Haftanın en önemli olayı nedir bilirmisiniz?
İki liderin bir araya gelmesi değil!
Çünkü iki lider bir araya kerhen geliyorlar.
Maskatları iş tutmak, sonuç almak değil; ayak sürümektir.
Oysa bu hafta gerçekten iş tutmak isteyen kuruluşların toplantısı yer aldı Lefkoşa’da.
Kıbrıs Türk Ticaret Odası, Rum Ticaret odası ve de Türkiye ile Yunanistan’ın Ticaret Odaları Birlikleri Kıbrıs’ta çözüm ve işbirliği için bir araya geldiler.
Adı geçen ticaret odaları başkanları Kıbrıs’ta bir çözümün, yalnız Kıbrıs için değil, daha geniş bir alanda, ekonomik ve refah bağlamında, çok büyük fırsatlar yaratacağı konusunda fikir birliğine vardılar.
Sürdürülebilir, işleyen ve hakca bir çözümün Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs arasında işbirliği ve ticaretin yapı taşı olacağını vurgulayan oda Başkanları ayni işbirliğinin Avrupa Birliği ve Ortadoğu’ya kadar tüm bölgeyeb yayılabileceğine de vurgu yaptılar.
Çözüm için büyük bir müjdedir bu olay.
Çünkü bu insanların varlık nedenleri ve gelişmeleri kavgaya değil barış, istikrar ve işbirliğine dayalıdır.
Bu kesimler ülkelerin özel sektörünü oluşturmaktadır.
Ve özel sektör insanları pratiktirler ve pragmatiktirler.
İstikrar ve işbirliğinin herkese fayda sağlayacağını bilen insanlardır bunlar.
Politikacılar gibi soyut kavramlar içerisinde kaybolmazlar.
Onların maksatları hep birlikte varolmak, hep birlikte kazanmaktır.
İnsanların global vizyonları vardır.
Onun için bu insanlar bizdeki yerellerden farklıdır.
Ve devreye girmeleri biz çözüm için umutları artırmaktadır.
Kararlıdırlar da.
Üç ay sonra bir kez daha İstanbul’da buluşacaklar.
Her üç ayda Kıbrıs’ta müzakereleri yürütenlerden hesap sorarcasına...
***
Haftanın ikinci olayı Liderler görüşmesi idi.
Görüştüler de ne oldu derseniz kocaman bir hiç.
İleriyye gideceklerine geriye gittiler.
Görüşmeden sonra umut kırıcı bir takım söylemler uçuştu havada.
Eroğlu, “Dönüşümlü başkanlıktan vazgeçemeyiz” diyor.
Hele bir de nereden vazgeçebileceğimizi söylese ya.
Söylemiyor, söylenmiyor.
Bu demektir ki hiçbir şeyden vazgeçmeye niyetimiz yok.
Peki nasıl olacak şu “al-ver” olayı.
Müzakere ortamının olmazsa olmaz şartı esnekliktir.
Biz ise kaskatıyız.
Hem şu var.
Hangisi daha iyi, tartışıldı mı?
Tabii ki kamuoyu önünde.
Nedir vazgeçemeyeceğimiz? Dönüşümlü Başkanlık!
Peki ama bir de 1960 Anayasasından gelen başkan yardımcılığı da var.
O da bir seçenek.
Sonra öyle 20 ay 20 ay dönüşümlü başkanlık dediniz mi çapraz oyu da gündeme getiriyor.
Oysa çapraz oy Türk tarafı için hiç mi hiç kabul edilemez bir olay.
Herneyse bizim müzakere heyetinin mantığını anlamak zor.
Ana muhalefet partisi CTP’ninkini de anlamak zor.
Dışişleri Bakanı Nami “Karamsarım!” diyor.
Gel gör ki Parti olarak raydan çıkmak üzere olan müzakereleri rayına oturtmak üzere ne gayret gösteriyor CTP.
Anlayabilen beri gelsin.
Bazen ne düşünüyorum biliyormusunuz?
Bu toplumda herkes statükodan memnun diye düşünüyorum.
Neyse ki şu Ticaret Odaları olayı oldu da umudumu hala koruyabiliyorum.