Geçen hafta Maraş’ın sahil şeridinin açılması ile Rumların ünlü zengini Andreas Lordos’un oğlu Dimitri Lordos, ilgililerden izin alarak açılan bölgeyi gezdi, doğduğu evi ve arkasında bıraktığı otellerini gördü, hatta anılarını yaşadı.

            Şayet empati yaparsak, Dimitri Lordos’un duygularını daha rahat anlamış oluruz.

            Empati yaparak konuyu irdelemeden, Maraş’ın neden ve nasıl bu hallere geldiğine iyice bakmak lazım...

            Bir defa Dimitri Lordos bilmelidir ki, 46 yıl kendi malını kullanamamanın ve bu sessiz şehrin sorumlusunun Türkler değil, kesinlikle Rumlardır.  Rumların kafasındaki gerçek, adanın tümünün Yunanistan’a ilhak edilmesiydi.  Lakin birşeyi unutmuştu Rumlar ve Yunanlılar.  O da, Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğü...  O nedenle Dimitri Lordos’un Türk düşmanı kesilmesine hiçbir neden yok.

            Yunan Juntası ile Rum fanatizminin eseri olarak önümüzde duruyor o ölü kent ve bölünmüş Kıbrıs.

            Bunları kaç kez yazdık, kaç kez çizdik.  Tekrarlamaya gerek yok.  Esas mesele Dimitri Lordos’un yaptığı açıklamalar ve olası bir Maraş dönüşümünün getirecekleridir.

            Dimitri Lordos vurgu yapıyor Maraş’a yerleşme biçimine.

            “Mallarımın iadesi halinde, açılımın hemen ardından evime dönüp, otellerimi yatırım amaçlı yeniden restore edeceğim.”

            Bu sözlerde bir gerçek payı var bence. 

            Onun bu sözleri kafamda şu sorunun belirlenmesini sağladı.

            “Şayet Maraş, eski mal sahiplerine iade edilirse, Lordos bu işin öncüsü olur ve arkasından bir kısım Rum’u Maraş’a taşır mı?”

            İş bu noktaya gelirse ve Lordos kafasındaki stretejiyi fiiliyata dönüştürürse, şunu da bilmelidir ki, kuzey topraklarında, yani KKTC idaresi altındaki yerleşimlerde, tümden KKTC yasalarına uyacak, otellerin çalışma izinlerini KKTC Turizm ve Planlama dairesi’nden alacak, otelin pazarlanmasında kuzey turizmcileri ile işbirliği yapacak.  Hatta otel işletmeciliği ile ilgili vergilerini KKTC maliye hazinesine ödeyecek.

            İş o noktaya gelirse bazı gözlemler olacak...

            Mesela yaşanmış olan onca savaş, giden onca can ve akan kanlar, katliamlar ve kayıp insanlar “acıların kitabında yer alırken” Lordos’un ifade ettiği “açılımlar” nasıl şekillenecek Maraş gerçeğinde?

            İş bu raddeye gelmeden, herhalde Vakıflar’daki Osmanlı arşivleri açılacak ve Lordos’un mallarının üzerinde oturduğu arsa ve arazilerin mülkiyeti araştırılacak.  Bu da KKTC için yeni bir açılım olmuş olacak.  Şayet Lordos’un mallarının bir kısmı Vakıflara aitse,  KKTC ilgililerinin vereceği karara, Lordos ve onun gibilerin boyunları kıldan ince olacak.

            Hatta Vakıfların bu çalışmayı şimdiden başlatması gerekir diye düşünüyorum.  Zaten onlar geçmişte köklü bir çalışma yapmışlar, Vakıf mallarının belirlenmesi için.

            Gerçekten Dimitri Lordos’un Maraş hayalleri, hiç de yabana atılacak hayaller değildir.  Belki Lordos bir anlaşma için anahtar olur Kıbrıs sorununda.

            Sanırım onlar da anlamışlardır savaşın kimseye bir yarar sağlamadığını.  O nedenle Lordos, önce kendi fanatiklerine sorması lazım, “Bizi bu duruma neden getirdiniz ve mallarımıza mal diyemedik?”

            Geçmiş iskan çalışmalarımızda hemen hemen bütün bölgelerde Lordoslar’ın büyük yatırımlarına rastlardık.  Devasa vinçler, karkas binalar ve gökdelenler...  Gerek Girne, gerekse Gazimağusa’da...

            O bakımdan insani açıkdan Lordos’a hak vermemek elde değil.  Yani evrensel değerler bağlamında olaya bakmaya çalışıyorum.

            Dünya asırlardan beri insanlar tarafından parselleniyor.  Biçimlenip yönlendiriliyor.  Dünya üzerindeki hangi kara parçası, öteki dünyaya gitti, sahibi tarafından.

            Baba Lordos kahırları ile öldü gitti, oğlu Dimitri Lordos geçmiş acılara sünger çekerek, kendi mallarına yeniden dönmenin yollarına araştırıyor.

            Bekleyip göreceğiz Dimitri Lordos’un Maraş açılımındaki pozisyonunu ve ilerideki yatırım ve şekillenmesini.

            Ah kahpe Maraş...