bağlamda bazı ülkelerin bisiklet alışkanlığına da değinmiştim.  Tabii ki insanlar bisiklet kullanmaya başlayınca da devletin akaryakıt sorunu da asgariye iniyor.
Hele bir düşünün bakalım...  Özellikle Çin ve Japonya’da insanlar, işlerine gelip giderken hep bisiklet kullanırlar.  Yani sokaklar, en az arabalar kadar, belki de daha fazla bisikletlerle dolar taşar.  Hatta yaşamın bir parçası olan bisikletler için bile park yerleri ve özel durak yerleri vardır.
Bisiklet kullanmak bir kültür meselesidir. Veya bir alışkanlık...  Geçmişte o yokluk dönemlerimizde hemen hemen hepimiz bisiklet kullanırdık.  Mesela 21 Aralık 1963 sonrasının ambargolar döneminde arabası olanlar benzini adeta damla damla kullanırlar, hayat kısmen normale dönünce o damla damla kullandıkları arabaları ile şöyle Gönyeli çıkışına kadar uzanırlar ve ailelerini gezdirirlerdi.  O geziden sonra arabalarını yeniden garaja kilitleyip, bisikletleri ile iş yerlerine gelip giderlerdi.  O dönemlerde müsteşarların bile bisikletle işlerine gelip gittiklerini biliyor musunuz?  Şimdiki gibi o zaman bolluk yoktu.  Şimdi değil müsteşarların, şube amirlerinin ve hatta odacıların bile altlarında RHA’lar verdır.  Yani bolluk yıllarımız...
İşte o yokluk dönemleridir ki bizi hayat gerçekleri ile karşı karşıya bırakmıştı.  Hani insanın “ilk bisikleti” dediği şey var ya...  İnsan ilk kez bisiklet sürmesini öğrenince, hiç bisikletten inmek istemez.  O çocukluk yıllarımda, İkinci Dünya Savaşı’nın korkunç izlerinde rahmetlik babamın bisikletini kullanırdık, ağabeyimle.  Sonra kendi bisikletim olunca, artık her yere bisikletimle gidip gelmeye başlamıştım.
Anımsıyorum, ismi “Plum” olan bir Fransız veya bir Alman bakan, bakanlıktaki görevleri bitince, makam arabasını bakanlık binasında bırakır, bakanlıktaki bisikletine biner, evine ve diğer işlerine bisikleti ile gidip gelirdi.  Hatta gazeteciler onun bir resmini çekmişlerdi.  O “Plum” dediğim bakan bisikletine binmiş, kemanını da bisikletinin arkasındaki heybeye koymuş ve oda müziği çalışmalarına katılmak için yollara düşmüş.  İşte çağdaş insanın yaşam felsefesi budur.  Avrupa ülkelerinde bu tür şeylere rastlamak mümkün.
O bakanın bütün şahsi işlerini bisikleti ile yapması, tabii ki insanın aklına bir başka şeyi getiriyor.  Hani derler ya...  “Devlet malı deniz, yemeyen domuz” diye.  İşte kendi hayatımızda bütün resmi araçların nasıl tepe tepe kullanıldığına tanık oluyoruz.
İşte insan hayatındaki gerçekler bunlardır.  Çok gelişmiş ülkelerde imar açısından bütün yol boyunca yapılan kaldırımların daha da iç kısımlarına bisiklet parkurları yaparlar.  Ne kadar güzel birşeymiş estetik olarak o bisiklet hatları...  O bisiklet hattında bisiklet sürmek de bir güvenlik meselesini getiriyor akla. Yani bisiklet hatları olmayan kentlerde bisiklet sürücülerinin canları avuçlarında giderler gidecekleri yere.
İnternete girerseniz, hangi ülkelerin nasıl ve ne kadar bisiklet kullandıklarını görürsünüz.
Gerçekten çok gelişmiş ülkelerde meydanlara, önemli iş merkezlerinin hemen dışına, futbol sahalarının yanıbaşına ve daha nice insanların yoğun oldukları alanlara bisiklet park yerleri ve bisikletler konmuştur.
Lefkoşa Belediyesi kendi sınırları içine pek çok bisiklet yerleştirmiş ve modern bir sistemle, o mekanlara yerleştirilen bisikletler, kredi kartı marifetiyle kilitli oldukları yuvalarından alınarak sürücüler tarafından çözülüyor ve kullandıkları sürenin bedeli kredi kartına otomatik olarak işleniyor.  Yine edindiğimiz bilgilere göre Lefkoşa kentinin tamı tamına 42 bisiklet stasyonu kurulmuş ve bu stasyonlara tam 410 bisiklet yerleştirilmiş
Ne büyük bir teknoloji.   Gelişen çağımızın bir gereği olarak bisiklet de hayatımıza yeniden girmiş oluyor.
Bu proje ilk kez gerçekleştiğinde şu soru gelmişti aklıma:
“Hırsızlar bu bisikletleri çalmazlar mı?”
İlgililere sordum.  
“Bu mümkün değil sisteme göre.  O nedenle herkes gönlünü ferah tutsun, tek bir bisiklet dahi çalınamaz.”
Lefkoşa Belediyesi’nin bisiklet projesi, insanların hem spor yapmasını, hem de pratik ulaşımlarını sağlamasına yardımcı oluyor.  Sadece o mu?  Üstüne üstlük, kredi kartı ile park edilmiş bisiklet yuvasından alındı mı, hemen hesaba yazılmaya başlıyor.  Yani bisikletler marifetiyle belediyenin bütçesine de bayağı para düşüyor.
Nostaljik olarak bisiklet sürme tutkusunu yeniden yaşamak isteyen yaşı ilerlemiş insanlar bile Lefkoşa Belediyesi’nin bisikletlerini kullanıyorlar, spor yapmak için.  Genel anlamda gözlemlediğim şey, bütün gençlerin bisiklet park alanlarındaki bisikletlere çok büyük ilgi göstermeleridir.  Özellikle üniversiteli gençler müthiş bisiklet tutkularını Lefkoşa Belediyesi’nin bisikletleri ile gidermiş oluyorlar.
Gerçekten Lefkoşa Belediyesi’ni şu bisiklet projesini gerçekleştirdikleri için hem Belediye Başkanı Harmancı’yı hem de ekibini yürekten kutlarım.
Yani bisiklet deyip geçmeyin.  İşte hayatımızın bir parçası bisiklet!...